‘Masrafları paylaşacağın biri varsa makbul çalışansın’
‘Evlenmeyi düşünüyor musun’ soruları ile her alanda karşılaştıklarından bahseden kadınlar, evliliğin ‘masrafları paylaşacak bir partner’ anlamına geldiğini söylüyor.

12. Kalkınma Planı, Orta Vadeli Program, Aile Yılı Tanıtım Programı… İktidarın son dönemde hazırladığı politikalar, esnek çalışma ve uzaktan çalışma biçimlerinin teşvik edilmesi gerektiğini belirtiyor. DİSK-AR’ın 2021 yılında yayımladığı “İşçilerin Çalışma ve Yaşam Koşulları İle Kanaat, Deneyim ve Tutumları” başlıklı alan araştırma ise kadınların işsizlik, düşük ücret, sigortasız/kayıt dışı çalıştırılma ile karşı karşıya olduğunu ortaya koyuyor.

ÜCRETLERİMİZİ ARTIRMAK YERİNE 'AİLE KURUN' DENİYOR

Kadınların çalışma ve toplumsal hayatında karşılaştığı problemlerle mücadele yerine, devlet tarafından sermayenin uzun erimli ihtiyaçlarını karşılamak için esnek ve uzaktan çalışma teşviklerinin yaygınlaştırıldığı bir dönemdeyiz. 8 Mart’a giderken konuştuğumuz üniversite mezunu çalışan kadınlar; iktidarın belirlediği aile yılı politikasının, içinde bulunduğumuz ekonomi koşullarına karşı bir tür baş etme stratejisi olduğunu ifade ediyor. Kadınlar, “Adına ister iktidar ister patron diyelim; ücretlerimizi yükseltmek, çalışma koşullarımızı güvence altına almak yerine, ‘Kiranızı ve faturalarınızı ödeyebilmek için aile kurun’ diyor” ifadeleriyle aile yılına tepki gösteriyor.

‘EVLENMEYİ DÜŞÜNÜYOR MUSUN?’, ‘ÇOCUK PLANIN VAR MI?’

Gülşah, Ege Üniversitesi Gıda Mühendisliği Bölümü’nden mezun. Yaklaşık dört yıldır özel sektördeki çeşitli firmalarda mühendis olarak çalışıyor. Mezuniyetinin ardından, yüksek lisans yapmak için bir dönem İtalya’ya gitmiş. Ancak, ekonomik zorluklar ve oturum iznindeki belirsizlik nedeniyle, eğitimini yarıda bırakarak Türkiye’ye dönmüş. Bir süre önce, ODTÜ’deki bir mühendislik bölümünde yüksek lisans eğitimine tekrardan başlamanın olanaklarını ararken bir öğretim üyesi ile ön görüşme yaptığı sırada, “Evlenmeyi düşünüyor musun?”, “Çocuk planın var mı?” gibi sorularla karşı karşıya kaldığını anlatıyor. Hoca gerekçesini, “Kadınlar daha duygusal olduğu için bunlardan çok daha çabuk etkilenip işlerine çok daha fazla yansıtıyor” şeklinde öne sürünce durumun ciddiyetini daha iyi anlamış.

AKADEMİ GÜVENLİ ALAN MI?

Akademiyi uzun bir süre güvenli bir alan olarak gördüğünü, ancak çevresinden ve kendi deneyiminden yola çıktığında, akademinin de güvenli bir alan olmadığını fark ettiğini söylüyor. Sektörü de güvenli bir alan olmadığını ifade eden Gülşah, taciz, cinsiyete dayalı ayrımcılık, mobbing, performans baskısı gibi durumlarla sıklıkla karşılaştığını anlatıyor. Geçtiğimiz dört yılda, patronunun “yerleri süpür” emrinden, ekip arkadaşlarının kendisinin önerdiği bir fikri çalmasına, aynı pozisyonda çalıştığı erkek çalışanın ondan ve diğer kadın çalışanlardan daha fazla maaş almasına kadar türlü türlü sorun yaşamış. Hal böyleyken, Gülşah’ın “güvenli alan” söylemi üzerine düşünmeye başlıyoruz. Devlet, sermaye ve aile düsturu etrafında kuşatılmış bir sistemde, akademi, iş yeri gibi alanlar kadınlar için ne kadar güvenli olabilir?

Gülşah’ın sözlerine geri dönelim: “Bekar, ailesinden ayrı yaşayan bir kadınsan sürekli sorgu altında gibisin. İş yerinde ‘Evlenmeyi düşünmüyor musun?’ gibi sorularla karşılaşıyorum. Bu soru, nedense iş yerindeki bekar erkeklere sorulmuyor. Aslında böyle yalnızlaştırarak dışlama üzerine kurulu bir matematikleri var. Başka iş yerlerinde çalışan bekar kadın arkadaşlarımla konuştuğumda da herkes aynı şeyi yaşıyor.” Tüm bu tabloda, iktidarın ve sermayenin, kadının toplumsal konumuna dair söz söyleme cüretini güçlendirdiğini ve annelik, eş gibi roller üzerinden toplumsal cinsiyet normlarını pekiştirdiğini görüyoruz.

AİLE DEĞİL, MASRAFLARI BÖLÜŞECEK ORTAK

Sohbetimize devam ederken, Ayşe söz alıyor: “ODTÜ mezunuyum, üç yıldır özel sektörde çalışıyorum. Kendisini ‘seküler’ olarak tanımlayan yöneticilerle çalıştım genellikle. Çalıştığım yerlere dair bir gözlemim var. Eğer, evli iseniz veya beraber yaşadığınız bir partneriniz varsa daha ‘makbul’ çalışan oluyorsunuz. Çünkü kira, fatura, beslenme gibi temel ihtiyaçları birlikte karşılayabildiğiniz bir ortağınız oluyor. Böylelikle, patronun sırtındaki yükü hafifletmiş oluyorsunuz.” Konuştuğumuz kadınlar, 2025 yılının aile yılı olarak ilan edilmesine dair, Erdoğan’ın açıklamalarının iş yerlerindeki aile vurgusundan bağımsız değerlendirilemeyeceğini söylüyor. Onlara göre, aileye bu denli önem atfedilmesinin nedenlerinden biri krizin yükünün sermayeden alınması.

'SADECE TEMEL İHTİYAÇLARIMIZI KARŞILAMAK İÇİN ÇALIŞMAMALIYIZ'

Günden güne artan kira zamları ve yükselen enflasyonla birlikte maaşların sürekli eridiğinin altını çizen Ayşe, “Yaşamımızı kurmak, ihtiyaçlarımızı karşılayabilmek için sürekli olarak borçlanıyoruz. İşe ilk girdiğim dönemde, aldığım maaş kiramın üç katıydı. Bugün aldığım maaş, kiramın bir buçuk katı. Bu işte bir terslik var; insan sadece barınma, ulaşım ve yemek gibi temel ihtiyaçlarını karşılamak için çalışmamalı. Öyle olunca bir makineden ne farkınız kalıyor? Ailem, maddi olarak destek olabilir ama tercih etmiyorum; çünkü onlardan ayrıştığımı göstermenin bir yolu da bu” diye anlatıyor.

Esnek ve uzaktan çalışma yöntemine yönelik teşviklerin, krize karşı baş etme stratejisi olduğunu ifade eden Ayşe, evden çalıştığı günleri şöyle anlatıyor: “Uzaktan çalıştığım günler, evde yemek yapıyorum ki hafta içi dışarıda yemeğe para vermeyeyim. Ancak bu aynı gün iki katı emek harcamak demek.”

SÖMÜRÜ VE BASKININ DERİNLEŞTİĞİ BİR DÖNEM

Sonuç olarak, esnek ve güvencesiz çalışma koşullarının, görüştüğümüz kadın işçi-emekçiler açısından süregelen, yaygın bir çalışma yöntemi olduğunu söyleyebiliriz. 2025 yılının aile yılı olarak ilan edilmesi, ücretlerin artırıldığı ve çalışma koşullarının iyileştirildiği bir dönemden ziyade, kadınların aile içi dinamiklere mecbur bırakılacağı bir döneme işaret ediyor. Şüphesiz, artan ekonomik krizle birlikte, aile söylemlerine başvuran sermaye iktidarı, kadınlar açısından sömürü ve baskı mekanizmalarının derinleştiği bir döneme işaret ediyor. Bu şartlara karşı, dayanışma ve mücadeleyle, kadınların omuz verdiği kolektif iradeyi güçlendirmeliyiz.

Görsel: Canva Pro yapay zeka görsel oluşturma aracı

İlgili haberler
Mezuniyet sonrası iş arama maratonu: ‘Her işi sen...

Yeni mezun olduğum için hep reddedildim. CV bırakmak dışında görüşebildiğim ilk yerde ise, mesleğimd...

Kol kırılsın yen içinde kalsın, kimse de bilmesin!

Yargı Reformu Strateji Belgesi açıklanırken Cumhurbaşkanı kendi ağzıyla ilan etti boşanmalarda arabu...

Kadınların çocuklarına et alamadığı bir yıl: Aile...

'Bizleri açlığa mahkum eden aile yılı, hepsinin tek bir amacı var, zengini daha çok zengin yapmak.'