Eğitimi dini kuşatma altına alan proje: ÇEDES
Hiçbir şekilde formasyon eğitimi olmayan, olsa bile görevi okullardaki öğrencileri eğitmek olmayan, ‘sözde’ manevi danışmanlarla mı dengeli bireyler yetişecek?

Okullarımız, ortak etkinliklerin gerçekleştirildiği kamusal alanlarımızdır. Toplumumuzun gelecek kuşaklarını yetiştiren kurumlarımız, sürekli bir dini kuşatmayla karşı karşıya kalmaktadır. Öğrencilerimize dini değerleri dayatan, yani “dindar nesil” yetişmesinin önünü açacak protokoller de bitecek gibi durmuyor.
Dini vakıf ve tarikatlarla protokollere karşı mücadele sürdürülürken bu kez devletin kurumları arasında yapılan ÇEDES gündeme geldi. Her ne kadar içeriği yeni olmasa da bu defa en tepeden planlanarak, tüm ülkede uygulanacak şekilde; MEB, Diyanet İşleri Başkanlığı ve Gençlik ve Spor Bakanlığı arasında bağıtlanmış olması çok manidar bir gelişme. Bu protokolle okullarda uygulanan Sosyal Etkinlikler Yönetmeliğinin sağladığı olanaklarla “Değerler Eğitimi Kulübü” oluşturulacak. Protokolde geçen vaiz, vaize, din hizmetleri uzmanı, Kuran kursu öğreticisi ve din görevlileri “manevi danışman” adıyla okulun içinde görevlendirilmiş olacak. Ayrıca Diyanet İşleri Başkanlığında gönüllü çalışma yapan, lise ve üniversite öğrencileri, “Değerler Eğitimi Kulübünde” rol model olacak biçimde, “rehber öğrenci” adıyla motivasyon amaçlı görevlendirilecek.

ÖĞRENCİLER ARASINDA AYRIMCILIĞI KÖRÜKLEYECEK
Adı “Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum Projesi” olsa da görevlilerin niteliğine baktığımızda Değerler Eğitimi Kulübü adı altında, tek bir yaşam biçiminin dayatılacağı ortaya çıkıyor. Çevre ile ilgisi pek anlaşılır olmayan, manevi olanı ise dinsellikle sınırlayan bu kafa yapısı, en tepeden aşağıya kadar tek tipliliği tüm topluma dayatıyor.
Peki bu uygulama gençler üzerinde ne gibi sonuçlar doğurabilir? Biraz irdeleyelim… Gençlere nasıl davranılacağını, ergenlik dönemin özelliklerini bilmeyen, günah ve sevap ikilemi içerisinde, sadece tek bir dini referans alan uygulamalar, öğrenciler arasında ayrımcılığı körükleyecek ve öğrenciler arasında iletişimi bozarak okulun bütünlüğünü tamamen ortadan kaldıracaktır. Din baskısı öğrencilerin kendine ve bulunduğu yaş grubuna yabancılaşması ile sonuçlanabilecektir. Yani çağın gençlerine ve dünyaya yabancı, ergenlik dönemine özgü gelişimsel birçok sorun din dayatması adı altında çözülmesi mümkün olmadığından, manevi danışmanlar, gençlerde suçluluk duygusu, kötü rüyalar görme, karamsarlık, umutsuzluk hatta kendisini ve başkalarının yaşamını tehlikeye sokacak psikolojik travmatik süreç yaşatabilir.
KONTROLSÜZ ORTAMLAR, KÖTÜ MUAMELE VE İSTİSMARI ARTIRABİLİR
Ayrıca, kamuoyunda sık sık gündeme gelen kötü muamele, istismar ve taciz olayları bu kontrolsüz ortamda daha sık rastlanacak bir durum olabilir. Özellikle kız çocuklarının okumaması gerektiği birçok din görevlileri tarafından kamuoyuna ifade ediliyor. Bu propaganda kız çocuklarının okuldan uzaklaştırılması, erken evlenmelerini teşvik eden bir tehdide dönüşebilir. Zaten, son yıllarda özellikle lise düzeyinde okullaşma oranında bir düşüş söz konusu. Yüz binlerce çocuk eğitim ortamında açık öğretim kurumlarına geçiyor.
ÖĞRENCİLER RADİKAL İSLAMCI ÖRGÜTLERLE TANIŞABİLİR
Pedagojik formasyonu olmayan “manevi danışman” adıyla din görevlilerinin ve “rehber öğrenci” adı verilen yabancı öğrencilerin okul ortamına sokulması sayısız sakıncaları içinde barındırıyor. Ayrıca dini vakıf ve tarikatların bulunduğu ortamlara öğrencilerin götürülmesi, değişik tarikat ve cemaatlerle ilişki kurmalarıyla sonuçlanabilir. Bu durum öğrencilerin radikal İslamcı örgütlerle tanışmalarını sağlayabilir.
OKULLARDA PSİKOLOJİK DANIŞMANLAR ARTIRILMALI
Öğrencilerin çağın becerileriyle donanmış, insani değerleri benimsemesi ayırımcılık uygulamalarıyla değil; sınıf rehberlik planında yer alan etkinliklerle sağlanabileceği ve bu alanın güçlenmesi gerektiği ortadadır. Psikolojik danışman sayısının artırılmalıdır. Rehberlik çalışma alanına giren adalet, sabır, saygı sevgi, sorumluluk, dürüstlük, öz denetim yardımseverlik gibi değerlerin tek din dayatmasıyla değil; evrensel olanla kavranacağı, farklılıklara saygı çerçevesi içinde gerçekleştirilebileceği ortadadır.


TEHLİKE BÜYÜK, HAREKETE GEÇME ZAMANI
Proje ile ilgili sorulan sorulara cevaplar verildiğinde tehlikenin büyüklüğü fark edilebilir. Çeşitli köken, din ve kültürlere sahip kesimlerin huzurlu bir şekilde okulda, sokakta, mahallede yaşamalarını tehdit eden bir proje ve dolayısıyla kamu zararı olan bu protokol iptal edilmelidir. Bir daha böyle protokollerin gündeme gelmemesi için harekete geçme zamanı. Bu karşı duruş, toplumumuzun geleceği olan çocuklarımızın sağlıklı bireyler olarak yetişmeleri açısından önemlidir ve sorumluluğumuzdur.

ŞİŞİRİLMİŞ DİYANET KADROLARINI ATAMAK YERİNE YENİ ÖĞRETMENLERİ ATAYIN
Bedensel ve sosyal bakımdan dengeli bireyler yetiştirmek; dengeli, barışçıl, özgür ve katılımcı bir okul kültürüyle sağlanabilir. Ancak, böyle bir okul kültürü, öğrenciler arasında her türlü ayrımcılığı ortadan kaldıracak evrensel değerleri içeren manevi olanı buradan doğru kuran, Dünya ile bütünleşmiş bir nesil yaratılabilir. Bunun için okullarda rehber öğretmen sayılarını artırmak; önleyici çalışmalara yönelik sanatsal, sportif, bilimsel etkinliklere ortam hazırlamak ve bu bunun için yetişmiş meslek elemanlarından kadro oluşturmak; okullarda laboratuvarlar açmak ve bilime ilgiyi artırmak gerekmektedir. Felsefe derslerine önem vermek, ortaokullara ders olarak koymak, çocuklar için felsefe kulüplerini teşvik etmek eğitimin içeriğinin geliştirilmesi açısından önemlidir. Milli Eğitim Bakanlığı işte bunları yaparak gündeme gelmelidir. Şişirilmiş Diyanet kadrolarına iş yaptırmak yerine, yetiştirilmiş, atanmayı bekleyen yetenekli genç öğretmenleri eğitim alanına kazandırmak gerekmektedir.


Fotoğraf: MA

İlgili haberler
Bir dayanışma pikniğinden notlar: Eğitimde sosyall...

Çocuklarını ücretler nedeniyle okulun pikniğine bile gönderemeyen veliler kendi aralarında düzenledi...

Çareyi kızımı işe götürmekte buldum

Yaz döneminde çalışan anne olmak... Nasıl gelelim bu sorunun cevabına…

Uçuşan kayısılardan, uçuşan faturalara kısa yolcul...

Malatya’da depremin ardından işçi, emekçi ve emekli kadınlar toplu faturalarla karşı karşıya. Kalama...