Üniversitelerde tarikat-cemaat gerçeği: YTÜ Örneği
Çünkü bugün açısından gençliğin ihtiyaçları, gelecek planları, hedefleri, hayal ettiği yaşam AKP iktidarının çizgisiyle uyuşmuyor.

Türkiye’de uzunca bir süredir cemaat-tarikatlar farklı biçimlerde sürekli gündemde yer alıyor. Son olarak İsmailağa Cemaatinin önde gelen ismi olan, cemaatin vakfı olan Hiranur Vakfının da başında bulunan kişinin 6 yaşındaki kızını 29 yaşındaki müridiyle evlendirmesi ve 6 yaşından beri sistematik olarak cinsel saldırıya maruz bırakmaları ile gündem oldu. Bu meseleyle birlikte cemaat ve tarikatlar büyük bir tepki çekti.

AKP iktidarı 20 yıldır gerici-faşist bir rejimi güçlendirme pozisyonunda yer aldı, almaya da devam ediyor. Bugün ise tek adam tek parti yönetiminde gerici faşist bir rejim kurma yolunda topyekûn bir saldırı sürecine giren AKP iktidarının bu saldırıları hayatın her alanında baskı ve yasaklarla karşımıza çıkıyor. İstanbul Sözleşmesi’nin feshinden konser yasaklarına kadar. Elbette ülkenin bu gidişatı üniversiteler içerisinde de benzer bir biçimde ilerliyor. Türkiye ne kadar baskıcı, gerici bir yöne doğru giderse üniversiteler de tek adamın atadığı kayyum yönetimler tarafından aynı yöne ilerletilmeye çalışılıyor.

Erdoğan’ın 2012’de AKP Gençlik Kolları Kongresinde “Modern, dindar bir gençlikten bahsediyorum. Dininin, dilinin, beyninin, ilminin, ırzının, evinin, kininin, kalbinin davacısı bir gençlikten bahsediyorum” sözleri, iktidarın nasıl bir gelecek istediğini ve gençliği nasıl bir geleceğe kazanmak istediğinin formülü adeta.

ÜNİVERSİTELERİ GERİCİLİĞE NASIL YEDEKLEMEYE ÇALIŞIYORLAR?

Eğitim müfredatının dinci gerici bir biçimde organize ederek, zorunlu din dersleri, evrimin müfredattan kaldırılması gibi, eğitimin içeriğini dini ve gerici öğelerle doldurmakla başlıyor. Üniversitelerde cemaat-tarikat yurtlarının önünün açılmasıyla, kadrolaşmayla birlikte devam ediyor.

Özellikle geçtiğimiz dönem kriz haline gelen barınmayla birlikte sorunun çözümü için iktidarın en ufak adım atmaması ve üniversite gençliğini cemaat-tarikat yurtlarının karanlığına bırakması da iktidarın “dindar ve kindar” gençlik yaratma çabasının bir sonucuydu. Çünkü bu yurtlar KYK yurdu çıkmayan bir genç için ucuz olması, muhafazakâr bir aileden geliyorsa ailesinin cemaat yurtlarına yöneltmesi gençler için tercihten öte bir zorunluluk hali olduğunu gösteriyordu. Bu yurtlarda çeşitli dini sohbetlere katılımın zorunluluğu, giriş-çıkış saatlerinin oldukça erken olması ve sertliği, yurt dışında herhangi bir yerde kalmanın kısıtlanışı gibi birçok dayatmayla gelen bu karanlık, gençleri baskı yoluyla kendi ideolojilerine, yaşam tarzına zor yoluyla “kazanma” çabasıydı. Ancak bu zorunluluk üniversiteli gençlerin bu baskılara dayanamayıp intihara meyletmesine yol açmaktan başka bir şeye yaramadı.

Sadece yurtlarla da değil, birçok üniversitede çeşitli kadrolaşmalarla, üniversiteler içerisinde cemaat ve tarikat örgütlenmelerinin de önü açılıyor. İstanbul Üniversitesi’nde gerici grupların LGBTİ karşıtı açıklamalar yapmaları, tüm öğrencilerin can güvenliğini tehlikeye atacak biçimde cihat naraları atmalarının önü açılırken öğrencilerin bir fakülteden diğerine geçişlerinin yasaklandığı bir noktadayız.

‘HOCAMIZIN YANINDAYIZ’
YTÜ’de son yaşanan olaylar da tüm bunların net bir göstergesi olarak karşımıza çıkıyor. Derste yaşanan dinle ilgili bir tartışma sonucu cemaat ve tarikatların hedefi haline gelen akademisyen Uğur Kutay’ın yaşadıkları*, cemaat ve tarikatların üniversite içerisindeki örgütlenmeleri ve müdahaleleri açısından epey şey söylüyor. Öncelikle hoca hakkında verilen dilekçenin okul yönetimi tarafından doğrudan cemaatçilerin eline verilmesi ve bu şekilde sosyal medyada yayılması üniversite yönetimleri ve cemaatlerin nasıl bir ilişkisi olduğuna dair büyük bir gösterge. Devamında çeşitli cemaat ve tarikat gruplarının okul içinde tekbirlerle yürüyüş yapması ve okul yönetiminin buna göz yumması, “Okul içerisinde siyaset yapmak yasak” diyerek diğer öğrencilerin taleplerini, demokratik hak ve özgürlüklerini savunmalarını yasaklayan okul yönetimlerinin taraflılığını gösteriyor. “Okul içerisinde yalnızca AKP iktidarı ve onun yürüttüğü siyasetin yapılmasına izin var, gerisine yok” diyor adeta. 6 yaşındaki çocuğun istismarıyla gündeme gelen tarikat ve cemaatlerin, YTÜ’deki bu tartışmayı bu biçimde gündem etmeleri, aslında hedef haline geldikleri konumdan kendilerini çıkartmak ve yürütülen tartışmaları “İslam karşıtlığına” bağlayarak gündem değiştirme çabalarının bir yönü. Ancak bu çaba üniversite içerisindeki öğrencilerce “6 yaşındaki çocuğun istismarını savunanlar” olarak tepki görmeleriyle karşılık buldu.
Cemaat ve tarikatların üniversitede böyle rahat hareket etmeleri üniversite gençliği ve özellikle genç kadınlar açısından oldukça tedirgin edici. Cihat çağrıları, ölüm tehditleri, tekbirlerle yürüyüşler vb. ve bunlarla beraber üniversitede gericilerin varlığı kadınlara, çocuklara olan bakış açıları ve kadınların giyimleri, makyajları, yaşam tarzları üzerinden dile getirdikleri söylemler öğrencilerin görece daha rahat olabildiği kampüs yaşantısını da yok etmeye çalıştıkları bir tablo yaratıyor.
GENÇLERİN TEPKİSİ BÜYÜYOR

Her ne kadar eğitime böylesi bir müdahalede bulunsa da gençliği kendi siyasal-ideolojik çizgisine kazanmıyor. Çünkü bugün açısından gençliğin ihtiyaçları, gelecek planları, hedefleri, hayal ettiği yaşam AKP iktidarının çizgisiyle uyuşmuyor. YTÜ’de “Hocamızın yanındayız”** diyerek eylem yapan öğrenciler, tarikat ve cemaatlerin üniversitelerdeki varlığının karşısındaydılar bir yandan da. YTÜ’de gerçekleşen bu eylem aslında bu rahatsızlığın da bir dışavurumu.

Üniversite gençliği açısından cemaat-tarikat karanlığı, dayatmak istediği yaşam tarzı, AKP iktidarının kurmak istediği fikri egemenliğin karşısında; kendi talepleri, özlemleri, hayalleri, kurmak istediği yaşam ve aydınlık bir gelecek için gerçek anlamda laikliği savunmaktan ve bunun için mücadele etmekten başka çare kalmıyor. Laik bir üniversite kurma mücadelesi bugün talep ettiğimiz hak ve özgürlükler mücadelesinden, demokrasi mücadelesinden bağımsız değil. Demokratik, laik bir üniversite için, demokratik-laik bir Türkiye mücadelesinin parçası olmak bu karanlığı yırtıp atabilmenin tek yolu.

* https://www.evrensel.net/haber/477015/ytude-akademisyen-ugur-kutaya-dini-degerlere-hakaret-suclamasiyla-sorusturma-acildi

** https://www.evrensel.net/haber/477460/ytude-ogrenciler-engellere-ragmen-akademisyen-ugur-kutaya-sahip-cikti

Görsel: Can Candan

İlgili haberler
‘Gül gibi yuvalanan’ tarikatlar, cemaatler

Tarikat ve cemaatlerin at koşturduğu bir toplumsal ekonomik düzen, kadınlar ve kız çocukları… Sevda...

Tarikat, cemaat, AKP ve geleceğimiz

Çocuklarla evlenmenin meşrulaştırılması, taciz ve tecavüzün suç listesinden çıkarılması, kadınların...

Tüm haklarımızı yutacak karadelik: Anayasa değişik...

Çok kısa zaman içinde şlak diye yüzümüze patlatılacak, hayatımızın orta yerine hak gaspı yağdıracak...