‘8 Mart’a giderken konuştuklarımız ve konuşamadıklarımız’a dair...
Kadıköy’de kadınlar, cinselliğe dair iki oturumlu atölye gerçekleştirdi. Seks, toplumsal cinsiyet, cinsel yönelim gibi kavramlardan cinsellik ve hukuk, sağlık alanlarına kadar tartışmalar yapıldı.

Kadıköy Her Şey “8 Mart’a giderken konuştuklarımız ve konuşamadıklarımız... “ adıyla iki oturumluk atölye düzenledi. ‘Cinsellik ve Hukuk’ konulu atölyeler alanında uzman kişiler tarafından anlatıldı, katılımcılar tarafından da yoğun soru yağmuruna tutuldu.

18 Şubat’ta yapılan Cinsellik Atölyesine Emirhan Deniz Çelebi, Uzm. Dr. Senem Aslan, Klinik Psikolog, Çift ve Aile Terapisti Didem Doğan ve Yazar Ebru Pektaş katıldı. İlk konuşmacı olan SPOD Proje Koordinatörü Emirhan Deniz Çelebi, ‘Gökkuşağının Altından Geçen Bedenler: Cinsiyet Geçiş Süreci’ adlı sunum ile seks, toplumsal cinsiyet, cinsel yönelim, cinsiyet kimliği kavramlarının üzerinde durdu; Türkiye’deki cinsiyet geçiş sürecinin tıbbi, hukuki ve sosyal aşamalarını açıkladı. Türkiye’deki homofobi sorununa ve nefret cinayetlerine de değinen Çelebi, LGBTİ bireylerinin yaşadığı sorunları anlattı. Konuşması dikkatle dinlenen Çelebi, konuşmasında sık sık kendi yaşadığı deneyimlerden örnekler vererek bizlere hem tebessüm ettirdi hem de bizleri detaylı düşünmeye sevk etti. Türkiye’de cinsiyete geçiş sürecinin hem hukuksal anlamda hem de toplumsal anlamda ne kadar zorlu bir süreç olduğunu örneklerle belirttiği noktalar çok dikkat çekiciydi.

CİNSEL HAKLARIMIZ VAR!
“Cinsel Haklar ve Hastalıklar” sunumunu yapan Uzm. Dr. Senem Aslan kadınlara özgü cinsel hastalıkları anlattı. Korunma yolları ve cinsel haklardan bahseden Aslan; “Cinsel sağlığın amacı sadece üreme ve cinsel yollarla bulaşan hastalıklarla sınırlandırılmış tıbbi bakım ve danışmanlık değil, aynı zamanda kişilik, kişisel ilişkiler ve yaşamın güçlendirilmesidir. Cinsel sağlık bir kişinin yaşamını cinsel zorlama olmadan, mutlu ve zarar görmeden sürdürebilmesidir. İstenmeyen gebelikler, güç kullanma, şiddet ve ayrımcılık riskinden bağımsız olarak cinselliği yaşama halidir.” dedi. Korunma yollarına dair sorulan sorulardan biri “Çift olarak gelip size fikir danışan eşler oluyor mu?” sorusuydu, bunun üzerine Aslan’ın verdiği cevap aslında birçok şeyi ortaya koyuyordu. “Senelerdir çalışıyorum yalnızca iki çift...”

CİNSELLİK: EN MERAK EDİLEN VE EN ÇOK YASAKLANAN
Klinik Psikolog, Çift ve Aile Terapisti Didem Doğan ‘İlişkilerde Cinsellik’ sunumuna “Hanginiz rahatça cinsellikten bahsedebiliyorsunuz?” sorusu ile başladı ve utangaç gülmeler eşliğinde yuvarlak cevaplar verildi. ‘Cinsellik en çok merak edilen ama en fazla yasaklanan konu’ cümlesi sunumda göze çarpan cümlelerden biriydi .Konuşmasında belirttiği önemli noktalardan biri de sağlıklı bir yaşam için bir ‘cinsel iyi hal’e ihtiyacımız olduğuydu. Ardından cinsel bozuklukları anlattı Doğan, cinsel bozuklukların ülkemizde sık rastlanıyor olmasının sebebinin cinsel tabulardan kaynaklı olduğunu da hatırlattı. Türkiye’ de sık görülen cinsel problemleri ve temel sebeplerini anlattı. Eğitimsizlik, bilgisizlik, deneyim eksikliği, toplumsal tabular, muhafazakar tutum, stres gibi maddeler akılda kalıcı ve de az çok bilindik sebepler olarak gösterildi.

TABULAR OLDUĞU YERDE SAYIYOR...
Yazar Ebru Pektaş ‘Toplumsal Cinsiyet Prizmasında Kültür’ sunumunda kapitalizmin kadınların cinsel yaşantısını nasıl şekillendirdiğini anlattı. “Kapitalizm bir yandan cinselliği baskı altına almış diğer yandan ise kışkırtmıştır.” cümlesi günümüze ayna tutması açısından önemliydi. “Cinsel özgürlüğün temeli güvenli sekstir. Kadınlar güçlü olduğu, okuyabildiği, işe girebildiği, parasını kazanabildiği, saygınlık gördüğü, aşağılanmadığı bir toplumda daha güvenli ve özgür cinsellik yaşar” demesi ise adeta kadınların her anlamda var olma mücadelesi bakımından çok önemliydi. Bin yıllardır süregelen zina, homofobi, örtünme, regl, mastürbasyon, bekaret gibi meselelerin halen bu denli sarsılmaz tabular olarak kaldığını ekleyen Pektaş aslında çok da bir gelişme kaydedemediğimizi göstermiş oldu.

KORUMACI YASALAR VAR AMA UYGULANMIYOR
25 Şubat’ta yapılan Hukuk atölyesine ise Yrd. Doç. Fehmiye Ceren Akçabay, Av. Cevriye Aydın ve Av. Gülşah Kaya katıldı. İlk sözü alan Akçabay, toplumsal cinsiyet ve eşitlik talebi üzerine konuştu. Kadınların hak taleplerinin tarihinden bahsetti. Uluslararası geçerliliği olan CEDAW Anlaşmasının ve İstanbul Sözleşmesi'nin kadına yönelik ayrımcılığın ve şiddetin önlenmesi ve bu amaçla ayrımcılığın oluşumunu ortadan kaldırması için gerekli önlemleri alan koruyucu maddeler içermesi açısından önemini belirtti. “Türkiye’de korumacı yasalar mevcut fakat uygulanmıyor.” dedi. Akçabay kazanılan haklardan memnun olduğunu ve mücadelenin devam ettikçe çok daha önemli gelişmeleri de beraberinde getirebileceğini ekledi.

KADINLARIN HAKLARININ BİLİNCİNDE OLMASI ÇOK ÖNEMLİ
Av. Cevriye Aydın aile hukukunda ve iş hukukunda kadının yerini anlattı. “Kadın hakları sanayi kapitalizmi ile ortaya çıkmıştır. Türkiye’de ise 2002’den önce aile hukukunda eşitlik söz konusu değil. Günümüzde bile tam bir eşitlik yok. Önceden içeriğinde şimdi ise uygulamalarında görülen ataerkil bir hukuk mevcut.” cümlesi aslında günümüz Türkiye'sinin hukuk sistemine dair yerinde bir tespit. “Temelde iktidarları ayakta tutan ve besleyen eğitim hakları elinden alınmış, örgütsüz kadın kitleleridir. Kadınlar haklarına dair biraz bilgisi olduğunda bile bunun için ciddi mücadeleler veriyor” diyen Aydın burada kadınların haklarının bilincinde olmasının çok önemli olduğunu vurgulamıştır. Kadın işçilerin çektiği zorluklara da önemle değinen Aydın, örgütlenmenin zorunluluğunu da anlamamızı sağlamıştır.

YARGI SİSTEMİ ŞİDDETİ ÜRETİYOR
Av. Gülşah Kaya ise hukukta kadına yönelik şiddet konuşmasında, “Kadına yönelik şiddet politik ve yasaldır, hukuk bir baskı aracına dönüşmüştür. Ayrımcılık önlenmiyor resmi bir dile dönüşüyor, şiddet önlenmiyor resmi bir işleme dönüşüyor. Şiddeti üreten yargı sistemidir.” diyerek diğer konuşmacılara hak verdi. “Akademisyenlerin ihraç edildiği, gazetecilerin tutuklandığı, kadına yönelik şiddet ve cinayetlerde bir yaptırımın uygulanmadığı bir hukuk sistemi mevcuttur ve böylesi bir sistemde yani şiddeti aslında kendi eliyle yaratan bu sistemde şiddete uğrayan bir kadın nasıl buradan yardım isteyebilir, isteyebilir mi?” diye sordu. “Resmi bir veri olarak kadınların yüzde 10’u koruma altındayken öldürülüyor.” diyen Kaya bu konudaki çaresiz, haklılığını kanıtlıyor.

8 Mart’a giderken konuştuklarımız ve konuşamadıklarımız etkinliğine katılanlar yapılan oturumların sonunda tüm kadınları birlikte daha güçlü, örgütlü bir mücadele için alanlara davet etti.

İlgili haberler
GÜNÜN BİLGİSİ: Sağlıklı vajina için 4 öneri

Bedenimizi, cildimizi, aklımızı sağlıklı tutmak çok önemli. Ama vajina sağlığını da atlamayalım. İşt...

VAJİNAL AKINTI: Bedenimizin salgıladığı sıvılarla...

Vajinal enfeksiyonlar sessiz ilerler, zaman içinde farkında olmadan kadınlarda ciddi hastalıklara se...

Doğum kontrolü hâlâ kadının görevi

Doğum kontrolü hâlâ kadının görevi olarak görülüyor. Kadınlar ilaçların yan etkilerini kadermişçesin...