Aile Bakanlığı bünyesinde çalışan kadın işçiler: Çerçeve protokolden faydalanmak istiyoruz
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına bağlı yerlerde çalışan işçiler son imzalanan kamu çerçeve protokolündeki haklardan yararlanamıyor!

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı bünyesinde huzurevleri, kadın sığınmaevleri, engelli merkezleri, çocuk evleri gibi yerlerde çalışan işçiler son imzalanan kamu çerçeve protokolündeki (KÇP) haklardan faydalanamadıklarını söylüyor.

Bakanlıkta yetkili olan Hak-İş’e bağlı Öz Sağlık-İş’in imzaladığı toplu iş sözleşmesinden dolayı KÇP’den yararlanamadıklarını söyleyen işçiler, tepkilerini gerek sosyal medyadan gerekse yetkili sendikaya ileterek duyurmaya çalışıyor. Çalışma şartlarının zor olduğunu ve aldıkları ücretlerle geçinemediklerini anlatan kadın işçiler, “Artık emeğimizin karşılığını almak ve KÇP’den yararlanabilmek istiyoruz. Bunun için de yetkili sendikanın bir an önce ek protokol yapmasını talep ediyoruz” diyor.

‘4 LİRALIK FARKLA 1 EKMEK ALINMIYOR’

Bakanlıkta daimi işçi olarak çalıştıklarını söyleyen bir kadın işçi, “Normalde bizim ocak ayından bir sonraki ocak ayına sözleşmemiz oluyor. Ama yetkili sendika geçen yıl sözleşmeye 1 Kasım diye yazdı. Oraya 1 Kasım diye yazıldığı için yeni yapılan protokolden yararlanamıyoruz. Yasal olarak sendika ek protokol imzalayabilir, biz bu talebimizi yetkili sendikaya illettik. Bir ay boyunca bizi oyaladılar. ‘KÇP imzalansın bakarız’ diyen sendikacılar hiçbir şey yapmadı ve KÇP imzalandı. Bizler de sözleşmemizdeki 1 Kasım ibaresinden dolayı hiçbir haktan yararlanamıyoruz” dedi.

“Yetkili sendikanın bizlere yeni haklar kazandırması gerekirken kazanılmış haklarımızı da elimizden aldı. Taşeron şirkette çalışırken bizim yüzde 20 gece farkımız vardı. Biz kadroya geçtiğimizde ve Hak-İş yetkiyi aldığında ilk yaptığı sözleşmede gece farkı hiç olmadı. İkinci yaptığı sözleşmede ise gece farkı yüzde 2 yani 4 TL olarak geçti. 4 liraya 1 ekmek bile alınmıyor ama bize bunu verdiler” diyen bir başka kadın işçi, verilen ücretlerin komik rakamlar olduğunu dile getirdi.

‘BAKANLIK ŞİRKETİ ARATIR OLDU’

Başka bir kadın işçi de “Yoksulluk sınırının 33 bin lirayı geçtiğini düşünürsek sağlık bakanlığına bağlı yerlerde çalışan arkadaşlarımızın aldığı, sosyal haklarla 20 bin lirayı bulan ücretler aslında yeterli değil. Ama bizler şu an 12 bin lira civarında ücret alıyoruz. Bakanlık şirketi aratır hale geldi. Şirkette çalışırken asgari ücretin yüzde 55’i kadarı zam bize yansıyordu. Kadroya geçince ücretlerimizin daha iyi olacağını düşündük. Ama şu an düşük ücret alıyoruz. Geçen aya kadar 9 bin 500 lira alıyorduk, bu aydan itibaren enflasyon farkının eklenmesiyle 12 bin liraya yükseldi. Bu da geçinebilmemiz için yeteli değil” diye konuştu.

Huzurevi ya da diğer birimde çalışmanın hasta ortamı gibi olmadığını anlatan kadınlar, “Burada 7/24 yan yanayız. Özellikle huzurevlerinde ağız bakımından yıkanmasına her türlü temizliğini bizler yapıyoruz. Yaşlıların çoğu ya yatalak ya da psikolojik (demans, şizofren vb.) rahatsızlıkları var. Bizler hem fiziksel olarak yoruluyoruz hem de ruhsal olarak. Bizler çalışırken kendi sorunlarımızı yansıtmıyoruz, bizlerin de insan olduğu unutulmamalı. Verdiğimiz emeğin karşılığını alamıyoruz” dedi.

‘SÖZLEŞMEYLE GÖREV TANIMIMIZ KALDIRILDI’

Baskının giderek arttığını ifade eden kadın işçi şunları söyledi: “Normalde disiplin kurulunda hem işveren hem de sendika tarafından eşit temsiliyet olurdu. Ama yeni sözleşmemize göre disiplin kuruluna müdür, müdür yardımcısı, nöbetçi amir ve bir tane sendika çalışanı katılıyor. Zaten müdürün oyu 2 oy sayılıyor. Sendikacılar bizi böylece işverenin insafına terk ettiler. Onların her dediğini yapmak zorunda kalıyoruz. Sözleşmede ayrıca ‘Müdür ve amirlerin verdiği görevler eksiksiz yerine getirilecek’ denilerek görev tanımlarımız kaldırılmış. Yasal olarak bu madde kabul edilemez. Ben hasta bakıcıyım, müdür gelip ‘Burayı temizle’ dediğinde hayır diyemiyorum çünkü sözleşmemde böyle bir madde var. Yasal olarak hakkını bilmeyen işçi arkadaşlarımız mecbur müdür ne derse yapıyor.”

‘GEÇİNEBİLMEK İÇİN EK İŞ YAPIYORUZ’

Uzun yıllar bakanlıkta çalışan kadın, “Aile Bakanlığı dediğiniz zaman herkese kol kanat geren, herkesin geçimini kolaylaştıran, yaşamını daha rahatlatan, insanların ailesiyle daha fazla zaman geçirmesini sağlar ama Aile Bakanlığı kendi çalışanlarının aile düzeni için, iyi bir şekilde yaşaması için hiçbir şey yapmıyor. Geçinebilmek için ek iş yapan arkadaşlarımız var, sırf çocuğuna daha iyi bakabilmek için. Nerede kalıyor bu aile bütünlüğü? Maddi ve manevi olarak biz çok eziliyoruz” derken, başka bir kadın işçi de “Sendika da bunların yaşanmasına göz yumuyor. Sendika yetkili ama etkisiz” dedi.

Şekil bozukluğu, fıtık, bulaşıcı hastalıklar ve şiddet gibi sorunlar da yaşadıklarını söyleyen kadın işçiler, “Duygun düşüncen yok, onlar için kurulu bir robotsun. Ne söylerlerse yapmak zorundasın. Ruhsal ve fiziksel durumun onlar için hiç önemli değil” diyerek, zor şartlarda çalıştıklarını ifade etti.

Sorunlarına çözüm bulunmasını istediklerini ifade eden kadınlar, “Biz de kamu personeliyiz. Aynı haklardan diğer kamu çalışanları gibi yararlanmak istiyoruz. Artık sesimizin duyulmasını yetkili sendikanın bu konuda bir an evvel adım atmasını bekliyoruz” dedi.

‘ARTIK KASABA GİTMİYORUZ’
İki çocuk annesi bir kadın işçi ekonominin kendi hayatına yansımasını şu şekilde anlattı: “Ekonomiden hiç anlamam ama enflasyonun ne demek olduğunu biliyorum. Aldığım maaşı cebime koyduğumda hesabımın direkt eksiye düşmesi, markete gittiğim zaman çocuklarımın istediğini aldığımda elimi geçen alışveriş fişlerindeki yüksek fiyatlar, çocuğumun bir kırtasiye masrafının bir anda 500 lira tutması bana enflasyonun ne demek olduğunu çok iyi öğretti. Eskiden ayda bir çocuklarımı alıp dışarıya yemeğe götürüyordum. Şu anda çocuklarımı ayda bir sefer dışarıya götüremiyorum çünkü 4 kişilik bir ailenin dışarıda yemek yemesi 600 ila 800 lira arası. Ve bunu ödeyecek imkanım yok. Bir kilo eti alırken düşünüyoruz. En son 250 liraya et aldım, şimdi 400 lira olmuş durumda, artık kasaba gitmiyoruz.”
‘ÇOCUKLARIMIZI OKUTMAK LÜKS OLDU’
Kirada oturduğunu ve bir çocuğunun üniversite mezunu olduğunu, diğerinin ise il dışında üniversitede okuduğunu söyleyen kadın işçi, “Kızım okurken ikinci bir ev masrafım oluyordu. Şimdi oğlum üniversite kazandı ve gitti, masraflar oluyor diye okuma mı diyeceğim çocuğuma. Çocuklarımızı okutmamız lüks oldu. Hem kendi kiram hem çocuğumun kirası ve ev masrafları derken yetemiyoruz. Hayat sadece kira, elektrik, su, doğal gaz faturası değil, başka giderlerimiz oluyor. Bunları karşılayacak şekilde emeğimizin hakkını istiyoruz” diye konuştu.


İlgili haberler
Şeffaf, demokratik, mücadeleci sendikaları biz yar...

Yılgınlığa düşmüş arkadaşlarıma seslenmek istiyorum; yeter ki biz birbirimize ve taleplerimize sahip...

Sendikalaşan tekstil işçileri: ‘Geleceğimiz de bug...

Bursa'da sendikalaştıkları için işte çıkarılan kadın işçiler 25 Kasım'a giderken işyerinde şiddeti k...

Sendikal hakkını kullanan iki öğretmen işten çıkar...

İşten çıkartılan öğretmenlerden Ülküm Ülkü ve basın açıklamasına katılan öğretmenlerden Feray Şimşek...