10. Yargı Paketi taslağından çıkarılmasına rağmen, LGBTİ ve kadınların haklarına saldırılar içeren düzenlemeler, tam da beklediğimiz gibi bu kez 11. Yargı Paketi taslağında önümüze sürüldü. Taslakta “hayasızca davranışlar” suçunun LGBTİ ve kadınları hedef alacak biçimde genişletilmesi, cinsiyet uyum süreçlerinin kriminalize edilmesi, eşcinsel ilişkilerin yasaklanması, suça sürüklenmiş çocuklara yönelik cezalarda artırım gibi her biri birbirinden tehlikeli maddeler var. Yasa daha Meclisten geçmeden uygulamaya geçirilen bu çarpık ve muğlak düzenlemeler ile toplum şekillendirilmeye, kutuplara ayrılmaya çalışılıyor.
Yasanın en çok tartışma yaratan düzenlemesi, “hayasızca hareketler” suçunda yapılacak değişiklikler. Türk Dil Kurumu’na göre "hayasız", utanma, arlanma duygusu olmayan demek. Ceza Kanunu’nun mevcut halinde bile “hayasızca hareket” muğlak bir kavramken, yeni düzenleme ile daha da muğlaklaştırılıp iktidarın “makbul” çerçevesine sığmayan herkesi kapsayabilecek. Kadınsan, yoksulsan, LGBTİ’ysen, ezilenler cephesindeysen, her türlü hareketinin "hayasız" kabul edilmesi mümkün.
Asıl hayasızlar kimler?
Yasa tasarısını tartışırken insanın aklına bazı sorular geliyor: Hayasızlık nedir ve hayasız kimdir? Geçim sıkıntısıyla boğuşan, açlıkla sınanan milyonlarca insan varken, bir avuç azınlığın ülkenin zenginliklerine el koymasını nereye koyalım mesela? Ülkede her gün kadınlar öldürülüp failleri “haksız tahrik” ya da “iyi hal” indirimleriyle kısa sürede kuş gibi özgür olup yeniden cinayet işlerken, kadın cinayetlerini önlemek yerine kadınları evlere hapsetmenin yollarını arayanlara ne diyelim? Yoksulluk içinde okula giden çocuklara; bir öğün ücretsiz yemeği bile çok görenleri ne yapalım? Ülkenin dereleri, ormanları yağmalanırken, ekosistemimizi mahveden, geleceğimizi karartan uluslararası şirketlere adrese teslim yasalar çıkartmak için ellerini hayasızca kaldıranlara ne olacak? Bizce asıl hayasızlar ülkenin gerçek sorunlarını çözmek için çaba harcamak yerine yaşamlarımızı kısıtlamaya kafa yoranlardır.
Bu yasa hepimizi hedef alıyor!
Gelelim bu yasa taslağına karşı mücadelede kimlerle birleşebileceğimize. Bu yasa ile hedef alınan bugün LGBTİ’ler gibi görünse de yasanın özellikle kadınları doğrudan etkileyeceğini görmek lazım. Yasa sonrasında sokakta el ele tutuşmak, öpüşmek, gülmek, kahkaha atmak, istediğin gibi giyinmek, makyaj yapmak, gece dışarı çıkmak, kadınsan saçını kısa kestirmek, erkeksen saç uzatmak, küpe takmak, bir kadının kaç çocuk doğuracağına ya da doğurmayacağına karar vermesi “hayasızca hareket” olarak karşımıza çıkarılabilir.
Bugün “hayasızlık” gerekçesiyle LGBTİ hedef alınıyor gibi gösterilmek istenirken yarın bu torba kavramın içine parkta dans eden bir genç, el ele yürüyen bir çift ya da gece vardiyasına giden bir işçi kadın da dahil edilebilir. Çünkü “hayasızlık” muğlak bir kavram ve hukuk değil, ahlak(!) üzerinden şekillendiriliyor.
İşçiler ve emekçiler için bu yasa; sendikal eylemlere, grev alanlarına “toplumun ahlak anlayışı” bahanesiyle müdahale edilmesi ve iktidarın hoşuna gitmeyecek tüm tercihlerin ceza tehdidi ile karşı karşıya kalması demek.
Bu saldırı aslında tüm toplumsal muhalefeti bastırma projesinin bir parçası. Hepimizin ortak yaşam hakkı, ifade özgürlüğü ve bedenimiz üzerindeki tasarruf hakkı tehdit altında. İşçi ve emekçi kadınlar açısından bu tehlike çok daha büyük. Çünkü bu yasanın arkasında, kadınları “ahlak” sopasıyla kontrol altına alma arzusu yatıyor.
Hani Nazım Usta diyor ya, “Sana düşman, bana düşman, Düşünen insana düşman, vatan ki bu insanların evidir, Sevgilim, onlar vatana düşman...” İşte bu yasa tasarısı tam da öyle, kadına, çocuğa, LGBTİ’ye düşman, tüm halka düşman…
Taslaktaki düzenlemeler aynı zamanda yeni sosyal medya sansürlerini de içeriyor ve derneklerden siyasi partilere tüm örgütsel yapılara da ciddi tehditler oluşturuyor.
Ayrıca TCK’nın 223. maddesine eklenilmek istenen “ulaşım araçlarının hareketinin engellenmesi” ibaresi, asıl derdin muhalefeti tamamen susturmak ve özellikle de “toplantı ve gösteri yürüyüşü” hakkını ortadan kaldırmak olduğunu açığa çıkarıyor.
Kadınlar olarak “Bu yasa beni ilgilendirmez" diyemeyiz. Çünkü bu yasa tasarısında tüm yurttaşları etkileyecek saldırılar var. İşte bu nedenle kadın dayanışması hayati ve yine yasa tasarısına karşı Türkiye’nin hemen her yerinde düzenlenen kadın eylemlilikleri önemli. Tüm halk aynı baskıların hedefinde ve ancak birlikte mücadele edersek bu saldırıları püskürtebiliriz.
Yasa taslağı ne diyor, kimleri etkiler?
Taslağın Öne Çıkan Hükümleri:
- Türk Ceza Kanunu m. 225’de “hayasızca hareketler” başlığı altında yer alan suç tanımına iki yeni fıkra eklenmesi öngörülüyor. Buna göre: “doğuştan gelen biyolojik cinsiyete ve genel ahlâka aykırı tutum ve davranışta bulunan ya da bulunmayı alenen teşvik eden, öven veya özendiren kişi” bir yıldan üç yıla, “aynı cinsiyetteki kişilerin nişan ya da evlenme töreni yapması” ise bir yıl altı aydan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılabilecek.
- Taslak ayrıca, Türk Medeni Kanunu’nda yapılması planlanan değişiklikle cinsiyet uyum ameliyatı olabilme yaşının 18’den 25’e çıkarılması ve “kanuna aykırı cinsiyet değişikliği” fiilinin şüpheli veya yargı konusu hâle gelmesi durumunda üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılmasını öngörüyor.
- Türk Ceza Kanunu’nun 31. maddesinde yapılan değişiklikle, 15-18 yaş aralığındaki suça sürüklenen çocukların kasten öldürme suçunu (TCK 81 ve 82) işlemesi durumunda, mahkemeler artık ceza indirimi uygulamama kararı verebilecek. Bunun yanı sıra çocuk hükümlülerin ceza infazına çocuk kapalı ceza infaz kurumlarında başlaması öngörülüyor.
Fotoğraf: Ekmek ve Gül
İlgili haberler
Korkusuz bir hayatın yolu bizim adımlarımızda
Gücümüzü, parçası olduğumuz sınıfın tarihsel dönüştürücü gücünde bulacağız. Korkusuz, güvenceli bir hayatın da yolunun bunun adımlarını atmaktan geçtiğini bileceğiz...
Dosya| 25 Kasım’a giderken sermayenin şiddeti
25 Kasım’a giderken bugün şiddetin temelindeki unsurları incelemek ve önümüze mücadele rotamızı güçlendirmek amacıyla bu dosyayı hazırladık.
Aile Bakanlığının 2026 bütçesinin gösterdiği: Kadına şiddet görmezden geliniyor
İktidar kadınların ihtiyacı için değil, kendi hedefleri için bütçe düzenlemesi yapıyor. Aile Bakanlığının 2026 bütçesi de bu durumun bir göstergesi.
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN























