Bursa’da 8 Mart’a doğru işçi kadınlarla sorunlarını konuşmak ve birlikte neler yapabileceğimizi tartışmak için gerçekleştirdiğimiz Ekmek ve Gül buluşmalarından birinde tekstil işçisi bir arkadaşımız evini açtı bize. Çokça dertleştik, birbirine benzer pek çok hikaye anlatıldı, kimi umutsuzlukların yanı sıra bu buluşmaların biz birbirine benzerleri bir araya getiriyor olmasının yarattığı tatlı bir heyecan da vardı. İşte bu heyecan, bize evini açan tekstil işçisi kadının bu mektubu kaleme almasını da sağladı… Kendi kaleminden okuyalım buluşmamızın ev sahibinin yaşamını…
TAŞI TOPRAĞI ALTIN DEDİK GELDİK, ARADIĞIMIZI BULAMADIK
“Uzun yıllar tekstilde çalıştım, emekli oldum fakat geçim derdi nedeniyle çalışmaya devam ediyorum. Bir zamanlar İstanbul için derlerdi ya taşı toprağı altın diye, Bursa da öyle bir işçi kentiydi, biz de o nedenle buraya göç ettik. Fakat bir çoğumuz aradığımızı bulamadık. Ben daha 15’ime gelmeden mahallemizdeki küçük atölyelerde çalıştım. Buradaki çalışan arkadaşlarımla uzun saatlerde ve sigortasız düşük ücretlerde çalıştırıldık, iş olduğunda günlerce yoğun bir şekilde aç, susuz çalışırken iş olmadığında ‘Haydi evlerinize gidin, bizim çağırmamızı bekleyin’ dediler. Aramızda sanayideki büyük fabrikalara girenler oldu, bunlardan biri de bendim.ÖZAY TEKSTİLDE YANAN KADINLAR HEP AKLIMIZDA
Buralarda birçok fabrikada sigorta vardı ama yine de ücretler yetersiz, çalışma koşulları ağırdı. Mesai olarak 12 veya 16 saat çalışırdık, fazla çalışmaları ücretlerimiz yetersiz olduğu için kabul ederdik. Gerçi kabul etmemek gibi bir şansımız da yoktu, mesaileri kabul etmezsek iki gün sonra kapının önüne konuyorduk. Mesailerde doğru düzgün akşam yemeği verilmez. Servislerse şehir merkezine bırakırlardı. Kendi imkânlarımızla evlerimize giderdik, aldığımız mesai parasında yola verirdik. Bunları düşündüğümde 2005’te 29 Aralık’ta Özay Tekstil’de gece mesai kalan ve kapılar üzerine kilitlendiği için elektrik arızasından çıkan yangında hayatını kaybeden 5 kadın işçi gibi olmak aklımıza gelir, hem üzülür hem korkardık.KİMİNLE EVLENECEĞİMİZİ BİLE İŞÇİLİĞİMİZ BELİRLEDİ
Çalıştığımız ortamın havasız olması, ışıkların yetersiz ve çok gürültülü bir ortam olması ve uzun süre ayakta kaldığımız, tuvalete bile gitmenin sorun olduğu ortamlarda çalışmanın bedelini yaş ilerledikçe ağır sağlık sorunlarıyla çekiyoruz. Daha 30’lu yaşlarımıza gelmeden bel fıtığı, bacaklarda varis, idrarını tutamama ve idrar yolu enfeksiyonu, hamilelikte düşükler, erken sakat çocuk doğumları yaşadık. Bunların yanında sevdik sevildik elbette ama kapitalist sistem kiminle evleneceğimizi dahi belirliyor; genelde kendi çevremizden bizim gibi işçi biri oluyor evlendiğimiz kişiler. Onun ücretiyle ev kirasını öderken sen de evin diğer zorunlu ihtiyaçlarını karşılayabiliyorsun. Sonra çocuğun oluyor, doğumdan 40 gün sonra işe başlamak zorunda kalıyorsun, bırakacak bir kreş yok, işten çıkarılma korkusu var, çocuğunu güvendiğin bir büyüğüne bırakıyorsun ya da evde ondan biraz büyük bir çocuk daha varsa ona bırakıp işe gidiyoruz.UMUTSUZ DEĞİLİM…
Kriz dönemlerinde ilk işten çıkartılanlar öncelikle kadınlar oluyor. Biz kadınlar bu korkuları, bu sorunları yaşayarak emekli olmaya çalışıyoruz, emekli olduğumuzda da çocuk okutuyorsun ya evlendiriyorsun, kafanı sokacak bir ev almak istiyorsun maalesef bu koşullarda yine çalışmaya mecbur kalıyorsun. Her gün haberlerde okuduğumuz, çevremizde yaşadığımız olaylar, her geçen gün çoğalarak büyük sorunlara neden oluyor. Çocuk istismarı, her gün katledilen kadınlar ve hiçbir önlem almayan, kadınları çocukları koruyamayan yasalar… Ve anlıyoruz ki artık bir yerlerden başlamak gerek, tüm bu yaşananlara bir dur demek, çocuklarımıza yaşanılabilir bir dünya ve güzel umutlu bir gelecek bırakmak için birlikte hareket etmek, işyerlerinde mahallemizde sesimize ses katmak, bu mücadelemizi birleştirerek çoğaltmak gerek. Umutsuz değilim. Ülkenin birçok yerinde hakları için mücadele eden, direnen kadınlar var diyor kadınlar. Bu buluşmalarla ben de görüyorum. Umudum büyüyor. 8 Mart’a bu umutla katılacağım. Bütün kadınları da 8 Mart’ta en yakınındaki buluşmaya katılmaya davet ediyorum… ”İlgili haberler
Tuzluçayır kadınları 8 Mart’a hazır
9 senedir gitgide büyüdük. Geçen sene bin kişiyle yaptığımız etkinliğimiz, bu sene daha kalabalık ge...
Mahalleden 8 Mart notları: Her kapıda başka hikâye
Kendi kendime soruyorum: ‘Dernek olmasaydı, haklarımızı bilmeseydik bu kadın için, daha birçok kadın...
Kore soslu sömürü...
Tüm bu koşullar bizim fabrikamıza özgü değil. İster yerli ister yabancı sermayeli olsun değişen tek...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.