Yaşasın sokakta direniş mahallede sandviç dayanışması
‘Direniş sandviçleri fikri, Saraçhane’deki öğrencilerin köfte ekmek alamadıklarını gören bir arkadaşımızın duyarlılığıyla doğdu.'

Ülke gündeminin hızla değişmesi ve bu hıza bir şekilde ayak uydurmaya çalışmamız artık normalimiz oldu. Yine böyle bir yoğunluğun içinden geçtik, geçmeye de devam ediyoruz.

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınması ve ardından tutuklanmasıyla birlikte, ülke genelinde eylemlerin ve üniversitelerde boykotların yapıldığı hareketli günlere şahit olduk. İstanbul Üniversitesi öğrencilerinin 19 Mart’ta polis barikatlarını yıkan kararlılığı sayesinde eylemlerin yönü belirlenmiş ve devamlılığı sağlanmış oldu. İşte böyle bir gündem içinde herkesi saran heyecan, “Bir şey yapmalı” isteği elbette bizleri de sardı. Bizler, Kadıköy’den, Yeldeğirmeni Mahallesi’nden bu direnişe destek olmalıyız dedik.

Bu fikirle bir araya gelen kadınlar olarak, en temel ihtiyaçlardan birinin karşılanması gerektiğini fark ettik ve bunun için adım attık: Direniş sandviçleri hazırladık.

“Direnen sandviç mi olur?” demeyin, gayet güzel oldu. “Mahalleden kampüse, direnişin kalbine” diyerek hem dayanışma göstermek istedik hem de direnişi kolektif hale getirmeyi amaçladık. Eylemlerde en sevilen sloganlardan biri olan “Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz”, böylece bir sandviçle somutlaştı.

DİRENİŞ SANDVİÇLERİ İÇİN KOLLARI SIVADIK

Bu fikir nasıl ortaya çıktı, gelin mahalledeki kadınlardan dinleyelim:

“Saraçhane’nin 5. gününde erkek arkadaşımla oradaydık. Köfte tezgahına gelen iki genç fiyat sordu, paraları yetmediği için geri döndüler. 150 liraydı köfte ekmek. Sonra bunu arkadaşlarla konuştuk, birkaç arkadaşımızın ve bir mahalle esnafımızın da maddi desteğiyle çocuklara sandviç yapmaya karar verdik. Çünkü o çocukların okul ve yurt dışında karınlarını doyurabilecek paraları olmadığını biliyoruz, görüyoruz. Amacımız, her mahallede bu tarz dayanışma örneklerini görebilmek. Çocukların ihtiyaçlarını onlara ulaştırabilmek. Birkaç kişinin bile bir araya gelerek yapabileceği çok şey var. Bir de çocukların yüzündeki umut… Onların yanında olduğumuzu görünce gösterdikleri mutluluk inanın görülmeye değer. Gidin, görün isterim.”

Yine bir başka kadının görüşü şöyle:

“Direniş sandviçleri fikri, Saraçhane’deki öğrencilerin köfte ekmek alamadıklarını gören bir arkadaşımızın duyarlılığıyla doğdu. Amacımız, öğrencilere yalnız olmadıklarını hissettirmek, onlara destek olmak, onlarla gurur duyduğumuzu göstermekti. Çağrımız; bu hareketi birlikte büyütmek ve dayanışmayı sürdürmektir.”

Kadınların kendi aralarında hızla örgütlenmeleri sayesinde doğan bir dayanışma örneğinden bahsediyoruz. Yine bir başka arkadaşımız şöyle anlatıyor:

“Evlerde hazırladıklarımızla ve destek verenlerin yardımıyla ilk gün yaklaşık 260 sandviç hazırladık. Bunların bir kısmının vegan ve vejetaryen olmasına da dikkat ettik.

İlk gün Maçka Parkı’na gittik. Gençlerin ilgisi doğrusu bize de iyi geldi. Hatta bir öğrenci yanımıza gelip ‘Biz çoğumuz yurtlarda kalıyoruz ve yemek saatini kaçırıyoruz. Bu sandviçleri hazırladığınız için teşekkür edebilir miyim?’ dedi ve sarılmak istediğini söyledi. Hepimiz onun etrafında toplandık, sarıldık. Çok duygusal bir andı.

‘Mahalleden kampüse, direnişin kalbine’ diyerek yola çıktığımız bu süreci tüm mahallelere yaygınlaştırmak çok kıymetli. Bazen bu bir sandviç olur, bazen de camdan uzattığınız bir bardak su.”

SANDVİÇLERİ ALMAYA ÇEKİNDİLER

Bu sayede ilk gün hazırladığımız sandviçleri Maçka Parkı’ndaki büyük öğrenci buluşmasına götürmüş olduk. Sonraki gün yaptığımız sandviçleri İstanbul Üniversitesine götürdük.

Burada ilginç bir deneyim yaşadık elbette. Bazı öğrencilerin sandviç almaya çekindiğini gördük. Eylemlere katılanların önemli bir kısmının yüzleri kapalıydı ve sandviç yemek için yüzlerini açmaları gerekiyordu. Bu nedenle sandviç dağıtımının polislerle iş birliği içinde yapıldığını düşünenler olmuş. Bu bile, gelinen noktada ne kadar tedirgin bir ortamda yaşadığımızı gösteriyor.

DİRENİŞ HEPİMİZE ÖĞRETİYOR...

Sonraki gün hazırladığımız sandviçleri Marmara Üniversitesine götürdük. Öğrenciler bu karşılıksız sandviç dağıtımına genellikle şaşkınlıkla karşılık verdiler. Gerçek anlamda bir dayanışmayı kurmak biraz zaman alacak gibi görünüyor. Direniş zamanları herkese öğretir; öğretmeye de devam edecek.

Sandviç yapımına devam edemediğimiz ama elimizde kalan parayı yine benzer bir iş için kullanmak istediğimiz için Yeditepe Üniversitesi öğrencileriyle iletişime geçtik. Yeditepe’deki yemekhane boykotu bizim için de anlamlı bir dayanışma alanı oldu. Elimizde kalan parayı bu sürece aktardık.

Sıklıkla duyduğumuz bir cümle var: “Dayanışma ezilenlerin inceliğidir.” Gerçekten de öyleydi. O sandviçler büyük bir incelikle hazırlandı. Sürdürülebilir olması için “nasıl yaygınlaştırabiliriz” diye çok düşündük. Bu noktada gereken ilgiyi sağlayamadığımızı söylemeliyiz.

Belki bu yazı vesilesiyle, bizler de daha fazlası için neler yapılabilir birlikte düşünebiliriz.

Her ne kadar şu an eylemler sönümlenmiş gibi görünse de bu işin uzun soluklu olduğunu ve devamının geleceğini biliyoruz.

YETER Kİ BİR ARAYA GELELİM

Bir başka arkadaşımız ise yaygınlaşması adına şöyle diyor:

“Amacımız üniversitedeki arkadaşlarımızın yalnız olmadıklarını bilmeleri ve elimizden ne geliyorsa yapabilmek. Dayanışma yaşatır. Beklentimiz, tüm Türkiye’ye yayılması. Sosyal medyada direniş sandviçlerini paylaşarak diğer insanları da örgütleyebiliriz.

Sandviç yapma durumunuz varsa gönüllü olarak bize katılın. He bir de: İsyan, devrim, sandviç!”

İşte böyle düşüncelerle çıkıldı bu yola. Bir çeşit “herkesten yeteneğine göre” pratiği diyebiliriz. Mahalledeki kadınlar olarak gündüzleri sandviç yaptık. Mahalledeki esnaf malzeme desteği verdi. Bir başkası arabasını ayarladı, götürdük üniversite kapısına. Kim ne yapabiliyorsa, nasıl yardımcı olabiliyorsa… Önemli olan çevremizdekileri bu sürece katmaktı. Kalplerin, direnişin kalbiyle birlikte atmasını sağlamaktı.

Örgütlü hareket etmenin neden önemli olduğunu böyle zamanlarda yeniden görüyor, yeniden içselleştiriyoruz.

“Ben ne yapabilirim?” diyen herkesin mahallesinde, okulunda, iş yerinde yapabileceği çok şey var aslında. Yeter ki bir araya gelelim, gücümüzü görelim.

Fotoğraf: Ekmek ve Gül