Üniversiteli genç kadınlar içerisinde savaşın uzakta gerçekleştiği görüşü, barışın nasıl geleceği tartışmalarını da gölgeleyen bir unsura dönüşüyor. Oysaki savaş, halkları doğrudan ya da dolaylı olarak etkilerken savaşın getirdiği yıkımı en çok sırtlayan yine kadınlar oluyor. Savaşlar karşısında kadınlara vadedilen ölüm, şiddet, yıkım, sömürü veya ağır göç koşulları arasında bir yaşam oluyor.
Barışı getirecek şey ne olabilir?
Örneğin, İkinci Dünya Savaşı sırasında erkeklerin orduya alınmasıyla üretimin devam etmesinin koşulu olarak “We can do it” temasının propaganda edilmesi, kadınların daha ağır çalışma ve sömürü koşullarına itilmesine neden olan bir etkendi. İkinci Dünya Savaşı’nın sona ermesiyle “Evine dön, Rosie” çağrısıyla bu kez kadınların yeniden evin içine hapsedilmesi, kadınların koşullarının nasıl erkeklere göre ‘ayarlandığını’ gösteriyor.
Bugüne baktığımızda savaşların emperyalist devletlerce sürdürüldüğünü ve bunun kadınlar açısından en yıkıcı örneklerinin yanı başımızda yaşandığını görüyoruz. Siyonist İsrail’in Filistin halkına karşı uyguladığı soykırım, Filistinli kadınların hayatı için tehdit oluştururken, şiddetin doğrudan öznesi haline gelmelerine neden oluyor.
Bu tabloya baktığımızda barışı talep etmenin gerekliliği aşikâr. Ancak burada temel soru şu: Barışı getirebilecek olan şey ne olabilir?
Tarihin belirli dönemlerinde devletlerin “barış” söylemleri ürettiği örneklerle de karşılaşıyoruz. Bunlar kimi zaman kadınların yaşamı için olumlu gibi görünse de kimi zaman bu söylemlerin başka çıkarların örtüsü olarak kullanıldığını görüyoruz. Örneğin Amerika’nın Afganistan işgalini meşrulaştırmak için Taliban’ı, kadınlar için daha özgür koşullar var ettiğini ileri sürdüğünü söyleyerek kullandığı gibi, koşullar değiştiğinde de aynı grupların Amerika’nın eli kolu olarak yeniden iktidara gelmesini tercih ettiğini de gözlemliyoruz. Bugün açısından Filistin için üretilen barış söylemlerinde kadınların eşit ve özgür bir yaşam talebinin değil, Gazze’nin yeniden inşası üzerinden elde edilebilecek rantın ve kurulacak bağımlılık ilişkilerinin gözetildiği açıkça görülmekte.
Kadın mücadelesi barışın teminatı
Ancak kadınların mücadelesi de bu koşulların içinden filizlenmeye devam ediyor. Barış Anneleri’nin savaşın getirdiği şiddet, zulüm ve sömürüyü durdurmak için yıllardır verdikleri mücadele, bunun en somut örneğidir. Pakistanlı kadınların hem kendi ülkelerinde hem de Afganistan’da Amerika’nın desteğini arkasına alan Taliban yönetimine karşı başlattıkları yürüyüşlerden tutalım, İran’daki kadınların özellikle Mahsa Amini’nin öldürülmesi sonrası Molla rejimine karşı başlatmış oldukları mücadeleye kadar; kadınların savaşlarla, gerici politikalarla hakimiyetlerini genişletmeye çalışan emperyalistlere, işbirlikçi yönetimlere karşı verdikleri mücadele, tüm dünya kadınlarının direnişine ışık tutmuş, barış talebinin büyümesinde dönüm noktası olmuştur.
Bugün içinde yaşadığımız dünya ve yaşanan savaşlar, Türkiye’nin de dahil olduğu emperyalist ilişkiler ağının doğrudan bir sonucu olarak karşımızda duruyor. Dolayısıyla, barışı getirecek olan şey, emperyalist devletlerin kendi çıkarlarına göre kurguladığı sahte “barış” söylemleri değil; bu savaşların karşısında örülecek olan, tüm kadınların içinde bulunduğu enternasyonal ve anti-emperyalist bir kadın mücadelesidir.
Görsel: Canva Pro yapay zeka görsel oluşturma aracı
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN






















