Düzen baştan bozuk, temel sağlam değil ki
Düzen baştan bozuk, temel sağlam değil ki. Veliler anca dert yakınır anca sızlanır, evladı için endişelenir. Zaten bu hayat yarını nasıl ederiz, ay başını nasıl getiririz diyenlere bu kadar zor.

Bugünlerde en çok yakındığımız konulardan bir tanesi olan eğitim öğretim sistemine değinmek istiyorum. Gerçi vatandaşın işçi kesimin derdi tasası, düşünmesi gereken sıkıntıları bitmez ama özellikle koronavirüs gibi illet bir virüsün gündemde olduğu zamanda okulların açılması büyük bir sorun. Hadi babalar sabah gidip akşam gelip geçim derdinde olsa da anneler sıkıntıyı daha çok hissediyor, yaşıyor. “Çocuğumu okula göndersem mi göndermesem mi?” sorusu endişeleri de beraberinde getiriyor. Eğitim sistemimizin yetkililerinin okulları açıp açmamakta bu kadar düşünmüş olmadığını daha iyi anlıyorum ki bizler bu düşünceye, kaygıya kapıldık. İki tane çocuğum var anasınıfı ve birinci sınıf olmak üzere. Göndermesem evde iki çocuğuma neler katıp öğretebilirim? Bir anne ne kadar emek verse de maalesef okul ortamını evde sağlamak mümkün değil. Çok düşündük kayıtların son gününe kadar ve mecburen göndermeye karar verdik. Kafamızdaki bütün soruları, endişelerimizi, düşüncelerimizi yöneltebileceğimiz, cevap arayabileceğimiz tek muhatap okul müdürü idi. Aldığımız üç cevaptan ikisi, “Biz de bilmiyoruz, bekleyin. Belli değil. Bize de bilgi gelmedi” oldu. Peki, bir okul müdürü bile bize net bir cevap veremiyorsa, sorularımızı yanıtlayamıyorsa bu sistemin neresinde okul?  

VATANDAŞIN BOĞAZINDAN KISTIĞIYLA YÜRÜR MÜ SİSTEM?

Çocuklarımız kaçta gidecek, kaçta gelecek, kaç gün gidecek, sınıflar kaçar kişi olacak, yüz yüze mi eğitim görecekler, uzaktan mı? Sağlıkları açısından gerekli önlemler alındı mı? Birinci sınıf çocuğu uzaktan eğitimle kalemi nasıl tutar, çizgileri nasıl düz çizmeyi öğrenir orası da cidden düşündükçe insanı strese sokan bir durum. Hiçbir sorumuza cevap alamadan okulun ilk günü kendimizi bahçesinde bulduk okulun. Aslında bulunduğumuz konum okulun bahçesi değil de tam bir belirsizliğin içerisiydi. Sağlık ve eğitim, insan ikisi arasında kalıyor. Göndermeyip çocuğumun koca bir yılını mı çalayım yoksa bu belirsizliğin tehlikenin ortasında bir yetkili mi arayalım? Bir hayli kafamızı kemiren hislerden kurtulamasak da, sistemi olmayan okulda ilk günümüzü tamamladık. Adet yerini bulsun. Zamane öğretmenlerinin Whatsapp grupları hazır. Daha çocuk okula başlamadan kayıt yapıldığı gün gelmişti alınacaklar listesi. Vatandaşın kendi boğazından kısıp çocuğuna zar zor aldığı kırtasiye ve temizlik malzemeleriyle yürür müydü bu eğitim sistemi dedikleri! Bizim yetkililerimiz Avrupa gibi nisan mayıs aylarında açmadı ki okulları. Olacakları, karşılaşabileceğimiz zorlukları bilmiyoruz ki. Okullar açılalı kaç gün olmuş hala velilerin kafasında bir ton soru. Dört gözle veli toplantısı bekliyoruz ki endişelerimiz sorularımız netlik kazansın. Öğreniyoruz ki o da uzaktan eğitim gibi internet üzerinden telefon, bilgisayar ile olacakmış. Evimde televizyonum, akıllı telefonum ve internetim olduğu halde bağlanıp da toplantıya katılamadım ben. Adını ilk kez duyduğum, içeriği komple İngilizce olan bir uygulama, işin trajikomik tarafı öğretmenimiz de bilmiyor uygulamayı. Haliyle velileri toplantıya almayı beceremediği için katılamadık toplantıya.

‘HAYAT AY BAŞINI NASIL GETİRİRİZ DİYENLERE ZOR’

Peki herkes benim kadar şanslı mı? Herkesin evinde interneti, telefonu mevcut mu? Üç çocuk okutan insanlar ayrı ayrı laptopu, telefonu nerden bulacaklar? Ben iki çocukla bunca şeyi düşünürken neden bizleri düşünen kimse yok. Düzen baştan bozuk, temel sağlam değil ki. Veliler anca dert yakınır anca sızlanır, evladı için endişelenir. Zaten bu hayat yarını nasıl ederiz, ay başını nasıl getiririz diyenlere bu kadar zor. Ama dayamışsan sırtını devletin kapısına, bir de yüksek mevkilerde varsa tanıdıkların hiç şüphe etmezsin bu düzenden, sağlığından ve çocuğunun eğitiminden. Çalışan kesimin ne hallerde aldığı okul ihtiyaç listesi, temizlik malzemeleri bile kafa rahatlatmıyor, ‘Çocuğum eğitimine devam ediyor’ diyemiyor. Devlet okulu bu özel değil ki çocuğun okuldayken rahatça otur. İşçi kesimin gücü ne kadar yetebilir koca okulun temizlik malzemesine, dezenfektanına.

DIŞARI ÇIKARSAN CEZA VAR EVDE OTURANA EKMEK YOK

Tek umudumuz vicdanlı öğretmenlerimiz. Aman hocam ellerini yıkasın, aman hocam sosyal mesafeyi korusun. Kendimizi böyle teselli ediyoruz ama içimiz hiç de rahat değil. Günlerce aylarca korona olmayalım, çocuklarımızı koruyalım diye dışarı çıkmadık. Evde çocuklar sıkıldılar, yeri geldi çoğu şeyden mahrum kaldılar. Şimdi soruyorum sizlere, sadece vatandaşın sırtından geçinen okulda temizlik şartları, sorumsuzluk ve sistemi olmayan eğitimin ihmalleri yüzünden benim çocuğumun sağlığı riskte değil mi? Koronavirüs bulaşsa, hepimiz karantinada kalsak, babası işe gidemese, gidemediği için maaş alamasa, mecbur gitmeye kalksa, ceza yazılsa, bizim bütün emeklerimize yazık değil mi? Demesi kolay “Karantinada kalacaksın” ama dışarı çıkarsan ceza var, evde durana da ekmek, aş veren yok. Normal zamanda hep bir eksik ve yetersiz bırakılan vatandaşın, şu pandemi sürecinde bari yanında olan bir devlet yönetimi yok, bütün sorun bu. Diyemiyoruz ki “Çocuğumuz okula gitsin, yetkililer hijyen konusunda çok ilgililer, sağlık sistemimiz çok iyi, tedavisi çok güzel karşılanır, karantinaya girersek de devletimiz bakar…” Diyemiyoruz arkadaş diyemiyoruz!


İlgili haberler
Uzaktan eğitimde mahalle dayanışması: Komşular int...

İzmir’in Bornova ilçesi Naldöken Mahallesi’nde dayanışarak internet ve bilgisayarlarını paylaşan mah...

Uzaktan eğitim geriye kaygı ve mağduriyet bıraktı!

Yoksula da, şiddetten kaçıp yeni bir hayata başlayana da, sağlık emekçisine de dert oldu! Kadınların...

Uzaktan eğitimin bilançosu: Milyonlarca öğrenci eğ...

Eğitim Sen’e göre öğrencilerin sadece yüzde 15’i uzaktan eğitime katılabildi. OECD’ göre ise öğrenci...