Bütçe teklifinden kadınların payına bağımlılık, ayrımcılık ve 25 lira düştü
2023 bütçe teklifinde sosyal yardım ödemesi 2.5 kat artırıldı ancak yoksulluk değişmedi. Uzmanlar yorumladı: Yüzde 65’i kadına veriliyor gözüken destekler yoksulluğun yükünü kadının sırtına yıkıyor.

2023 yılı için hazırlanan bütçe teklifi TBMM’ye sunuldu. “Türkiye’nin Yüzyılı” bütçesi olarak duyurulan bütçede giderlerin 4 trilyon 470 milyar lira, gelirlerin 3 trilyon 810 milyar lira olacağı açıklandı. Bütçe teklifinde bu sene sosyal yardıma ayrılan bütçe ise 109 milyar 475 milyon lira artırılarak 258 milyar 437 milyon lira olarak belirlendi. Bu, “sosyal yardımlarda rekor artış” olarak “müjdelendi”.

 ‘UTANÇ VERİCİ REKOR’

Cumhurbaşkanı yardımcısı Fuat Oktay sosyal yardıma ayrılan bütçedeki bu artışı “Türkiye, dünyanın en iyi işleyen, en kuşatıcı sosyal destek sistemine sahip ülkelerinden biridir ve bunun benzeri yoktur. Hükümete geldiğimiz 2002 yılında 1,6 milyar lira olan sosyal yardım bütçesini, 2023 yılında 258,4 milyar liraya çıkarıyoruz. Sosyal yardım bütçesinin milli gelirimize oranı 2002'de yüzde 0,4 iken 2023 yılında bu oran yüzde 1,4 düzeyine yükselmiştir” şeklinde duyurdu.

Bu sözleri değerlendiren Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği (SHUDER) İstanbul Şube Başkanı İkram Doğan “Bütçedeki sürekli artış, aslında yoksulluğun kronikleştiğini gösteriyor. Yoksulluğun bitirilmesi değil de var olan yoksulluğun sürdürülmesini mümkün kılan palyatif çözümler aranıyor” diyor. Sosyal hizmetlerin amacının bireyi bağımlı kılmak değil kendi kendine yeterli hale gelmesini sağlamak/ özgürleştirmek olması gerektiğini belirten Doğan “Sürekli olarak yurttaşa ayrılan sosyal yardım bütçesinin arttığını söylemek yoksulluğu çözemediğini, tam tersine yoksulluğun arttığını ve giderek derinleştiğini söylemektir. Bu övünülecek bir durum değil tam tersine utanç vericidir” diye ekliyor.

Sosyal Politikalar alanında çalışmalar yapan Doç. Dr. Burcu Yakut Çakar’a göre ise “Türkiye’de sosyal yardım bütçesindeki bu artış doğrudan doğruya ekonomik koşullarla ilintili, özellikle de dünya ortalamasına göre hayli yüksek düzeyde seyreden enflasyonla birlikte reel anlamda tüm gelirlerin eridiği, alım gücü açısından yoksullaştıran, gelir dağılımının daha da bozulduğu bir ortamda bu tür artışların olması şaşırtıcı değil.” Çakar sözlerine “Toplumun tüm kesimleri için asgari bir gelir güvencesinin bulunmadığı, evrensel nitelikli ve kapsayıcı olmaktan da hayli uzak sosyal yardım yapısı gerek pandemi dönemi gerek sonrasındaki ekonomik krizden etkilenen kesimlerin daha derin bir yoksullaşma içine girmelerine ne yazık ki engel olamıyor” diye devam ediyor.

SOSYAL YARDIMI EN ÇOK KADINLAR ALIYOR, AMA…

T.C. Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığının “Sosyal yardımlar kapsamındaki düzenli yardım programlarıyla kadınlar desteklenmeye devam edilmektedir” iddiasıyla paylaştığı veriye göre düzenli sosyal yardım hak sahiplerinin yüzde 65’ini kadınlar oluşturuyor. Fakat bu veri ne bu oranın kadınlar için harcandığını ne de kadın yoksulluğunu bitirmeye yönelik hamleler yapıldığını gösteriyor.

Sosyal Hizmet Uzmanı İkram Doğan’ın belirttiği üzere “Bunun sebebi bakım verme ile ilgili sosyal yardımın nakdi olarak verilmesi ve direkt kadına bağlanması. Evde bakım verme sorumluluğunun kadına kalmasının sonucu bu. Kesintisiz bakıma ihtiyaç duyulduğundan evde bakım hizmeti için bağlanan paranın direkt kadına verilmesi ise toplumsal cinsiyet eşitsizliğini artırıcı bir durum. Bakım verici rolünü üstlenen kadının kamusal alanda görünürlüğü yok oluyor. Evden ekmek almak için bile çıkamayan, evde bakım vermesi için liseden kaydı alınan kadınlar oluyor.”

Doç. Dr. Burcu Yakut Çakar “kadınları güçlendirmek” diye lanse edilen yardımların aslında “aile” eksenli verildiğini, kadın yoksulluğunu gidermekten uzak olduğunu şu sözlerle anlatıyor: “Türkiye’de ‘kategorik’ bir yaklaşım temelinde kurgulanmış parçalı bir sosyal yardım sistemi mevcut ve bu sistemde yardım mekanizmalarının önemli bir kısmı da ‘aile’ kavramı etrafında tasarlanmış durumda. Örneğin eşinden boşanmış ya da eşi tarafından terk edilmiş, tek ebeveyn kadınlar, eşi vefat etmiş kadınlarla aynı ekonomik koşullara sahip olsalar dahi mevcut programdan yararlanamıyor. Burada temel saik kadın yoksulluğu ile mücadele değil. Sadece hane içinde anneye bir nakit transferi sunmak. Bu tür bir desteğin kadının hane içinde ve toplumda güçlenmesine etkisi ise ne yazık ki beklendiği kadar yüksek değil.”

YOKSULLUĞUN YÜKÜ KADININ SIRTINDA

Yoksulluk sınırı gün geçtikçe artıyor, temel ihtiyaçları karşılamaksa gittikçe zorlaşıyor. Evdeki yoksullukla baş etmek ve etkilerini evdeki bireylere daha az yansıtmakla uğraşmak ise kadına kalıyor. Doğan, “Kadınlar yoksullukla mücadelede çok becerikli ama bu bir yetenekten ziyade bu sorumluluğun onlara yüklenmiş olmasıyla ilgili. Erkek eve ekmek getiren kişi de olsa ev içindeki o yoksulluk ona yansımayabiliyor. Kadın verilen sosyal yardım parasını başka bir ihtiyaca harcıyor, yeri geliyor kendine ped dahi alamayabiliyor” diyerek kadının yoksullukla mücadelede yalnız kaldığını belirtiyor.

Çakar ise “Çok fazla sayıda hanenin geçimini sağlayacak düzeyde gelire erişemediği, temel ihtiyaçlarını karşılayamadığı bu tür bir ortamda hane içinde de yükün büyük kısmının kadınların üzerinde olduğunu biliyoruz. Nihayetinde kadınlar açısından hem hane içinde üstlendikleri bakım yükü hem de toplumsal yaşamda (ve hatta çalışma yaşamında) karşı karşıya oldukları çoklu eşitsizlikler söz konusu” sözleriyle kadının yoksullukla mücadelesinde nasıl tek başlarına kaldıklarını anlatıyor.

SOSYAL YARDIMLARLA ‘MAKBUL KADIN’ İNŞASI

Evdeki iş yoğunluğu arttıkça kadınlar eve hapsoluyor, kamusal alandaki görünürlüğü ise iyice azalıyor. Bunun iktidar tarafından da istenen bir durum olduğunu Doğan şöyle anlatıyor: “Zaten ev içindeki bütün bakım işleri kadının üzerindeyken bir de yoksulluğa karşı tek başına strateji üretmesi gerekiyor. Bu uzun vadede kadının kazanılmış haklarından olmasına neden oluyor. İşin politikasını düşündüğümüz zaman bu tam da istenen bir durum. Bunlar zamanla ‘Hamile kadın gülmesin, sakız çiğnemesin, sokakta görünmesin’e dönüyor.” Bu tablo, iktidarın kadınları hedef alan sosyal yardım uygulamalarının kadınları neden güçlendirmediğini, hatta tam tersine “makbul kadın” inşasına dayanak olduğunu da ortaya seriyor.

BU NE CÖMERTLİK: BİR KADINA 25 LİRA ‘GÜÇLENDİRME BÜTÇESİ

Kadınlar toplumsal cinsiyet eşitsizlikleri ve yoksullukla boğuşurken bu sene Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının bütçesinde “Kadını güçlendirme programına” ayırdığı bütçe ise yalnızca 1 milyar 76 milyon lira. Yani ülkedeki toplam kadın nüfusunu göz önüne aldığımızda, bir kadına yalnızca 25 lira düşüyor. Buna karşın hedefleri arasında “sosyal yardım ve hizmetlerin aile temelli verilmesi, aile kurumunu güçlendirme” ifadeleri olan “Ailenin korunması ve güçlendirilmesi programına” ise 3 milyar 781 milyon lira bütçe ayrıldı.

Din ve yaygın din hizmetleri için bütçeden 31 milyar 365 milyon lira ayrılırken, Kadının Statüsü Genel Müdürlüğünün bütçesi ise yalnızca 54 milyon 769 bin lira oldu.

ÜÇ ÇOCUKLU BOŞANMIŞ KADININ SOSYAL YARDIM GERÇEĞİ:
‘Üstümde sürekli baskı hissediyorum’
Kadınları bağımlı kılan sosyal yardımlar geçinmeye yetmiyor, üstelik ayrımcı uygulamalar da içeriyor. İstanbul Pendik’te yaşayan, boşanmış, üç çocuğuyla hayat mücadelesi veren ve sosyal yardımlarla geçinmeye çalışan kadının anlattıkları da bu durumu somutluyor. Güvenliği için adına Ayşe diyeceğiz. Ayşe 7 aydır Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığından aldığı aylık 2500 liralık nakit desteğine ek olarak, babasından kalan 1400 liralık yetim aylığı ile geçinmeye çalışıyor.
Türk-İş’in raporuna göre 2022’nin ekim ayında açlık sınırı 7425 lira, yoksulluk sınırı 24,185 lira. Biri lisede, biri ilkokulda öğrenci olan, biri ise henüz okula gitmeyen üç çocuğu olan Ayşe, 3900 liranın ne kiraya ne ev masraflarına ne de çocukların okul masraflarına yettiğini söylüyor. Okulu uzak olan çocuğunu servise bile veremediğini ve sadece yol parasını zor karşıladıklarını ifade ediyor.
‘NEDEN ANNENLE YAŞAMIYORSUN?’
Ayşe, sosyal yardım almasına alıyor ama üzerinde de “devletin” büyük bir baskı da hissediyor. Üç ayda bir Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığından görevliler eve denetlemeye geliyor. Bu denetimi “baskı” haline dönüştüren şey ise görevlilerin sorduğu sorular ve yaptığı yönlendirmeler. Ayşe’ye ödenen sosyal yardım, Bakanın iddia ettiği gibi onu “güçlendirmeye” yönelik değil, bunu denetleme esnasında “Neden annenlerle yaşamıyorsun, neden ailenin yanına gitmiyorsun?” gibi sorular da ortaya koyuyor. Ayşe, kendisini ailesine bağımlı kılmaya yönelik bu sorular karşısındaki tepkisini “Bu yaşından sonra hiçbir kadın tekrar ailesinin yanına dönmek zorunda değil” diyerek ifade ediyor.
Boşanmış bir kadın olmanın sorunlarını zaten gündelik hayatında ev sahibinden komşulara kadar herkesin baskısını hissederek yaşadığını anlatan Ayşe; çocukların babasının ayda bir çocukları ziyarete gelmesinin bile sorun olabildiğini anlatıyor. Gelen memurların babanın bu ziyaretlerini “E işte baba bakıyormuş çocuğa…” gibi cümlelerle değerlendirdiğini, çocuklarına tek başına bakmak zorunda olduğunu sürekli ispatlama çabasına girmek durumunda olduğunu ifade ediyor.
İŞ, EĞİTİM DESTEĞİ YOK, AKIL VERME VAR!
“Neden çocuğu kreşe vermiyorsun, onu kreşe ver, çalış” diyen sosyal hizmet görevlilerinin kreş ücretlerini karşılayacak, çocukların bakımı için uygun mesai saatlerine sahip bir iş bulup bulamayacağını ise hiç sormadıklarını söyleyen Ayşe’nin anlattıkları, kadınlara sadece “sadaka ve akıl” vererek sosyal hizmet sağlanamayacağının da bir örneği. Kadınların güçlendirilmesi amaçlanıyorsa, kadınlar için verilen desteklerde çocuk bakımı, eğitim, iş, barınma gibi temel ihtiyaçlar için de olanak sağlanmalı.
ÖZEL HAYAT DENETİMİ
“Bunları yaşayan sadece ben değilim, sosyal yardım alan her kadın aynı muameleyle karşılaşıyor” diyen kadın, Sosyal Hizmetler Müdürlüğünün tutumundan şikayetçi. Denetlemelerde gelire yönelik değil özel hayatıyla ilgili sorular sorulmasından rahatsızlık duyuyor, aynı anda hem yoksullukla hem de boşanmış olmasından dolayı yaşadığı toplum baskısıyla baş etmeye çalışıyor. Ev sahibinin bekar olduğunu öğrenince evden çıkarma ihtimali yüzünden ev sahibine dahi boşanmış olduğunu söylemiyor, ev tutabilmek için evli olduğunu söylüyor. Kadını bağımlı kılıcı, sosyal hayattan soyutlayan sosyal yardım biçimleri; kadınları “ailesinin evinde yaşamaya”, geçinememeye ve eşitsizliğe mahkûm ediyor.

Fotoğraf: MA

İlgili haberler
Eşi vefat eden kadınlara ‘en az 3 çocuk’ şartıyla...

Derya Yanık'ın açıkladığı konut desteği vaadinin ne anlama geldiğini Dr. Burcu Yakut Çakar’a sorduk.

Ne Var Ne Yok 20 Ekim | Antidepresan artışı, Diyan...

Ne Var Ne Yok Sevda Karaca'nın sunumuyla ekranda!

BÜTÇE KANUN TEKLİFİ | Fuat Oktay: ‘En büyük payı e...

Bütçe görüşmeleri başlıyor. Halkın büyük bir yoksulluk ve ağır bir ekonomik kriz içinde olduğu dönem...