Çocuklarımızı okuldan almayı düşündüğümüz bu yaşamı kabul etmiyoruz
Tahin helvası, tavuklu patates yemeği çıktığında sadece benim vardiyamda 20 kadın işçi ekmek içine veya plastik saklama kabına koyarak eve götürüp onunla çocuklarının beslenme çantasını dolduruyor.

Mektubu yazarken fabrikamın ismini yazamamak o kadar zoruma gidiyor ki. Adımı da fabrika ismini de açık açık yazmak istiyorum ama benim de çoğu işçi gibi borçlarım var, işten atılma endişesinden yazamıyorum ne yazık ki. Ev kiramızı bile ödeyemez duruma geldik. Mutfağımda, benim gibi tüm kadın işçi arkadaşlarımın mutfağında doğru dürüst yemek pişmiyor. İki kız çocuğum var biri ilkokul 3. sınıfa gidiyor, biri lise 1. sınıfa. Her okula gidişlerinde gözyaşı döküyorum. Fabrikada verilen yemekte et varsa, ekmeğin içine koyulacak bir yemekse yarım ya da çeyrek ekmekle çocuklarımın beslenmesine koyuyorum. Liseye giden kızıma en fazla 3-5 lira harçlık verebiliyorum. Eşim inşaatlarda çalışarak üç beş kuruş getirmese iki kızım da okuyamaz. Okuldan almayı bile düşündük, onlar okuyup üniversiteye gidip bize bakmak istediklerini söyledi. Bizi bu duruma getiren 20 yıldır bizi yöneten iktidardır. Hiç utanmadan sıkılmadan, bize yeniden oy verin Türkiye’nin yüzyılı vizyonu ile tüm sorunlarınızı çözeriz, diyorlar. Kapı komşumuzla, hatta akrabalarımızla bizi düşman ettiler. Birbirimizle konuşamaz hale getirdiler bizi.

Sancaktepe’deki okulları dolaşın tüm acı tabloyu görürsünüz. Çocuklarımıza harçlık veremez haldeyiz. İkinci el kitap, defter alacak durumumuz bile yok. Sadece kuru ekmekle beslenen onlarca çocuk var. Ben bizzat şahidim. Tahin helvası, tavuklu patates yemeği çıktığında sadece benim vardiyamda 20 kadın işçi ekmek içine veya plastik saklama kabına koyarak eve götürüp onunla çocuklarının beslenme çantasını dolduruyor. Ekmek ve Gül’ün başlattığı “bir öğün ücretsiz yemek, sağlıklı yemek haktır” kampanyasını canı gönülden destekliyorum. Bu kampanya çok doğru ve yerinde bir kampanya. Ekmek ve Gül dergisini ve Evrensel gazetesini okuyup gerçekleri öğreniyoruz. Kadın işçiler olarak aramızda da konuşuyor ve tartışıyoruz. Fabrika müdürü ve ustabaşılar bunları okumamamız yönünden bizi tehdit ediyor. Patronlar sırtlarını hükümete dayayıp aldıkları teşviklerle, yapıkları ihracatlarla milyon dolarlar kazanıyorlar. Plastik eldiven, tıbbi enjeksiyon üretiyoruz. Çok kâr elde edilen ürünler bunlar. Biz yoksulluk çekiyoruz, pazarın bitimine çürük çarık meyve almak için gidiyor, çocuklarımızın beslenme çantasına kuru ekmek, çeyrekten az simit ya da evde yaptığımız bir iki poğaça koyabiliyoruz. Ek zam yapın, ücretlerimizi artırın dediğimizde, “Yeni yılda asgari ücret artacak bakalım o zaman çalışabilecek misiniz?” tehditlerine maruz kalıyoruz. İşsizlik kılıcı tepemizde sürekli. İstiyorlar ki hep biat edelim, her şeye razı olalım. Artık kaybedecek hiçbir şeyimiz kalmadı. Korkunun ecele faydası yok sözü doğru bir söz. Öyle bir an gelecek ki işçilerin ezici çoğunluğu sokağa çıkacak ve avazı çıktığı kadar bağıracak. Kuru ekmek ne biz doyabiliriz ne de çocuklarımız. Bize bunu reva görenlere karşı birleşip mücadele edeceğiz. Kadınlar olarak bunu başarabiliriz.

Fotoğraf: Ekmek ve Gül