
Yıllardır iktidarın dilinden düşmeyen, her fırsatta uygulamaya çalıştığı aile arabuluculuğu yine gündemimizde. Bu kez “aile yılı” adı altında...
Aile arabuluculuğu, ilk olarak “Aile Bütünlüğünü Olumsuz Etkileyen Unsurlar ile Boşanma Olaylarının Araştırılması ve Aile Kurumunun Güçlendirilmesi İçin Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi” amacıyla kurulan Meclis Araştırma Komisyonu Raporu’nda yer aldı. 2016 yılında yayınlanan bu rapora kadın örgütleri, aile arabuluculuğuna tepki göstererek karşı çıktı. Bu sayede aile arabuluculuğu uygulanmaya fırsat bulunamadan geri adım atıldı. Ancak iktidar, aile ile ilgili verdiği her demeçte arabuluculuğu gündeme getirmekten geri durmadı. Kadınların tepkisini azaltmak için “şiddet unsuru bulunan durumları kapsamayacak” denildi.
Yargı Reformu Strateji Belgesi açıklanırken bizzat Cumhurbaşkanınca boşanma davalarında arabuluculuk sisteminin getirileceği ilan edildi. Ancak şiddete karşı sıfır tolerans sözlerini her fırsatta dile getiren Erdoğan, arabuluculuk açıklamasında şiddet vurgusuna değinmedi. Öte yandan Bakanlıklar, HEGEM Vakfı ile ortak yürütülen çalışmalar kapsamında kolları sıvayıp, “aile temelli arabuluculuk ve danışma merkezleri” kurulması hedeflediğini belirtti. Söz konusu sistem ile “aile arabuluculuğu” ile anlaşmazlıkların mahkeme sürecinden önce çözüme ulaştırılması hedefleniyor. Böylelikle yıllardır dillerinden düşmeyen ve henüz yasal bir zemine oturmayan aile arabuluculuğuna dair somut adımlar atılacağı dile getirilerek aile yılına “can suyu” sağlanıyor.
ARABULUCULUK HİZMETİ: HANGİ ŞARTLAR ALTINDA ANLAŞMA?
Diyelim AKP iktidarının yıllardır vazgeçemediği aile arabuluculuğu, şiddet dışındaki durumlarda geçerli sayılacak. Peki boşanma aşamasında şiddet unsuru hangi durumlarda varsayılacak? Geçtiğimiz haftalarda Yargıtay, Pınar Gültekin'i yakarak katleden Cemal Metin Avcı'ya verilen ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını bozdu. Genç bir kadının diri diri yakılmasına “canavarca hisle öldürme değildir” diyerek haksız tahrik indirimi uygulanmasını istedi. Yargı mekanizması eliyle kadınlara bir kez daha can güvenliklerinin olmadığını hatırlatan iktidar, bu durumda kadının boşanma talebinin şiddet temelli olduğuna nasıl karar verecek?
Boşanma sürecinin psikolojik olarak kişiyi yıpratan bir süreç olması yetmiyormuş gibi kadınlar bu süreçte sokaklarda dahi şiddet gördükleri erkeklerden korkarak yürüyor, işe gidip gelirken bile can güvenliklerinden endişe duyarak hayatlarını devam ettirmeye çalışıyor. Arabuluculuk süreci de bu şiddete zemin hazırlıyor. Aileyi korumak adına, yargıdaki iş yükünü azaltacağı da iddia edilen arabuluculuk sistemi ile kadınların hangi hakları tırpanlanacak, kadınlar boşanmak için nelerden feragat edecekler?
ARA BULMAYA ÇALIŞTIĞINIZ İKİ TARAF EŞİT Mİ?
Avantajlı ve dezavantajlı iki tarafı yan yana koyduğunuzda kefenin hangi tarafının ağır basacağı bellidir. Arabuluculuk sistemi ile yasal olarak elde edilebilecek hakların dezavantajlı konumda olan kadının aleyhine törpüleneceği de alenidir. Arabuluculuk kadınları korumanın tam karşısında, onları şiddet kıskacında kaderlerine razı gelmeye kabul ettirmek, ikna edemediğinde de yasal haklarını kırparak boşanmaya razı getirmektir. Ancak haklarımız pazarlık konusu değildir.
2024 yılı en çok kadın cinayetinin işlendiği yıl olarak tarihe geçti. 2024 yılında şiddetin biçimi de kan dondurmaktan öteye evrildi. Ayşenur Halil ve İkbal Uzuner’in nasıl katledildiğini hatırlayalım. Müjde olarak ilan ettikleri aile yılının daha ilk ayında Meryem Demirkoparan ve Ümmühan Korkut evli oldukları erkekler tarafından katledildi. Sadece 2025 yılının ocak ayında erkekler tarafından 33 kadın öldürüldü, 32 kadın şüpheli şekilde ölü bulundu.
ARABULUCULUK DEĞİL, GÜVENCELİ İŞ
Müjde ilan edilen aile yılı kapsamında esnek çalışma modelinin yaygınlaşması, güvencesiz çalışmanın da önünü açarak kadınların kolunu kanadını kırıyor. Kol kırılır yen içinde kalır anlayışı ile aile kutsanarak kadınların önüne bir engel daha çıkarılıyor. Arabuluculuk, kadına “evinin mahremini ortaya dökme” anlayışı altında gördüğü şiddete, uğradığı istismara, karşı karşıya kaldığı haksızlığa karşı sesini çıkarma demektir. Şiddetin her türlüsüne maruz kalan, aile kıskacında istemedikleri evliliklere katlanmak zorunda bırakılan kadınlar için arabulucuğun değil, iş güvencesi ve kreş hakkının önü açılmalıdır. Boşanma aşamasındaki kadınlar güvencesiz işlerde çalışmakta, kötü çalışma koşullarını kabul etmektedir. Bu kapsamda kadınlar için nitelikli istihdam olanağı yaratılmalıdır. Kadınların sorumluluğu olarak görülen çocuk bakımı kamusal hizmet olarak sağlanmalıdır. Arabuluculuk sistemi ile amaç, iddia edildiği gibi yargıdaki iş yükünü hafifletmek değil; boşanma aşamasındaki kadınlara daha çok maddi ve manevi yük çıkarmaktır. Bu nedenle boşanma davalarında arabuluculuk ailenin korunması anlamına değil, kadınların haklarının pazarlık malzemesi haline getirilmesi, razı olabileceği minimum şartları kabul etmeye zorlanması demektir.
SÖZLEŞMENİN KALDIRILMASI TUZU BİBERİ OLDU
İstanbul Sözleşmesi’nin 48. maddesinde kadınlara yönelik her türlü şiddete karşı arabuluculuk ve uzlaştırma dahil zorunlu alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemleri yasaklanmıştı. İstanbul Sözleşmesi’nin ortadan kaldırılmasıyla boşanmalarda arabuluculuğun da önü böylelikle açılmış oldu.
Fotoğraf: Ekmek ve Gül
İlgili haberler
Aile arabuluculuğu yine gündemde | Arabuluculuk ka...
İstanbul Sözleşmesi’ne aykırı olan arabuluculuk sistemi yine gündemde. Sisteme dair konuşan Adalet B...
Kadınların sorunlarını arabuluculuk mu çözecek?
'Aile hukukunda arabuluculuğun kadının da lehine yürütüleceğini iddia edenler var. Ne kadar güvenirs...
Aile yılında arabuluculuk tartışması | Kadınları n...
Arabuluculuk uygulaması zayıfı değil, güçlüyü koruyan bir uygulama olarak ilerlemekte ve yerleşmekte...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.