Matilda etkisi: Kovid-19 aşısı geliştiren Dr. Özlem Türeci’nin görmezden gelinen başarısı…
Matilda etkisi tarihte birçok bilim kadınının ayaklarına takılan bir taş. Başarılarının görülmemesi, yaptıkları çalışmalara verilmesi gerekenden daha az kredi verilmesi… Hala yaşanan bir gerçek!

Koronavirüse karşı yüzde 90 oranında etkili aşıyı geliştiren Dr. Özlem Türeci ve Prof. Dr. Uğur Şahin’in başarısı kamuoyunda gündem olurken kimi medya kuruluşları ise bu başarının tek sahibi olarak Dr. Uğur Şahin’i gördü! 

Almanya’da yaşayan Dr. Özlem Türeci ve Prof. Dr. Uğur Şahin. Kurucusu oldukları BioNTech, ilaç devi Pfizer şirketi ile koronavirüsü aşısını geliştirdi.

Kimi yayınlar iki ismi de başarılarından dolayı tebrik ederken, kimi medya kuruluşları ise sadece bu başarıyı Dr. Uğur Şahin’e mal etti. Başarısı Uğur Şahin’in gölgesinde bırakılan Dr. Özlem Türeci’nin bu yaşadığı tarihten bir gerçeği hatırlattı: Matilda etkisi!

Bilim kadınlarının yaptıkları çalışmalara verilmesi gerekenden daha az kredi verildiğini tanımlamak için kullanılan Matilda etkisine tarihten birçok bilim kadını takıldı.

MATİLDA ETKİSİ NEDİR?

‘Matilda etkisi’ni bilmek için onun öncülü ‘Matthew etkisi’ne bakmak gerekir. Sosyolog Robert K. Merton’un 1968’de öne sürdüğü ‘Matthew etkisi’, ismini İncil’den alıyor. Bilim dünyasında aynı işi yapsalar dahi, daha az tanınan bilim insanlarına göre ünlü bilim insanlarının daha fazla öne çıkarıldığını göstermek için kullanılıyor. Merton bu terimi ortaya atarken sosyolog olan eşi Harriet Zuckerman’ın doktora tezi için Nobel ödülü kazananlarla yaptığı röportajları kullanıyor. Örneğin, röportaj yapılan bir kimyacının şunu söylediğini aktarıyor; “İnsanlar kağıtta benim adımı gördüklerinde onu hemen hatırlıyorlar, diğerlerinin ismi ise hemen siliniyor.” Bazı ünlü bilim insanları da sırf bu yüzden, çalışma arkadaşlarının emekleri daha fazla görünür olsun diye, ya birlikte çalıştıkları arkadaşlarının isimlerini en üste yazdırıyorlar ya da kendi isimlerini hiç yazdırmıyorlarmış.

1993’teyse bilim tarihçisi Margaret W. Rossiter, Matthew etkisiyle bağlantılı olarak, sistematik olarak bilim kadınlarının yaptıkları çalışmalara verilmesi gerekenden daha az kredi verildiğini tanımlamak için bir makalesinde ‘Matilda etkisi’ni ele aldı. Örneğin, bugün DNA’nın double helix denen yapısının keşfinde en büyük katkıyı yapanın Rosalind Franklin olduğu artık bilinse de, bu buluş çalışma arkadaşları Francis Crick, James D. Watson ve Maurice Wilkins’e atfedilerek 1962’de onlara Nobel ödülü verilmiş ve onun adı bile geçmemiştir. Sadece Watson daha sonra yazdığı bir kitapta kısa bir şekilde değinmiştir.

Bilim tarihi dersleriyle lise yıllarında tanışan Rossiter, bilimin kendisinden çok o alandaki tarihi hikayelerle ilgilendi. 20. yüzyıl Amerikan bilimindeki kadınların tarihini odak noktasına koyarak yüzlerce bilim kadınının hikayesine ulaştı. İletişimde olduğu bazı bilim kadınları bile ‘çalışılacak bir şey yok’ demesine karşın, alanda kitaplar dolusu bilgi buldu. Yazdığı Women Scientists in America Before 1920 (1920’den Önce Amerika’daki Bilim Kadınları) Science ve Scientific American dergilerince reddedildikten sonra American Scientist dergisinde basıldı. Düzenli bir geliri olmadığı için üniversitelerde geçici işler yaparak ve burslar alarak Women Scientists in America, Struggles and Strategies to 1940 (Amerika’da Bilim Kadınları, 1940’a Kadar Mücadeleler ve Stratejiler), Women Scientists in America: Before Affirmative Action, 1940-1972 (Amerika’da Bilim Kadınları: Pozitif Ayrımcılıktan Önce, 1940-1972) ve Women Scientists in America: Forging a New World Since 1972 (Amerika’da Bilim Kadınları: 1972’den Beri Yeni Dünyaya Şekil Vermek) adıyla üç kitap yayınlayabildi.

Rossiter’ın yaptığı çalışmalar kadınların bugün hala yaşadığı sorunlardan belki sadece birine ışık tutuyor ama onun da makalesinde dediği gibi, “Bu etkiye ve bu asırlık eğilime dikkat çekmek belki bilim insanlarını başka ‘Matildaları’ çalışmalara dahil etmeye ve böylece daha iyi, daha kapsayıcı bir bilim tarihi ve sosyolojisi yazmaya iter.”

VERİLMEYEN PATENTLER, GÖRÜLMEYEN EMEKLER…

Matilda etkisi, 19. yüzyıl oy hakkı savunucusu ve feminist eleştirmen Matilda Joslyn Gage tarafından geliştirilen teoriyi temel aldığı için Rossiter, bu etkinin ismini Matilda olarak adlandırdı. Gage, kadınların bilimdeki çalışmalarına hiç değer verilmediğini gözlemiş ve bunun üzerine yazmıştı. ‘Kadının İncili’, ’Kadınların Oy Hakkı Tarihi,’ ‘Kadın, Kilise ve Devlet’ gibi çalışmaları kaleme aldı. 1870’te yazdığı ‘Kaşif Olarak Kadın’ yazısında Rossiter’in de daha sonra Matilda etkisini bulmasında yardımcı olacak onlarca kadın kaşifi ve onların bilime olan katkılarına rağmen verilmeyen patentleri, görünmeyen emeklerini anlatıyor. Yazısının sonunda ise bir ulusun buluşlarının onların özgürlüğü ve eğitimleriyle ilgili olduğunu yazıyor. Koşullar göz önüne alındığında eğitim, hukuk, politika ve çalışma alanlarında kısıtlı imkanlara sahip oldukları için kadın kaşiflerin sayısının erkeklere oranla daha az olduğunu anlatıyor.

Kölelerin özgürlüğe kavuşması için illegal yollardan onların kuzey eyaletlere kaçmalarına yardım eden bir aileden geliyordu Gage. İleriki yıllarında ise Susan B. Anthony ve Elizabeth Cady Stanton gibi oy hakkı savunucularıyla birlikte hareket ederek kadın örgütlenmeleri kurdu ve çeşitli dergi ve gazeteler yayınladı. 1870’lerde yerlilere yapılan zulme karşı geldiği için Mohawklar tarafından kendisine Ka-ron-ien-ha-wi (Gökyüzü taşıyıcısı) ismi verildi.

Daha çok Hıristiyanlığa yaptığı eleştirilerle ön planda oldu ve liberal feminizmi savundu. Fayetteville’deki mezarında şöyle yazıyor: ‘Analık, Ev ve Cennet’ten daha tatlı bir kelime var; Özgürlük’

Kaynaklar: Bilimde kadınların ayaklarına takılan taş: Matilda etkisi!

İlgili haberler
GÜNÜN BİLGİSİ: Matilda etkisi nedir?

Şimdiye kadar verilen Nobel ödüllerinin sayısına bakarak bile kadınların bilimde ayaklarına takılan...

Bilimde kadınların ayaklarına takılan taş: MATİLDA...

Bilim kadınlarının yaptıkları çalışmalara verilmesi gerekenden daha az kredi verildiğini tanımlamak...

GÜNÜN BİLİM İNSANI: Marie Curie

O küçüçük dünyamda Marie Curie’nin ansiklopedideki tek kadın bilimci olması dikkatimi çekmişti. Gari...