Üniversiteyi kazandı, “Kadınsın gerek yok” diye göndermediler. Bir yıl mücadele etti, sonunda okumak için kaydını yaptırdı, KYK yurduna yerleşti, 3 yıllık eğitiminin yarısını online yapmak zorunda kaldı. Tercihleri yüzünden ailesiyle yaşadığı çatışma derinleşince bütün bağlarını kopardı. KYK yurtlarını boşaltma kararı alınca iktidar sokakta kalma tehlikesiyle karşı karşıya kaldı. Ege Üniversitesi’nden Sözdar’ın üniversite okumak ve iyi bir eğitim almak için tek başına verdiği mücadele dönüp dolaşıp “kutsal aile” ve Cumhurbaşkanlığı kararnamelerine takılıyor. Sözdar’dan dinleyelim yaşadıklarını…
GİDECEK YERİMİZ OLUP OLMADIĞINI DÜŞÜNEN YOK
Merhaba sevgili Ekmek ve Gül okurları. Bir kadın olarak dünyada, özellikle de Türkiye'de yaşamak, her kadın gibi benim de sürekli mücadele içinde olmamı gerektiriyor. 2019 yılında üniversiteyi derece ile kazanmama rağmen 2020 yılında ancak online şekilde derslere başlamak zorunda kaldım. Ailemin sırf kadın olduğum için okula göndermek istememesinden dolayı her anlamıyla bir kayıp yıl yaşadım.
Uzun uğraşlarım sonucu üniversiteye gelebildim. Buraya gelince ailemin daha 11 yaşında iken zorla taktırdığı başörtüsünü çıkardım. Aile ve din baskısı ile mahrum kaldığım her şeyi burada yaşamaya başladım. Çünkü ailenizin yanında siz ailenizin istediği kişi oluyorsunuz. 2022 yazında ailemin yoğun psikolojik şiddet ve baskılarının ardından, yaz sonu İzmir'e gelince onlarla görüşmeyi bıraktım. Amacım okul devam ettiği sürece yurtta kalmak ve yazın da bir yerde geçici süreliğine kalıp çalışmaktı.
Ama hepimizi derinden sarsan deprem felaketinden sonra Cumhurbaşkanı’nın “KYK yurtlarını boşaltıyoruz, online eğitime geçiyoruz” demesi ile birlikte bir anda kendimi dışarıda buldum. Her yıl depozitosunu ödediğimiz ve her ay düzenli bir şekilde yurt ücretini ödediğimiz halde bir anda bize “Yurttan çıkın” denildi. Yurtlar biz öğrenciler için bile elverişli değilken yurtlara depremzede aileler yerleştirildi. Üstelik odalarda ranza sistemi ve odalar 6 kişilik olmasına rağmen. Onun dışında biz öğrenciler “Evimize gitmek istiyor muyuz?” ya da “Gidecek yerimiz var mı?” gibi sorunlarımız görmezden gelindi. Bu yüzden yaklaşık iki hafta boyunca stresli ve kaygılı bir şekilde durmadan kalacak yer aradım. Kaldığım yurt nöbetçi yurt seçilince yurt idaresi ile konuştum ve gidecek bir yerimin olmadığını anlattım. Bütün bunların sonucunda yurt idaresi kalmam için izin verdi. Ama benim gibi bir sürü kadın eve dönmek zorunda kaldı. Uğradıkları psikolojik şiddet ve baskının haddi hesabı yok. Bütün bunlara bir çözüm üretilmediği gibi bizim gibi kadın öğrencilerin yılın uzun bir dönemi kaldığı KYK'lar da birden boşaltıldı.
3 YILIN YARISI ONLİNE!
Okulların online eğitime geçmesi bizim için daha kötü oldu. Özel Eğitim Öğretmenliği okuyorum. Benim bölümüm için yüz yüze eğitim en az bir tıp, hemşirelik ve dış hekimliği kadar gerekli. Biz birinci sınıfın tamamında da online okuduk. İkinci sınıfta da İzmir’de olmamıza rağmen çok az okula gittik çünkü dersler yüzde 40 online, yüzde 60 yüz yüze işlendi ama bunun inisiyatifi hocalara bırakıldığı için bazı hocalarımız yüzde 100 online işledi. İkinci sınıfın bahar döneminde aldığımız gözlem dersi sayesinde ilk defa özel eğitim okullarına gittik, orada hepimiz şunu fark ettik; iki yıl boyunca öğrenemediğimiz bütün teorik bilgileri uygulamalı gözlem dersi sayesinde çok daha iyi öğrenebiliyoruz.
Şu an 3. sınıfız ve bahar döneminde kurum deneyimi dersimiz vardı. Ancak online geçildiği için biz bu dersi uygulamalı olarak yapamayacağız. Kurum deneyimi ve staj bizim için kritik önemdeyken üniversitelerin online eğitime geçmesi tam bir facia. 3 yıldır okuduğum üniversitenin yarısı online eğitim ile geçti. Bütün bunların etkisini mezun olup herhangi bir okula atandıktan sonra çok net bir şekilde göreceğiz. Birçok arkadaşımız kendini yetersiz hissettiği için mesleği bırakabilir. O yüzden bir kere daha söylüyoruz ONLİNE EĞİTİM İSTEMİYORUZ.
Fotoğraf: Ekmek ve Gül
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.