21 yaşındayım. Amed'de doğdum, büyüdüm. Bu yaşıma kadar da Amed'de yaşadım. Büyüdüğüm mahalle, suç oranı yüksek bir mahalleydi. Bu yüzden hep evde zaman geçirirdim. Dizi, film, kitap, müzik ile geçerdi zamanım. Aşırı muhafazakâr bir ailede büyüdüm. Hayatım boyunca sürekli tesettüre girmem için baskı yapıldı, hiçbir zaman benim seçtiğim veya içime sinen bir kıyafetim olmamıştı. Namaz kılmam için de aynı şekilde baskılanıyordum. Kendi fikirleri dışında farklı bir fikir duymaya katlanamazdı babam. Her zaman sorun yaşardım fakat çocukluk döneminde babam ne derse doğrudur deyip susardım.
Lise yıllarım ise böyle değildi. Başkaldırmayı ve yüzleşmeyi öğrendim. Babamın bana öğrettiği dini fikirleri araştırır, çoğu zaman da reddederdim. Kendi düşüncelerim tam da bu yıllarda şekillendi. Önce evde başladı sonra okulda devam etti. Yeni fikirlerle, yeni insanlarla tanıştım. Öğrendiğim her şeyi de hemen babama anlatırdım biraz da olsa belki onun da fikirlerini değiştirebilirim diye. Sonra fark ettim ki tam tersi oldu. Ben anlattıkça ailemin bana olan bakış açısı değişti. Korkmaya başladılar “Kızımız komünist oldu” deyip duruyorlardı.
‘GÖZÜMÜN ÖNÜNDE OL’
Bu süre benim için çok zordu çünkü art arda kısıtlamalar gelmeye başladı. Telefonumu kurcalamaya başladılar, eve giriş çıkış saatlerime kısıtlamalar geldi. Daha sonra arkadaşlarımla görüşmeme izin vermediler. Böyle yaklaşık iki yıl gibi uzun ve zorlu bir süreç yaşadım. Bu süreçte depresyon dönemim de başladı diyebilirim. Artık hiçbir şeyden keyif almamaya başladım. Bu dönem tam da lise son sınıf olduğum döneme denk gelmişti. Üniversite sınavına girmiştim ve aklımda tek bir hedef vardı o da arkeoloji okumaktı. Tarihe çok fazla ilgi duyuyorum. En büyük hayalimdi arkeolog olmak. Hatta tüm çocukluğum belgesel izlemekle geçerdi. Özellikle Hacettepe de arkeoloji okumak istiyordum fakat tüm ailem beni başka bir şehre göndermeyecekleri konusunda hemfikirdi beni de bu fikre ikna ediyorlardı. Ben de çok korkuyordum açıkçası. Başka bir şehirde asla yaşayamam diyordum ama arkeoloji dışında başka bölüm okursam da yaşayamam diyordum ve üniversite için tercih yapmama kararı aldım.
Artık benim için gerçekten de hiçbir şeyin önemi yoktu. Fakat daha sonra abim aşçılık okumam için teşvik etti. Babam da “Eğer okursan abin ile sana kafe açarım. En azından gözümün önünde ve abinin yanında olursun” diyordu. Sonra hiç istemeyerek aşçılık okudum. Fakat ilk senem bittikten sonra böyle devam edemeyeceğimi fark ettim.
‘KUTSAL AİLE’ GERÇEĞİ
Tekrar sınava girdim ve Amed’de arkeoloji okumaya başladım. Fakat iki yıl geçtikten sonra fark ettim ki hayalim olan bölümü okuyor olmama rağmen ben hâlâ mutsuzum. Arkadaşlarıma baktığımda onlar sürekli tiyatrolara, konserlere giderlerdi. Ben ise sadece okula gidip gelirdim. Buna daha fazla dayanamadım ve bir süre ailemden gizli bir şekilde Kürtçe kursuna gitmeye karar verdim. Oradaki arkadaşlarım ile sosyalleşmeye çalıştım. “Yeni insanlar, yeni fikirler tanıdım” derken ailem kursa gittiğimi öğrendi. Babam öğrendikten sonra fiziksel şiddet uygulamaya da başladı. Abilerim, ablalarım, annem, kuzenlerim herkes babamı haklı buluyordu. “Biz senin iyiliğini düşünüyoruz. Hapishanelerde çürümeni istemiyoruz” diyorlardı. Hâlbuki yaptığım tek şey anadilimi öğrenmekti, kitaplar okumaktı. Bütün bunların ardından arkeolojiyi de bırakma kararı aldım ve biraz daha içine kapanık bir ruh haline büründüm. Her günüm ağlayarak geçiyordu. Arkadaşlarımın sosyal medyada paylaştıkları fotoğraflara, katıldıkları etkinliklere bakıp üzülüyordum. Bir gün artık daha fazla dayanamayacağımı fark ettim. Üçüncü kez sınava girdim ve tek bir fikrim vardı: Ne olursa olsun ben bu evden kurtulacağım.
Sınav sonuçları açıklandı ve gitmekte kararlıydım. Fakat aileme bunu nasıl anlatacağımı bilmiyordum. Aslında anlatmama gerek bile yoktu çekip gidebilirdim ama bir tarafım bunun da doğru olmadığını söylüyordu. Sürekli vicdan azabı çekiyordum. Aradan zaman geçti ve bir arkadaşımla dertleştim. Olan bitenden bahsettim. Kendisi de Amed’de okuyordu bu yüzden de beni çok iyi anlıyordu. Hatta aynı süreçlerden geçmiş biriydi. Bu arkadaşım bütün olaya olan bakış açımı değiştirdi. Yıllar boyunca “kutsal aile” kavramına sıkıştırılmış bu psikolojik işkenceyi fark etmemi sağladı. “Baban o senin, istediğini yapar” cümlesinin arkasındaki gerçekleri tek tek fark ettiğim bir sürece girdim. Yaşadığımız düzende “aile” kavramının gerçekliğiyle yüzleştim. Söyledikleri benim iyiliğimi düşündükleri için değildi aslında. Kendi düşüncülerini dayatmaktı.
YENİ BİR HAYAT BAŞLIYOR
Başka şehri tercih etmeye karar verdim. Tek başıma olmak istiyordum, ailemden uzak kalmak istiyordum. Tercihlerin ardından babama durumu anlattım ve Van'a mühendislik okumak için tercih yaptığımı söyledim. Aslında çok büyük bir tepki bekliyordum fakat beklediğim olmadı. Aradan zaman geçti ve Van’a gideceğim gün geldi. Bavullarımı hazırlarken yeniden tepkiler gelmeye başladı. Sürekli “Sen zaten yapamazsın, hemen geri gelirsin” denilip dalga geçiliyordu benimle. “Kaç yıl geçti, kaç yaşına geldin, artık otur evde koca bekle. Ne okuyacaksın” diyordu babam. Bu laflar çok ağırdı benim için… Ya tamam deyip oturacaktım evde ya da tüm korkuma rağmen her şeyi göze alıp gidecektim. Ben gitmeyi seçtim.
Şu an Van’dayım, yerleştim. Evet zor fakat hayatımda ilk defa özgür olduğumu hissettim. Arkadaşlarımla birlikte dışarıda gezerken hâlâ telefona bakıyorum acaba babam ne zaman arayacak da kızacak “eve dön” diye. Bu süreçte geçmişe dönüp bakınca gerçekten de hayatımın sadece kısıtlandığını gördüm. Şu an “babam görürse kızar” dediğim ne kadar kitap varsa aldım, okuyorum. Korkusuzca okumak ve gezmek istiyorum. Belki herkes için çok sıradan olan ama benim için imkânsız olan o çiçekli elbiseyi boyuna, rengine bakmaksızın giymek istiyorum.
Bu süreç artık “Tek başına yaşayamazsın, biz olmazsak sen bir hiçsin, sen kadınsın, otur evde koca bekle” evresinden çıkıp daha özgür yaşadığım bir evreye geçtim. Böyle de devam edeceğini umuyorum. Benim gibi olup, korkutulup eve hapsolmuş kuzenlerime, diğer kadınlara destek olmak istiyorum.
Fotoğraf: Pexels
İlgili haberler
Genç kadınların aile baskısı ve hükümet kararnamel...
Ege Üniversitesi’nden Sözdar’ın üniversite okumak ve iyi bir eğitim almak için tek başına verdiği mü...
Türkiye’nin dört bir yerinden üniversiteliler tart...
Öğrenciler bugünlerinden ve yarınlarından dolayı oldukça stresli, gelecekten bir beklentileri olmadı...
Özgürlük ekmeği
Tarihe damgasını vuran ayaklanmaların sebepleri neler olmamış ki! Ekmek mesela... Uğruna saraylar de...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.