Mahalleden 8 Mart notları: Her kapıda başka hikâye
Kendi kendime soruyorum: ‘Dernek olmasaydı, haklarımızı bilmeseydik bu kadın için, daha birçok kadın için ne yapabilirdim?’ Düşünüyorum da belki sokak ortasında ikimiz de çaresizce ağlardık.

Ekonomik krizin, yoksulluğun, artan şiddetin ve savaşın etkilerinin kendini hissettirdiği koşullarda karşılıyoruz 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü. Size mahallemizde, Esenyalı Kadın Dayanışma Derneği olarak düzenleyeceğimiz etkinlik için yürüttüğümüz çalışmadan notlar aktarmak istiyorum.
Gündüz çalışmayan kadın arkadaşlarımız hem mahallede kapı kapı dolaşıyor hem de kurumları ziyaret ediyor. Biz çalışan kadınlar da akşamları bildirilerimizle, çağrılarımızla mahalle mahalle, sokak sokak dolaşıyoruz. Bizi her kapıda farklı bir hikâye karşılaşıyor; yoksulluğu, çocuk işçiliğini, vardiya sistemini ve şiddeti dinliyoruz. 

Bir binanın bodrum katında kapıyı Suriyeli bir mülteci kadın açıyor. Ürkek ve çekingen bakışlarla bizi dinliyor ama ne dediğimizi anlamıyor, devreye küçük çocukları giriyor. Onlara derneğimizi anlatıyoruz ve yapacağımız etkinliğe davet ediyoruz. “Biz gelemeyiz paramız yok diyorlar.”

Aynı binada başka bir kapıyı çaldığımızda bu sefer küçük bir kız çocuğu açıyor kapıyı. “Anneni çağırır mısın bir şey konuşacaktık” diyoruz. “Annem işte” cevabını alıyoruz. “Kapıyı bize açtın ama lütfen kim o diye sormadan kapıyı açma” diye tembihleyip uzaklaşıyoruz.

Kapı aralarında bizi dinleyen “gelmek isterim ama tek maaşla geçinmeye çalışıyoruz paramız yok gelemem” diyen kadınları “senin gelmen yeterli” diyerek davet edip oradan ayrılıyoruz. 

Elimizde 8 Mart bildirileriyle sokakta yürürken iki genç kadınla karşılaşıyoruz. Bildirileri uzatıp derneğimizi ve etkinliğimizi anlattığımız genç kadınların tekstil işçisi olduğunu öğreniyoruz. Merakla dinledikten sonra işten yeni çıktıklarını söylüyorlar. Çalışma koşullarının zorluğunu anlatıyorlar kısaca, sonra “Eve geç kalmayalım. İzinli olduğum bir gün derneğe gelip sizi ziyaret edeceğim” diyor genç kadınlardan biri. Biz de “mutlaka bekleriz” deyip telefon numaramızı verip yanlarından ayrılıyoruz.

Başka bir akşam sokakları dolaşırken bir kadının kış vaktinde yalınayak sokakta, elinde telefonla korku ve panik içerisinde bağırdığını görüyoruz. Nereye gideceğini bilmeden ağlayarak “Gidecek kimsem yok. Babam beni öldürecek, yaşamak istiyorum, lütfen beni sığınma evine gönderin. Ne olur beni yalnız bırakmayın” dediğinde önce sakin olmasını, rahatlamasını derin nefes alıp vermesini söylüyoruz. Kadına korkmaması gerektiğini, kadın dayanışma derneğini anlatıyor yalnız olmadığını söylüyoruz. Birlikte derneğe gittiğimizde arkadaşlarla kadını sakinleştirip başından geçenleri anlatmasını korkmaması gerektiğini anlatıyoruz. Sıcak bir çay ikram ediyoruz. Komşudan bulduğumuz çorabı ve ayakkabıyı veriyoruz. 19 yaşında olduğunu, 3 ay önce halasının oğlu ile kaçarak evlendiğini, babasının annesine ve kendisine sürekli şiddet uyguladığını, kaçıp İstanbul’a geldiklerini ama burada da rahat bırakmadığını, her seferinde tehditlere ve küfürlere maruz kaldığını, eşinin de bu nedenle sıkıntılar yaşadığını anlatıyor. Eşine haber vermek gerekip gerekmediğini sorduğumuzda kesinlikle eve dönmek istemediğini sadece sığınma evine gitmek istediğini söylüyor. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğünü arayıp kadın hakkında bilgi vererek sığınma evine yerleştirilmesini sağlıyoruz.

Her gün daha neler yaşıyoruz neler... tüm bunların ardından kendi kendime soruyorum: “Dernek olmasaydı, haklarımızı bilmeseydik bu kadın için, daha birçok kadın için ne yapabilirdim?” Düşünüyorum da belki sokak ortasında ikimiz de çaresizce ağlardık. Belki bir yerde oturup onu dinlerdim ama elimden daha fazlası gelmezdi. Derneğimize başvuran, şiddete tacize uğrayan o kadar çok kadın tanıdık ki her tanıdığımız kadın bize yaşam hakkımızı elimizden almak isteyenlere karşı dayanışmayla birlikte mücadele etmemiz gerektiğini öğretti.

Öğrendikçe güçlendik. Güçlendikçe korkularımızı attık.

İlgili haberler
Haksızlık her yerde, daha çok mücadele lazım bize

‘Ve kazandığımız hakkımız elimizden alındı. Ama biz mücadeleyi bırakmadık ve 220 gün boyunca işyeri...

Tuzluçayır kadınları 8 Mart’a hazır

9 senedir gitgide büyüdük. Geçen sene bin kişiyle yaptığımız etkinliğimiz, bu sene daha kalabalık ge...