Kadınların nafaka hakkı ve aile arabuluculuğu son günlerde yine gündemde. Çalışmaların devam ettiğini söyleyen Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, Hürriyet gazetesinden Oya Armutçu’ya konuştu. Aile arabuluculuğu ile ilgili “Kadına şiddet ve kamusal alana giren konular dışında dünyadaki örneklerindeki gibi aile arabuluculuğunu getirmek istiyoruz. Çalışma tamamlanmak üzere. Önce kadın derneklerinin görüşüne sunacağız” diyen Bakan Gül, önceki gün TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda Bakanlığının bütçe görüşmeleri sırasında milletvekillerinin sorularını yanıtlarken nafaka hakkında da şu değerlendirmeleri yaptı:
BAKAN GÜL’E GÖRE NAFAKADA KADININ ALEYHİNE ADIM YOK
“Nafaka konusunda bir değişiklik olacaksa yasal bir düzenleme gerekiyor. Bunun yeri de Meclistir. Bakanlığımızın şu kadar yıl olsun diye bir düşüncesi asla yok. Bu konuda her kesimin farklı görüşleri var. Hepsi değerlendiriliyor. Teknik çalışma yapılıyor ama ne olursa olsun bu konuda kadınların aleyhine hiçbir faaliyetin, hiçbir adımın hükümet, parti ve bakanlık olarak destekçisi olamayız.”
Çocuğu görmek için harç konusunda da konuşan Bakan Gül şöyle devam etti: “Biz kendi çocuğunu görmek için neden harç ödesin yaklaşımındayız. Maliye ile de görüşmelerimizi yaptık. Kendi çocuğunu harçsız görmesi hususunda çalışıyoruz. Bu hususu hangi birim yapsın? Önerilerimizi takdire sunacağız.”
KADINLAR KORUMA KARARLARINA RAĞMEN ÖLDÜRÜLÜRKEN...
Hürriyet’in taslakla ilgili edindiği bilgiye göre, Avrupa ve ABD’deki örnekleri gibi Türkiye’de aile arabuluculuk merkezleri kurulacak. Aile hâkimi, tarafları arabulucuya gönderecek. Ancak aile içi şiddet varsa arabuluculuk olmayacak. Bu merkezler mahkeme temelli ve hakim kontrolünde çalışacak. Merkezlerde güvenlik görevlileri yer alacak ve kameralarla izleme yapılacak.
Kadının bu süreçte koruması için hâkim gerekli tedbirleri alacak. Bu merkezlerde psikolog ve sosyal çalışmacılar da yer alacak, arabulucuyla birlikte bu sürece girecekler. Psikolog ve sosyolog eşliğinde çocuk da dinlenecek. Arabulucu raporunu mahkemeye sunacak. Raporu inceleyecek hâkim taraflara son olarak “boşanmak isteyip istemediklerini” soracak. Arabulucuda anlaşamamışlarsa, dava devam edecek. Kararı hâkim verecek. Tarafların, aile mahremiyetleri ve çocuğun yararı korunacak.
İSTEYEN ZATEN ARABULUCUYA GİDEBİLİYOR
Aile arabuluculuğunun ne anlama geldiğini, nasıl uygulanacağını, artılarını ve eksilerini anlatan Avukat Devrim Avcı Aile hukukundan kaynaklı uyuşmazlıklarda ‘aile arabuluculuğu’ gibi bir düzenlemenin uygulanmaması gerektiğini söyledi. Arabuluculuğun zaten özel hukuk alanında uygulandığını aile hukukunun da bu özel hukuk alanına girdiğini ifade eden Avcı, aile içi şiddet iddiası haricindeki tüm uyuşmazlıkların zaten arabulucuya götürülebileceğini söyleyerek bunun zorunlu tutulmasının sorunlar yaratacağına dikkat çekti.
Hükümetin ‘aile mahremiyeti adliye koridorlarında sergilenmemeli’ argümanıyla konuyu tartışmaya açmasını da eleştiren Avcı, yaşananların hakim önünde olduğunu vurgulayarak, “Uyuşmazlığa çözüm bulunması gereken yerde tartışılan şeyleri siz sanki kötü bir şeymiş gibi anlatıyorsunuz” dedi. Avcı diğer yandan aile hukuku davalarında kadın ve erkeğin eşitmiş gibi ele alınarak arabuluculuk süreci yürütülmesinin de sorun olduğunu söyledi ve özellikle kadınların baskı altına alındığı durumlarda konunun özenle ele alınması gerektiğini söyledi.
KADININ YAŞADIĞI BASKI GİZLİ KALACAK
Arabuluculuk sürecinin gizlilik esasına dayanmasının da boşanma sürecinde ciddi sorunlar yaratabileceğini söyleyen Avcı, bu süreçte kadının yaşadığı baskılanmanın da gizli kalacağına dikkat çekti:
“Gizli kalması gereken arabuluculukta kadının en ufak bir şikayeti, ‘Hiçbir şeye de katlanamıyor artık bu kadınlar’ gibi bir ön yargıyla karşılaşacak. O masa etrafında ne konuşulacak, kadın ne uğruna evli kalacak ya da ne gibi tavizler vererek boşanmayı göze alacak? Biz bunları maalesef bilemeyeceğiz. Ne kadar kadın arabuluculuk sürecini aşarak mahkemeye boşanma başvurusu yapacak, bunun sonucunu da bilemeyeceğiz. Çünkü gizli kalacak bu mekanizma.”
Kadınların mahkemede dahi baskılandığını, adalete erişim konusunda sorunlar yaşadığını söyleyen Avcı, “Bir de arabulucu gibi özellikle müftünün yaptığı tavsiyeler, verdiği çözüm önerilerinin kadın açısından baskılanma unsuru olacağını şimdiden söylemek mümkün” dedi.
EVLİ KALMAYA ZORLAMAK HUKUKA AYKIRI!
Kadının boşanma kararı almasının ardından mahkemeye kadar yaşanan sürecin halihazırda bir mücadele süreci olduğuna dikkat çeken Avcı, “Araya akrabalar giriyor, boşanmayın, bak çocuğunuz var diyor, onlar büyüsün, babasız mı kalsın... Nasıl yaşayacaksın, iş mi bulacaksın vs... Bunları uzatmak mümkün. Boşanmak isteyen bir kadının şiddet de görse eşi onu aldatsa da, yani en ağır boşanma sebeplerini yaşasa dahi tüm bunlar söylenebiliyor. Yani kadınlar açısından tüm bunları göze alarak mahkeme önüne gelmek zaten bir mücadele süreci” dedi.
Arabuluculuk süreciyle bu baskının yineleneceğine dikkat çeken Avcı, “Kadına tekrar aynı tavsiyelerde bulunmak onun baskılanması ve kendi hayatı hakkında söz hakkını elinden almak anlamına geliyor. Çünkü boşanma evlilik gibi kişiye bağlı bir hak, kişinin en temel haklarından biri. O yüzden bu düzenlemenin zorunlu hale getirilmesi ya da aile arabuluculuğu adı altında kadının evli kalmaya zorlanmasını hukuka aykırı buluyoruz” dedi.
AİLE ARABULUCULUĞUNA İTİRAZ EDİYORUZ, ÇÜNKÜ...
■ Aile arabuluculuğu Türkiye’nin taraf olduğu İstanbul Sözleşmesi olarak bilinen Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi’ne aykırı. Sözleşmeye göre, şiddet söz konusu olduğunda arabuluculuğun zorunlu olması yasak.
■ Kadınların en çok şiddetle ve ölüm tehdidiyle evi terk zamanında karşı karşıya kaldığı açık. Tarafları boşanma sürecinde zorunlu olarak bir araya getirmek kadınları şiddete “zorunlu” kılmak demektir. - Toplumda kadınların koşulları erkeklerle eşit değil, kadınlar kendi yaşamlarını kontrol etmekte erkekler kadar bağımsız kararlar alamıyorlar ve erkeklerle eşit güce sahip değiller. Arabuluculuk sistemi bütün bu eşitsizlikleri yok sayıp kadınları ve erkekleri “eşitmiş gibi” ele alıyor.
■ Arabuluculukta tarafların eşit olması kuralı vardır, ancak kadınlar toplumda erkeklerle eşit değil. Özellikle boşanma süreçlerinde eşitsizlik daha da derin bir biçimde ortaya çıkıyor. Eşit olmayan taraflar arasında “uzlaşı” daha güçlü olanın lehine sonuçlanır. Aile arabuluculuğu ile kadınlar erkekler lehine işleyecek bir sürece sürükleniyor.
■ Toplumsal önyargılar, kadının boşandıktan sonra maddi olarak hayatını ikame ettirmekte zorlanacak olması, çocuklar için aile ortamının her koşulda daha iyi olacağı gibi dayatılan kalıp yargılar sebebiyle, bir kadının boşanma kararı verebilmesi hiç kolay değil. Bütün bunlara rağmen boşanmayı tercih edebilecek kadınların aile içinde kendilerini ezilmiş hissettikleri, şiddete maruz kaldıkları, sömürüldükleri ve ayrımcılığa uğradıkları da açık. Kadınların boşanma süreçlerindeki “eşitsiz” konumları gözetilmeden, bin bir zorlukla alınan boşanma kararında kadının önüne yasal engeller çıkartmak, zaten uzun olan boşanma sürecini zorunlu aile danışmanlığı gibi yollarla daha da uzatmak, kadını işkence çekmeye mahkûm etmek demektir.
■ Aile arabuluculuğuna ilişkin yapılan açıklamalarda görüyoruz ki “şiddet varsa arabuluculuk olmayacak” denilen şiddet türü yalnızca fiziksel ve cinsel şiddet. Oysa Türkiye’de kadınlar aile içinde boşanma kararı almalarında etkili olan pek çok farklı şiddet türüyle karşı karşıya kalıyorlar. Boşanmaların sadece fiziksel değil psikolojik veya ekonomik anlamda şiddet nedeniyle de gündeme geldiğini biliyoruz. Aile arabuluculuğu fiziksel şiddet dışında geri kalan şiddet türlerini görünmez kılıyor.
■ Biliyoruz ki boşanma davaları medeni kanunda düzenlenen boşanma sebeplerinden biri veya birkaçına dayalı olarak açılmaktadır. Bu sebepler “hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış, suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme, terk, akıl hastalığı ve evlilik birliğinin sarsılması” gibi sebepler. Boşanma nedenlerine dayanak olan somut olayların çoğunluğu ise aile içi şiddet unsurlarını zaten barındırıyor. Taraflar çoğunlukla psikolojik şiddet ögelerini içeren tartışmalar yaşamadan boşanma aşamasına gelmez. Yani aslında boşanma davalarının büyük çoğunluğu arabuluculuğa elverişli değildir. Ama düzenleme bu gerçeği görmezden geliyor.
■ Daha da vahimi şu; bugün “kadına yönelik şiddet söz konusu olduğunda arabuluculuk uygulanamaz” şartı getiren İstanbul Sözleşmesi ve onunla uyumlu olarak çıkan 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesi Yasası da tartışmaya açılmış durumda. Bu yasaların “kadın haklarını fazla genişlettiği, ülke gerçeklerine uymadığı, ailenin devamlılığı için tehdit oluşturduğu” yönünde tartışmalarla bu yasa ve sözleşmelerin koruyucu hükümleri geriye çekilmeye çalışılıyor. Bu da kadınların her koşulda evliliklerini sürdürmeye zorlanacakları bir toplam yasal sürecin yapılacağı endişesini doğuruyor. Yani aslında toplam olarak kadınların medeni haklarını geriye götürecek bir yasal değişim süreci yaşıyoruz.
■ Aile arabuluculuğu ile boşanma ve kadına karşı şiddet ‘özel alan’ kabul edilerek devletin sorumluluk alanı dışına çıkartılmaya çalışılıyor.
İlgili haberler
Aile arabuluculuğu kadınları şiddete mahkum edecek
İstanbul Sözleşmesi’ne aykırı olan arabuluculuk sistemi şiddete aile mahremiyeti kalkanı getirecek....
Aile arabuluculuğu kadınları nasıl etkileyecek?
Müftülere nikah yetkisi verilmesinden sonra Hükümetin gündeme getirdiği aile arabuluculuğu sistemini...
Müftü nikahıyla evlendirecek, arabulucuyla boşanma...
Müftülere resmi nikah yetkisi verilmesinin ardından AKP’nin yeni hamlesi “boşanmaların artık mahkeme...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.