KYK yurtlarının deprem gibi kriz anlarında akla gelen ilk çözüm noktası olarak görülmesi, birçok şeyde eksik kalındığının bir göstergesi. Bu eksikliklerle mücadelenin öğrencilere bırakılması da biz öğrencilere şu soruyu sordurtuyor: Neden başka yollar varken bu seçildi? Öncelikle barınma imkanları olmayan depremzedelerin barınma ihtiyaçlarının giderilmemesi söz konusu olamaz. Ancak bunun yapılabileceği çok fazla başka yol varken (Örneğin İstanbul'daki boş konut sayısı gibi veriler düşünüldüğünde) öğrencilerin sıkıntıya sokulduğu bir yol seçildi.
Yurtlarda kalan öğrencilerin yurdu boşaltmak zorunda kalmaktan nasıl etkilendiğinden bahsetmek istiyorum. Öncelikle büyük bir belirsizlik var. Yurtlarda kalan öğrencilere ne zaman çıkmaları gerekeceğinin net olmadığı söylendi. Bu durum, öğrencileri “Yurttan hemen çıkmamız gerekirse nasıl bilet bulacağım ve bir anda parasını nasıl karşılayacağım?” sorunuyla karşı karşıya bırakıyor. Bunun yanı sıra çoğu üniversitenin ara tatile girdiği bir dönemde olduğumuz için de evde olup yurttaki eşyalarını almaya gelemeyen veya gelmek için yollar arayan bir sürü öğrenci var. Yurda gelip aceleyle eşyalarını toplayıp geri evlerine dönecek birçok öğrenci örneğin gidiş-dönüş uçak biletine 3 bin TL civarı para verecek. Bir anda hazırlıksız bir şekilde bu para ceplerinden çıkacak. En azından bu konuda ulaşım masraflarının karşılanması gibi adımlar atılabilir.
Depremzedelerin barınma ihtiyacının giderilmesinin bir zorunluluk olduğunu tekrar hatırlatıyorum. Fakat biz öğrenciler hükümetin üzerimize yüklediği problemleri çözmek zorunda değiliz.
SAĞLAM OLMAYAN RANZALAR, MONTE EDİLMEYEN DOLAPLAR
Bunun yanında KYK yurtlarının depreme dayanıklılığı da bir başka sorun. Geçtiğimiz aylarda yurdumuzda bir ranzanın üst yatağını taşıyan demirlerinden birinin yerinden çıktığını öğrendim. Yurdun arıza bildirim defterinde birçok günün kayıtlarına bakmış ve ranzaların sağlamlığıyla ilgili birden fazla sorunun birden fazla gün içinde bildirildiğini görmüştüm. Bu ranzalarda böyle problemlerin bu kadar sık yaşanmasına açıkçası şaşırmıştım. Deprem anında hayat üçgeni tekniğini demirleri bu kadar kolay çıkan ranzaların yanında uygulamak zorunda kalma düşüncesi de o günden beridir başımı ağrıtıyor. Gördüğüm kadarıyla birçok öğrencinin benzer endişeleri var. Dolapların duvara monte edilmemiş olmasıyla dolapların altında kalma tehlikesi de bu endişelerden bir tanesi. Monte edilmemiş dolaplar deprem olmasa da tehlikeli. Bir oda arkadaşım yurttaki dolabına eşya yerleştirirken dolabının üstüne düşmesi tehlikesini yaşadı. Bununla ilgili yurt görevlileri ile konuştuk. Hatta geçtiğimiz aylarda Gölyaka’da meydana gelen ve İstanbul’da da hissedilen, 5.9 büyüklüğündeki deprem sonrası gün içinde dolapların monte edilmesini isteğimizi belirttik ve bize bunun çözüleceği söylendi. Ancak o zamandan beri odalarımızda durum aynı.
Yurtlardaki deprem tatbikatı ile ilgili de eksikliklerin olduğunu söylemek gerekir. Yurdumuzda gerçekleştirilen bir tatbikat ile tahliye edilişimiz bini aşkın öğrencinin ne yapacağını bilmeyerek yurttan çıkması eşliğinde gerçekleşti. Kalabalıkta ayağını burkan biri oldu ve tatbikat için gelmiş olan görevliler, o an gerçekten bir sağlık sorununa müdahalede bulunmak zorunda kaldılar. Bu tatbikatların ciddiye alınıp etkili eğitimlerle, programlarla birlikte yapılması çok önemli.
Fotoğraf: Ekmek ve Gül
İlgili haberler
Depremin 7. gününde Kadınlar, çocuklar, mülteciler...
Depremin etkilerinin en yoğun hissedildiği illerden biri olan Antep’e giderek çadır kentlerde kadınl...
Depremin tarikat yüzü: Afet bölgelerinde devlet ta...
‘Cemaat ve tarikat mensupları alanda çok rahat bir şekilde dolaşıyorlar, fakat gazeteciler ve dışarı...
Depremzede anne: Bebeğime mama çaldım, bez çaldım,...
Depremzede anne: Bebeğime mama çaldım, bez çaldım, idareciler bir su bile vermedi, utanmıyorum ben,...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.