Bir nafaka hikayesi: Berivan’ın yaşadıkları ne kadar adil?
‘Devlet destekli nafaka’ söyleminin ardına sığınıyor hükümet ‘adil çözüm’ için. Şimdi, esas soru şu; bu destek kime? Senelerce eve hapsedilmiş, çalışmasına müsaade edilmemiş Berivan’a mı?

Çocukluk arkadaşım… Epeydir ne duyduğum ne de kullandığım bir kelimeydi, ta ki birkaç hafta evvel sosyal medyadan çocukluk arkadaşım Berivan’a denk gelinceye dek. Mahalledeki en yakın arkadaşım, komşum; ilk ve orta okulda sıra arkadaşım… Daha sonra taşındılar; sadece çocukluğumuzdan arkadaşlarız yani. Üniversiteye kadar dönem dönem konuşur, hayallerimizden, hayatlarımızdan bahsederdik. Sonra şehirlerimiz de değişti, bağlarımız zamanla koptu. Üniversite bittikten sonra evlendiğini ve başka bir şehre yerleştiğini duydum sadece.

Aradan 4 sene geçti. Yine duydum Berivan’ın adını. Boşanma sürecinde, 3 yaşında dünyalar tatlısı bir kızı var, Eylül. Berivan yorgun ama bir o kadar da umutlu, güçlü, hırslı, öfkeli. Anlatıyor. Evliliği boyunca şiddete maruz kalmış ama “Hayır,” diyor “Şiddet değil, şiddet hafif bir tabir; işkence. Evliliğim boyunca işkenceye, hakarete, tehdide, manipülasyona maruz kaldım.”

Berivan, hayalindeki bölüm olan çocuk gelişimini bitirdi. Evlendikten sonra, “Elbette ki çalışacaksın” diye sözler vermiş eşi; öyle ya eşi de kendisi gibi üniversite mezunu hatta aynı üniversiteden. Aksi aklına dahi gelmemiş. Fakat evlendikten sonra çalışmasına asla izin verilmemiş. Gerekçe de malumunuz: “Bizde kadınların çalışması ayıptır, evin erkeği zaten var, çalışamazsın.” Berivan susmamış, kabul etmemiş ve “Zaten böyle başladı her şey” diyor. Kavga, gürültü, isyan… “Bastırıldım”, diyor. “Her seferinde baskıyla, şiddetle, manipülasyonla daha da sert bir şekilde bastırıldım.”

Sonra hamilelik. “Hamileyken de kavga ettik, dayak yedim; Hiçbir şey değişmedi. Hatta kızım bile 2-3 yaşından itibaren dayak yedi. Kızımın da dövülmesi bardağı taşıran son damlaydı” diyor. Ama her gitmek istediğinde, isyan ettiğinde ya “Kızını bir daha göremezsin” ya “Seni rezil ederim” ya da “Annene, kardeşlerine zarar veririm, öldürürüm onları” diye tehdit edildiğini söylüyor. Bunları öfke ile anlatıyor; sonra “Ama korktum ben de” diyor, “Kızımı bir daha görememekten, aileme zarar gelmesinden korktum, sustum, sindim kaldım.”

‘TAK ETTİ BİR GÜN’

Soruyorum Berivan’a, peki nasıl oldu da kurtuldun? “Eşim bazen iş için şehir dışına çıkıyor ama beni ve kızımı kendi ailesinin evine bırakıyor giderken. Öyle ya ben oğullarının namusuyum, tek başına bir kadın nasıl olur da yalnız kalır evde?” Eşinin bıraktığı yerden kayınpederi ve kaynanası sürdürmüş Berivan’ın kâbusunu. “Gidersem çok kötü şeyler olacakmış, kadınlığımı bilmeliymişim, kusur hep bendeymiş. Tak etti bir gün. Kızıma da kendime de bu kötülüğü daha fazla yapamam dedim, ne olacaksa olsun.”

Eşyalarını toparlayıp, kendi ailesine haber vererek kaçıyor Berivan. Sonrası daha da can sıkıcı... Aracılar, aramalar, aşiret büyükleri, gelip gitmeler, hep tehditler… Ama Berivan da kararlı, “Gidersem ölüm döner” diyor; “Asarım kendimi de yine dönmem.” Soluğu karakolda alıyor bu sefer; uzaklaştırma kararı ve ardından boşanma davası.

Hikâyenin bu kısmında gözleri ışıl ışıl, sesi cıvıl cıvıl, sözü umutlu… İşe girmiş, bir okulda ücretli öğretmenlik yapıyor ve ilk işi sendikaya üye olmak. “Derdimiz tasamız bitmiyor ki” diyor, “Çok az paraya çok uzun saatler çalışıyorum, aldığım maaş hiçbir şeye yetmiyor ve her şeye beni koşturuyorlar.” Bir yandan ekmek derdinde, emek sömürüsüne karşı mücadele veriyor bir yandan da bir kadın olarak sıyrılıp kurtulmak istediği bir deriyi, kötü bir yaşantıyı arkasında bırakmaya çalışıyor. Çünkü hayat tam da böyle bir şey. Bir kez yenilgiyi kabullendin mi, bir kez biat ettin mi, asla bitmiyor, senden alınanlar hep artıyor. Bunu iyi biliyor Berivan.

NAFAKANIN HAKKANİYETİ…

Son zamanlarda gündemimizden düşmeyen 6. Yargı Paketine dair de konuşuyoruz. Aslında bizim gündemimizden hiç düşmeyen ama ülke gündemine de bir türlü giremeyen bir konudan. Meclisten geçirilmeye çalışılan 6. Yargı Paketi ile yoksulluk nafakasında düzenlemeye gidileceği ve nafakanın belli bir süreyle kısıtlanacağı söyleniyor. Sırf ekonomik kaygılardan dolayı hemen her gün şiddete uğramasına rağmen boşanamayan bir sürü kadın varken böyle bir düzenlemeye gidilmesi apaçık bir kadın düşmanlığı. Meseleyle ilgili bir başka ses de MHP saflarından yükseliyor: MHP’li Sefer Aycan düzenlemeyi meşru göstermek için İslam hukukunu referans almamızı istiyor. Eski Adalet Bakanı Abdülhamit Gül de nafakanın adaletsiz olduğunu, hakkaniyetli olmadığını söylüyor. Tam da bu noktada dönüp Berivan’ın anlattıklarına bakalım. Berivan’ın yaşadıkları sizler için yeterince adil ve hakkaniyetli midir? İslam hukukuna uyduğu sürece evin içinde yaşadıkları bizim sessiz kalmamız, kendinin de susup rıza göstermesi gereken şeyler midir? Anlaşılıyor ki bu soruların cevabı devlet yetkilileri için, evet. Eşinin ve kayınpederinin baskısı ile senelerce eve hapsedilmiş, çalışmasına müsaade edilmemiş, hâliyle işi ve mezun olduğu bölüm ile ilgili hiçbir deneyim edinememiş, hiçbir güvencesi yok. Eşi sırf nafaka vermemek için babasının iş yerinde sigortasız çalışıyor ve mahkemenin belirlediği tedbir nafakasını ödemediği için icraya verilmesine rağmen tek kuruş para ödemiyor hâlâ. Ama yüce devletimiz (!) onu mağdur etmeyecek, yeter ki cani kocanın ayağına taş değmesin!

DEVLET DESTEĞİ KİME?
Tepkileri kısmak ve esas niyetini kamufle etmek için “devlet destekli nafaka” söyleminin ardına sığınıyor hükûmet. Şimdi, esas soru şu: Bu destek kime? Senelerce eve hapsedilmiş, çalışmasına müsaade edilmemiş, evliliğinin ardından bir sürü korkunç travma, bedenindeki yaralar ve 3 yaşındaki kızının ihtiyaçları ile baş başa kalmış Berivan’a mı, yoksa her yaptığı yanına kâr kalacak, sırf nafaka ödememek için Berivan’ı anlaşmalı boşanmaya zorlayan ve yalnızca nafaka vermemek şartıyla boşanacak olan kocaya mı?
Evet herkes, hepimiz, tüm kadınlar yanıtı çok net biliyoruz. Mahkemeler, bakanlıklar, hükümetler hep karşımızda ama zaten biz de onların arkasında değiliz, burun burunayız, hınçla, öfkeyle, dirençle. Nafaka hakkımızı yedirmeyeceğiz. Aile imiş, ailenin kutsallığı imiş yetti artık, bu demagoji ile bizi haklarımızdan, hayatlarımızdan mahrum edemezsiniz. Kutsadığınız aileler işte bize bunları yapanlar. Bizim sizin lütfunuza da “yardımınıza” da ihtiyacımız yok. Ataerkil devletiniz elbette erkeğin arkasında olacaktır. Karşısında ise tüm ihtişamıyla, gücü-direnci ile biz varız ve bizler, Berivan’lar var oldukça da mücadelemiz devam edecek.

Görsel: Pixabay

İlgili haberler
Genişleyen öfkeyi dayanak almak, örgütlenmesine da...

Boşuna değil son günlerin tüm direnişlerinde iki sloganın öne çıkması… 'Birleşe birleşe kazanacağız'...

Asgari ücretle 3 boğazı besliyorsam memleketi de y...

Belediye işçisi kadınlarla artan zamlar, derinleşen yoksulluk karşısında çıkış yolunu konuştuk: ‘Biz...

Oppo’dan öncesi, Oppo’dan sonrası: Babadan kocaya,...

Oppo işçisi bir kadın, evliliği boyunca gördüğü şiddetten kurtulma aşamasında Oppo’dan işten atılma...