8 Mart 2024 | İstanbul'da kadınlar yoksulluğa, şiddete, sömüye karşı buluştu
İstanbul Kadıköy'de 8 Mart Kadın Platformunun “Yoksulluğa, şiddete, sömürüye, savaşa karşı mücadelemiz var” çağrısıyla kadın buluşması gerçekleştiriliyor.

İstanbul Kadıköy'de 8 Mart Kadın Platformunun “Yoksulluğa, şiddete, sömürüye, savaşa karşı mücadelemiz var” çağrısıyla kadın buluşması gerçekleştiriliyor. Kadınlar "Geceleri de sokakları da meydanları da terk etmiyoruz", "Yaşasın kadın dayanışması" "Kadınlar artık susmayacaklar" sloganlarıyla alanda buluştu. Kadıköy İskelede kadınlar toplanmaya başladı.

Kürsüden kadınlar, "Haklarımızı ve hayatlarımızı ve bizler savunacağız, kadın dayanışmasısyla eşit özgür bir yaşamı birlikte kuracağız." dedi. Kadınlar "Dünyayı yerinden oynayacağız" sloganlarıyla eşlik etti.

Öldürülen kadınların isimleri okundu. Kadınlar isimlerin ardından "Burada" diye slogan attı.

‘KADIN DÜŞMANI POLİTİKALARLA HAYATIMIZI KARARTMAYA ÇALIŞIYORLAR’

İstanbul 8 Mart Kadın Platformu adına ortak açıklamayı Şenay Kumuz okudu. Basın açıklaması Kürtçe ve Türkçe okundu.


Kumuz, 8 Mart’ın ilan edilmesinin üzerinden geçen 107 yıla rağmen kadınların yaşam koşullarında neredeyse değişen hiç bir şey olmadığına dikkat çekti. Fakat dünyanın neresinde olursa olsun kadınlar, bu gidişatı değiştirmek için mücadele ettiğini ifade eden Kumuz, “Bugün milyonlarca kadının hayatını belirlemeye çalışanlar, bizim hayatlarımızı hiçe sayarak bize dair politika üretmeye devam ediyorlar. Kadınların, çocukların yaşama hakkını dahi göz ardı ederek aileyi kutsallaştırıyorlar. En çok da kadınlar, o ailelerin içerisinde en yakınları tarafından öldürülüyor. Gerici politikalarıyla kazanılmış tüm haklarımızı elimizden almak için tüm mekanizmalarını devreye sokuyorlar” dedi.

Kumuz, Medeni Kanun’a el uzatıldığını belirterek, “Boşanma hakkımıza, nafaka hakkımıza gözlerini dikiyorlar. Bunları, “kadınlar için” yaptıklarını iddia ediyorlar. Gerçeği biliyoruz. Kadın düşmanı politikalarıyla hayatlarımızı karartmaya devam ediyorlar” dedi.

‘HAKLARIMIZA SALDIRANLAR CİNAYETLERE SUS PUS’

Kumuz, İstanbul Sözleşmesi’nden imzayı çeken tek adam, kadınlar adına karar alma cüretin gösterdiğini söyledi ve sözlerine şöyle devam etti: “6284 tartışmaya açıldıkça failler cesaret buluyor, kadın cinayetleri artıyor. Mücadele eden kadınları ise cezalarla yıldırmaya çalışıyorlar. 2 günde 8 kadın; boşandığı erkek, babası ve de boşanmak istediği erkekler tarafından öldürüldü. Haklarımıza saldıranlar bu cinayetlere sus pus! Erkek şiddetine karşı sokakları, alanları terk etmeyeceğiz! Diğer yandan kadınlar, esnek ve güvencesiz işlerde çalışmaya mahkum ediliyor. AKP-MHP iktidarı, kadınları daha da ucuz iş gücü haline getiriyor. 10 milyon kadın işgücünden dahi sayılmıyor. Bu ekonomik planları ise “aile ve iş yaşantısının uyumlu hale getirilmesi” olarak meşrulaştırmaya çalışıyor.  AKP-MHP iktidarı “kutsal aile”sini kadınların ekonomik sömürüsü için de kullanıyor. Ancak işçi ve emekçi kadınlar bütün bu emek sömürüsüne karşılık; Özak’tan Agrobay’a, Corning’ten Burda Bebek’e, Sputnik’e eşit işe eşit ücret ve sendikalaşma hakları için direnişi örgütlüyor. Kadın emekçiler mücadeleleriyle yanındaki işçileri, emekçileri, ailelerini değiştirip dönüştürüyor. Kadınlar, sömürü çarklarını kırabilmek için en önde, mücadeleyi yükseltiyor.”

SÖMÜRÜYE KARŞI KADINLAR DİRENİŞTE
Kumuz, AKP-MHP iktidarının kadınları daha da ucuz iş gücü haline getirmesine, 10 milyon kadının işgücünden dahi sayılmamasına dikkat çekti. Bu ekonomik planların “aile ve iş yaşantısının uyumlu hale getirilmesi” olarak meşrulaştırmaya çalışıldığını ve “kutsal aile”nin kadınların ekonomik sömürüsü için kullanıldığını vurgulayan Kumuz, işçi ve emekçi kadınların Özak’tan Agrobay’a, Corning’ten Burda Bebek’e, Sputnik’e kadar örgütlediği direnişleri selamladı. Ardından sahneye Sputnik grevinden Günce Nur İnce çıktı. İnce, “Desteğinizle sadece bir gazetecinin talepleri için alanda olmadığımızı, eşitsizlik ve haksızlıktan doğan mücadelelerin bir parçası olduğumuzu fark ettik. En çetin savaşı veren biz kadınlar için burada olmak bize güç ve umut veriyor. Kadınlar günü sadece kutlamak için değil, sesimizi duyurmak için bir fırsat. Çünkü sesimizi her duyurduğumuzda inanıyorum ki dünya değişmeye bir adım daha yaklaşacak. Bu mücadele sürecinde hiçbir zorluk, dayanışma ve kararlılıkla kadınların üstesinden gelemeyeceği kadar büyük değil. Grevimizin 200 gününde bile destekte olduğunuz için tüm Sputnik grevcileri adına teşekkür ederiz.”

GÜVENLİ KAMPÜS, EŞİT YURTLAR, BİLİMSEL EĞİTİM

Devlet yurtlarında kalan üniversiteli kadınlar ve LGBTİ’ler parasız ve bilimsel eğitim talepleri ile birlikte erkek şiddetine ve eşitsizliğe karşı da mücadele etmek zorunda kaldığına dikkat çeken Kumuz,  KYK yurdundaki asansörün düşmesi sonucu hayatını kaybeden Zeren Ertaş’ı ve tarikat yurtlarındaki sistematik şiddet nedeniyle yaşamına son veren Enes Kara’yı hatırlattı. Gençlerin temel ihtiyaçları yerine Diyanet İşleri Başkanlığı’na aktarılan bütçeye ve ÇEDES protokolüne dikkat çeken Kumuz sahneye Zeren Ertaş eylemlerine katıldığı için yurttan atılan Aynur Moran’ı çağırdı. Moran, yemekhane zamları, kayyumların keyfi uygulamaları ve niteliksiz barınma koşullarıyla karşı karşıya kaldıklarını ifade etti.

Zeren Ertaş eylemleri sürerken ‘O kız sizin kardeşiniz mi, neyi savunuyorsunuz?’ diyerek bizleri susturmaya çalışan yurt yönetimlerine ‘Zeren bizim kız kardeşimiz’ sloganıyla cevap verdik. Biz üniversiteli kadınlar ve LGBTİ+’lar, yurtlarda yalnızca niteliksiz barınma koşullarıyla değil, hayatlarımız üzerinde kurulmaya çalışan tahakkümle de mücadele ediyoruz. Kampüslerimizi bizler için güvensiz alanlar haline getirmeye çalışan kayyumlara karşı mücadeleyi büyütmekten ise bir an olsun geri durmuyoruz. Disiplin soruşturmalarıyla, üniversite içerisindeki sivil polis güvenlikle işbirliği sindirilmek isteniyoruz. Ancak üniversiteli kadınların ve LGBTİ+’ların isyanı, disiplin soruşturmalarıyla engellemelerle ve baskılarla dindirilemez” dedi.

Mücadelelerinin önünde hiçbir gücün duramayacağını ifade eden Moran, “Bu inancı ve umudu yurtta, kampüste, sokakta örgütlediğimiz mücadeleden alıyoruz. Dayanışmamızla elde ettiğimiz kazanımla birlikte 8 Mart’a daha umutlu, daha dirençli gidiyoruz. Taleplerimiz net, hakkımız olanı istiyoruz. Nitelikli barınma, beslenme ve ulaşım hakkımızı istiyoruz. Işıksız yurt yollarında tacize uğramayı, arkadaşlarımızın ölmesini kabul etmiyoruz. Fahiş kira fiyatları nedeniyle evlerde kalamadığımız için tarikat cemaat yurtlarına mahkum edilmeyi kabul etmiyoruz. Kaldığımız KYK yurtlarında niteliksiz koşullarda yaşamayı kabul etmiyoruz” diye konuştu.

DEPREM BÖLGESİNDE KADINLAR İHTİYAÇLARINA ULAŞAMIYOR

Deprem bölgesinde halen barınma sorunun, sağlığa ulaşımın çözülmediğini ifade eden Kumuz, “Hala deprem bölgesinde şiddete uğrayan kadınların yargı kurumlarına ve adalete erişimi yok. Devlet, en temel ihtiyaçları dahi karşılayamıyor. Dayanışma kolektifleri olmasa, deprem bölgesinde neredeyse günlük yaşam sürdürülemez halde” dedi. Kadınların depremin bir felaket haline gelmesinin sorumlularını ve insanları terk edenleri tanıdığını ifade eden Kumuz, “Depremin ağır sonuçlarının sorumluları yargılanması gerekirken aday oluyor, deprem olduğunda Çevre ve Şehircilik Bakanı olan, İliç katliamını onaylayan Murat Kurum hiçbir şey olmamış gibi İstanbul’a belediye başkan adayı oluyor” ifadelerini kullandı, ardından Afet için Feminist Dayanışma’dan Selin Top söz aldı: “Depremin hemen ertesine hep birlikte tanık olduk. Ne doğru düzgün arama kurtarma çalışması yapıldı, ne hayatta kalanlara hızlıca en temel gıda ve barınma sağlandı. Yerel seçim deprem bölgesinin rantını kapma mücadelesine dönmüşken, iktidar bir senenin sonunda ‘bize oy vermeyenlerin sonu bu olur’ demekten utanmadı. 1 sene oldu, deprem bölgesinde hala “geçici” olması gereken barınma koşullarında yaşıyor hayatta kalanlar. Bu coğrafyada savaş, afet gibi deneyimlerimizden iyi bildiğimiz üzere bu tür kriz dönemleri kadınların ve LGBTİ+'ların patriyarkal sistemde maruz bırakıldığı eşitsizlikleri, ayrımcılığı derinleştiren dönemler.”


"GÖZALTINA KAYBEDİLENLERİ ARAMAKTAN VAZGEÇMEYECEĞİZ"

Cumartesi Annelerinden Besna Tosun ise şunları söyledi: "8 Mart öncesinde dünyanın her yerinde kadın hakları ve kadına yönelik şiddet konuşulurken bizler de gözaltında kaybedilen kadınları tekrar hatırlatmak istedik; Makbule Ökdem, Ayten Öztürk, Rıdda Yavuz, Sedika Dal, Hamide Şarlı, Hatun Işık, Yeter Işık, Elif Işık, Gülizar Serin, Lütfiye Kaçar, Gülnaz Tatu, Kadriye Tatu, Ayşenur Şimşek, Hatice Şimşek, Şükran Daş, Fahriye Mordeniz, Zozan Eren, Neslihan Uslu ve Konca Kuriş güvenlik güçleri tarafından gözaltına alınarak kaybedildiler. Bunlar sadece İnsan Hakları Derneği’nin ulaşabildiği isimler. Kaç kadının gözaltında kaybedildiği ise bilinmiyor. Kaybedilen kadınların başlarına neler geldiğini bilmeye, hakikati öğrenmeye hepimizin hakkı var. Hangi tarihte yaşanmış olursa olsun gözaltında kaybedilen kadınlar gerçeği ile yüzleşmek, cezasızlığı sonlandırmak ve sorumluların yargı önünde hesap vermesini sağlamak mevcut iktidarın görevi olduğu hatırlatıyoruz. Kadınları Kkatledenleri, kaybedenleri, cezasızlık politikalarıyla ödüllendirenler, en temel hakları için mücadele eden bizleri; açılan soruşturmalarla ve davalarla cezalandırmak istiyorlar. Sokakları meydanları hapsederek, baskıyla, şiddetle bizleri korkutmak ve susturmak istiyorlar. Susmayacağız. 29 yılla sınanmış kararlılığımızla söylüyoruz: Kaç yıl geçerse geçsin ve bedeli ne olursa olsun gözaltında kaybedilen sevdiklerimizi aramaktan ve onları kaybedenlerden hesap sormaktan vazgeçmeyeceğiz."


SAVAŞTA EN ÇOK KADINLAR KAYBEDİYOR
Bölgede ve Ortadoğu’da sömürgeci devletler tarafından körüklenen savaşların kadınların yaşamlarını hedef aldığını anlatan Kumuz, “Tüm dünyada savaşa ve işgale karşı olmanın işkenceyle, cezayla, tutuklanmayla, susturulma baskısıyla karşılanıyor. Silah ticareti ile patronların kasaları dolduruluyor. Savaşın sonuçlarından en çok kadınlar ve çocuklar etkileniyor, yoksul halkın çocukları katlediliyor. Savaşın en çok kaybettirdiklerinin kadınlar olduğunu biliyoruz, o kadınları tanıyoruz” dedi. Kumuz’un sözlerinin ardından barış annesi Rewşan konuştu, barış çağrısı yaptı.


KADINLARA VE LGBTİ’LERE BASKIYA KARŞI BERABERİZ

Kumuz sözlerini şöyle bitirdi: “Kadın ve halk düşmanı AKP başta LGBTİ+’lara yönelik şiddet ve her türlü saldırıyı doğrudan örgütlüyor. Kadınların hayatlarını aile ve erkeğe bağlamanın ifadesi olan “kutsal aile”, LGBTİ+’ların eşit yaşama hakkına yönelik saldırının da doğrudan ifadesi oluyor. LGBTİ+’lara yönelik şiddet ve cinsel saldırılar hızla artıyor. Ancak eşit ve özgür bir hayat için sözümüzü söylemekten vazgeçmeyeceğiz! Yoksulluğa, erkek şiddetine, savaşa, emek sömürüsüne karşı sokakları terk etmeyeceğiz! Haklarımız, hayatlarımız için mücadelemizi büyüteceğiz. Tüm saldırılar karşısında mücadelemiz var.”

Fotoğraflar: Ekmek ve Gül