Anadolu Üniversitesi bağımlılıkla mücadele adı altında Yeşilay Fest adında bir etkinlik düzenledi. Etkinlikte, Narkotik Suçlarla Mücadele Şubesi, İnfaz Koruma Memurluğu, sendikal bürokrasiyle el ele vererek yüzü aşkın işçiyi işten atan Eti Gıda, Yeşilay vb. çeşitli stantları yer aldı. Dikkatimi çeken iki stant vardı. Biri Eskişehir Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğünün standı oldu. Girişte boydan boya “2025 Aile Yılı” yazılı bir pankart yer alıyordu. “Aile Danışmanlığı” adlı broşürde güya “aile bütünlüğünü korumak amacıyla yaşanması muhtemel sorunların çözümüne destek” olunacağı yazıyor. Nedir “yaşanması muhtemel sorunlar” diye düşündüm. Bir kadının eşinden gördüğü fiziksel ve psikolojik şiddet mi? Yemeği beğenilmediyse, çocuklar ağlıyorsa, üç kuruş parayla evi geçindiremiyorsa, tacize maruz kalıyorsa, evlilik içinde cinsel ilişkiye girmek istemiyorsa kadın suçlanıyor ve şiddetle sonuçlanıyor. Bu sorunların çözümüne destek olmak demek, kadınlara çeşitli nasihatler vererek erkeğin suyuna gitmesini öğütlemek mi?
Genç kadınlara erken evlilik tavsiye ediliyor
“Evlilik Öncesi ve Aile Eğitim Programları” hizmetlerinde, evlilik çağına gelmiş ve aile kurmak için bir araya gelen çiftlerin evliliğe iyi bir başlangıç yapabilmelerine olanak sağladıkları iddia ediliyor. Türk Medeni Kanunu, “Erkek veya kadın 17 yaşını doldurmadıkça evlenemez” diyor. “18 yaşını doldurmuş bireyler” şeklinde de ifade edilebilirdi. Öyleyse neden Anayasa’nın ifade ettiği biçimiyle kullanmayı tercih etmediler?
Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşmesi’nde, “18 yaşını tamamlamadan yapılan her evlilik çocuk yaşta evliliktir” ifadesi yer alıyor. Çocuk yaşta evliliğin ülkemizdeki 2024 yılı verilerine bakalım: TÜİK’in yayımladığı istatistiklere göre 2024 yılında 16-17 yaş aralığındaki 9 bin 971 çocuk evlendi. Bu çocuklardan 9 bin 354’ü kız çocukları idi. Bu yaş grubunda evlendirilen kız çocuklarının bin 748’i 25-29 yaş grubuyla, 495’i 30-34 yaş grubuyla, 65’i 35-39 yaş grubuyla, 10’u 40-44 yaş grubuyla, 6’sı 45-49 yaş grubuyla, biri ise 50-54 yaş arası bir erkekle evlendirildi.
Rakamları okuyup geçmeyelim. 16 yaşında bir kız çocuğunun 50 yaşındaki bir erkekle nasıl evlendirilebildiğini düşünelim uzun uzun...
Bir Anadolu ninnisi şöyle der:
“Dalları budamışlar/ Gülü çok olsun diye/ Odalar hep döşenmiş/ Yavrum gelin olsun diye/ Dandini dandini dağlara/ Kızım çıkmış yaylalara/ Yayla suyu serin olur/ Kızım içer gelin olur” Ninninin devamında oğlan bebek için babasının kitap alıp onu okula hazırlaması, okuyup memur, hoca, paşa olması dileklerinde bulunulur.
Diyanet’e göre kadının rolü sadece eş olmak
Bu stanttan Diyanet İşleri Başkanlığı'na bağlı müftülüğün açtığı standa geçtim. Aile ve Dini Rehberlik Bürosu'nun ilkelerini anlatan bir broşür, gençliğe yönelik çalışmaların anlatıldığı bir bildiri ve Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları tarafından basılmış kitaplar yer alıyordu. Özellikle iki kitap dikkatimi çekti. Biri “Evliliğe İlk Adım” kitabı: “Evlilik bir geçinme sanatıdır”, “sevgi ile merhamet arasında sürekli bir akış vardır”, “eş olmak hayatın zorluklarına birlikte göğüs germektir. Kâmil insan olma yolcuğunda ona eşlik etmektir.”
Ancak Türkiye'de aile olmak demek milyonlarca işçi ve emekçi için Sisifos’un laneti gibi. Bir tas çorba ile çocuğun karnını doyurmaya çalışan anneler, evi geçindirebilmek için iki işte birden çalışan babalar, bodrum katların rutubetli evlerinde büyüyen çocuklar... Her sabah hayata sıfırdan başlayan milyonlarca işçi. Bu lanet bir gün çocuklarına bırakılacak olsa dahi Ölüler Ülkesi tanrıları yenilmez değil.
Üniversitede Anayasal hakka dair yanlış bilgilendirici kitap
Dikkatimi çeken bir diğer kitap “Aile ve Hukuk Ekseninde Aile Hayatımız” adlı kitap. Kitapta, “Aile Kavramı ve Önemi”, “Evlenme Akdinin Geçerlilik Şartları”, “Cinselliği İhmal Etmemek”, “Eşine Karşı Alımlı Olup Süslenmek”, “Doğum Kontrolü”, “Kürtaj”, “Taşıyıcı Annelik” gibi çeşitli başlıklar yer alıyor. Sadece kürtaj başlığına değineceğim yazıyı daha fazla uzatmamak için. Kürtaj Türkiye’de 10. Haftaya kadar isteğe bağlı olarak yasal bir hak. Bu yasal hakka dair kadınları bilgilendirmek yerine bu hakkın kullanımının önüne geçmek üzere ifadelere yer veriliyor. Burada şöyle deniyor: “İslam hukukçularının tamamı kürtajı 'cinayet' olarak değerlendirmiş ve faillerine ceza terettüp ettirmiştir.” Bugün kadınların güvenli erişilebilir kürtaja erişimi sağlamak için yasal hakkını güvence altına almak bir yana fiili bir yasak ile karşı karşıyayız. Evli olsun veya olmasın kadınlar tecavüze uğradığında doğurmaları bekleniyor.
Kitapta da bu konu tam da bu beklentiyi destekleyecek şekilde işleniyor. Bu kitabı bir kenara bırakıp gerçeklere bakalım. Kadınların, patronları, usta başları tarafından tacize uğradıkları gerçek. Yolda yürürken, otobüs beklerken, hatta evindeyken dahi kaçırıldıkları gerçek. Neredeyse her kadının evlilik içi tecavüze uğradığı, ilişkiye girmek istemediği için katledildiği gerçek! Regl olduğunda ped almakta dahi zorlanan (son dört yılda yaygın kullanılan bir markanın ped fiyatı yüzde 842 zamlandı) binlerce kadının, doğum kontrol uygulamalarına ulaşamadığı ve merdiven altlarında kürtaj olmak zorunda kaldığı ve ölüme terk edildiği gerçek.
Çevremizi saran şiddet kampüslerimizi de sardı
Çevremizi sarmalayan baskı, yasak ve şiddet politikası, etkinliklerle kampüslerimizde de yerini alıyor. Stantlardaki şirin ifadelerin, çiçekli broşürlerin, süslü sözlerin arkasında yatan gerçeği biliyoruz. Geçtiğimiz hafta Erciyes Üniversitesi’nde bir kadın öğrenci daha katledildi. Türkiye’nin dört bir yanında kadınlar korkuya teslim olmayacaklarını, kız kardeşlerinin hesabını sormak için alanlara çıktıklarında gösterdiler. Taleplerimiz etrafında daha çok yan yana gelmek ve eşit, özgür, sömürüsüz bir yaşam mücadelesini yükseltmek dileği ile.
Fotoğraf: Ekmek ve Gül
İlgili haberler
İAÜ Kadın Araştırmaları Kulübümüze ne oldu?
İAÜ Kadın Araştırmaları Kulübü, 19 Mart boykotuna katılan üyesine verilen uzaklaştırma sonrası baskılarla karşılaştı. Kadınlar, baskılara rağmen mücadeleyi sürdürmekte kararlı.
‘Rektör istifa’: Öğrenciler güvenli kampüs için mücadelede
‘Biz kadın öğrenciler, bu süreçte iç içe geçmiş iki hisle mücadele ediyoruz: Derin bir korku ve büyük bir öfke.’
Bizden yana bir yaşamı inşa edebilmek için...
‘Bir kadın öğrencinin eğitimine devam edebilmesi ile özgürce yaşayabilmesi, tüm bu iç içe geçmiş politikalarla doğrudan bağlanıyor.’
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN

























