Bu fabrikada yok yok: Mesai var ücreti yok! Eşit iş var eşit ücret yok!
Kadın işçiler baskı altında mesai ücretlerini alamadan çalışmak zorunda bırakılıyor. Selma’nın çalıştığı fabrikada yaşadıkları mahkum edilen güvencesizliğe bir ayna…

Selma bir tekstil fabrikasında çalışıyor. 30 yaşında ve hayatının 14 yılı işçilikle geçmiş, birçok sektörde de çalışmış. Evde ise 8 kişi yaşıyorlar. Şu anki iş yerinde çocuk oyuncakları üretiyorlarmış. Selma burada makineci olarak çalışıyor. İşe başlayalı da yaklaşık 7 ay olmuş.

Şahit olduğu üretim süreci, maliyeti düşürmek için çocukların sağlığının nasıl göz ardı edildiğini ortaya koyuyor: “Çocuk oyuncakları yapıyoruz. Bölümde çoğumuz kadınız zaten. En son iş ise bizim el işçiliğimizden geçiyor. Çocuklar için bir şeyler yapmak çok güzel tabii. Ama o üretim aşamalarının hepsi için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Çocuklar için yapılan ürünlerin çocuk sağlığını tehlikeye atmaması gerekir. Oyuncak içlerinde en kaliteli ürün boncuk elyaftır. Ama bizde yurt dışı sevkiyatlarında boncuk elyaf kullanılırken yurt içinde üretim sonrasından kalan kesik, dandik parçalar konuluyor.”

Çalışmak zorunda olduğunu her seferinde dile getiren Selma, ücret kesintilerinden şikayetçi: “29 Ekim, bayramlar ve yılbaşında çalışmaya devam ettik; sadece normal günlük ücretimizi verdiler. İzin alıyorum. Hafta içi gitmediğim iki saatin ücreti hafta sonu mesai ücretinden kesiliyor. Anlayacağınız nereden kırpabilirlerse. Daha kırpacak ücretimiz mi kaldı?”

PATRONUN TELAFİSİ İŞÇİNİN CEBİNDEN, EMEĞİNDEN ÇIKIYOR

Çalıştığı yerde yaşanan 3 günlük elektrik kesintisinin faturası da yine işçilerden kesilmiş: “Geçtiğimiz haftalarda 3 günlük elektrik kesintisi oldu. O açığı kapatmak içinde bir cumartesi pazarımızda, bir de sonraki cumartesi günü işe gittik. Ama aldığımız ücret yine normal hafta içi ücreti üzerinden belirlendi. Zaten adına da telafi çalışma demişler ya! Biz hak yemekten, kul hakkından korkarız ya! Bu nasıl bir sistem? Bu sistemin de egemen sınıfın da bu haksızlıklara boyun eğenlerin de Allah belasını versin.”

KADINLARA DAHA AZ ÜCRET, DAHA ÇOK KÖTÜ MUAMELE

Yapılan haksızlıkların fabrikada kadın işçiler ile erkek işçiler arasındaki eşitsizlikler üzerinden de devam ettiğini ekliyor: “Fabrikada bir erkek işçi benim çıkardığım sayının sadece çeyreğini çıkarıyor. Ben ondan fazlasını ürettiğim halde sırf erkek diye daha fazla maaş alıyor. Mesela fabrikamızda sigara içme alanı alt katlarda. Bulunduğumuz katta da böyle bir alan açmalarını talep ettiğimizde ‘mümkünâtı yok’ dediler. Ama erkek işçilerinden bazılarına iş saatinde içebileceklerini söylüyorlar. Ve bu hakkı erkek işçilere verdiler.”

Sorunun sadece ücret farkı değil, çalışırken kadın oldukları için daha çok baskıya maruz kaldıklarını da anlatıyor: “Ustabaşı bir erkek işçiye gelip sesini yükselttiğinde ikincisini yapamıyor, çünkü aynı tepkiyle karşılaşıyor. Ama biz kadınlara öyle değil. Her gün daha fazla baskı. Sadece biz kadınlara yetiyor güçleri. Ki çalıştığım bölümde de çoğumuz kadınız. Son günlerde günlük sayılarımı ustabaşı, müdüre atmaya başladı. Beni yıldırmak için artık bunu deniyorlar, biliyorum. Çünkü sesini çıkaran, hakkını arayan işçiyi istemiyorlar. Hele de bu işçi bir kadınsa, sonucu da böyle oluyor işte. Susup oturmamı, işi bırakmamı bekliyorlar. Hatta arkadaşlarım gördüğüm baskı karşısında işi bırakmıyor olmama şaşırır haldeler. Ama ben sadece kendim için değil, onlar için de orada olmak zorundayım.”

SENDİKALILIK DENEYİMİNİN ÖĞRETTİKLERİ

Selma bu kadar baskı karşısında hâlâ ayakta, dimdik durmasını ise yıllardır haksızlıklara karşı vermiş olduğu mücadelesinde özetliyor bizlere: “Ben yıllardır birçok sektörde çalıştım. Çalıştığım fabrikaların kiminde sendika vardı, kiminde yoktu şu anki gibi. Sendikal mücadelede en ileriden mücadeleye katılan bir kadınım. Ve gördüğüm en önemli şey; örgütsüz, bağımsız olduğun zaman hiçbir şey olmuyor. O yüzden hayatın her alanında örgütlü olmak gerekiyor. Mahallende de evinde de iş yerinde de... Sendikanın en kötüsü hiç olmamasından iyidir. En kötüsünü yaşayan biriyim. İş ortamında sendikanın olması şart. Ama sendikayı da var edenler işte biz işçilerin ta kendisidir.”

Fotoğraf: dha

İlgili haberler
Genişleyen öfkeyi dayanak almak, örgütlenmesine da...

Boşuna değil son günlerin tüm direnişlerinde iki sloganın öne çıkması… 'Birleşe birleşe kazanacağız'...

Tarihin her sahnesinde: Had bilmez cadılar

Hastanelerden, evlere, iş yerlerimizden, sokağa yaşadığımız, şiddete, eşitsizliğe karşı başka bir yo...

Oppo’dan öncesi, Oppo’dan sonrası: Babadan kocaya,...

Oppo işçisi bir kadın, evliliği boyunca gördüğü şiddetten kurtulma aşamasında Oppo’dan işten atılma...