İyi ki doğdun Mine Özerden...
‘Ben bu satırları yazarken kim bilir kimler, neleri dava ediniyor? Birileri yangın yönetmeliklerini, birileri ruhsat şartlarını, birileri görev tanımlarının gerektirdiği mahkumiyetleri...’

Canım Mine,

İki gün önce 60 yaşına girdin. Bu ay doğan çok sevdiğim dostlarım, kardeşlerim olmasına rağmen benim sayacım seninkine ayarlıydı. “30 Ocak Perşembe günü Mine'nin doğum günü, unutma.”

Neler neler unutuyorum bir bilsen. Buysa aklımdan hiç çıkmadı:

Kaç yaşında özgür kalacağını bilmeyen bir kadın, 60 yaşına nasıl girer?

“Girmeyip de ne yapayım Filiz?” desene. Direkt yanıt alamadığım için kurgusal monoloğum devam edecek sıkı dur!

Belki bizden daha gönül ferahlığıyla giriyorsundur yeni yaşına. Hem masum hem hapsedilmiş olmanın senin üstünden kısmen aldığı bazı sorumlulukları düşünecek olursak?

“Buradan sizin için bir şey yapamam sizi gidi dışarıdakiler, biraz da siz uğraşın!” filan.

Yok, seni tanımasam uydurur dururum ben böyle. Oysa duydum ki içeriden dışarısı çok daha kötü görünüyormuş.

Bu mektubu sana ve okuyan diğer herkese açık yazdığım için cezaevindeki mektup okuma komisyonu senden önce okuyup “Görülmüştür” diye teslim edene kadar mektup bir sürü kişi tarafından “görülmüş” olacak. İşin güzelliği de şu ki tarafımdan mahremiyeti kaldırılmış bir mektubun açılmasının artık hiçbir öneminin kalmaması. Bu da size attığım üçüncü gol olsun komisyon üyeleri.

Daha önceki iki açık mektubu yazarken kendimi ikiyüzlü hissetmiştim. Şimdiyse gönlüm rahat. Senin için doğum günü hediyem, senin gibi güzel bir kadının doğum gününü herkese duyurmak olacak. Ey ahali! Mine adında bir çiçek, taş duvarların arasında mis gibi kokmaya devam ediyor, duyuyor musunuz?

Geçenlerde Çağla senin doğum günün için özel bir toplantı yapıp kaydetti. Ağlarım diye kameramı açmadım başta. Ben epey sulu göz biriyim ayıptır söylemesi. Orada olmayan birinin doğum gününü kendi aramızda kutlamak yeterince acıklıyken üstüne seni tanımış, bir şekilde bir yerlerde ortak güzel işler yapmış olanların anlattıklarını dinlemek... Sonrasında seni ziyaret edebilenlerin aktardıkları bazı yoksunluklardan haberdar olmak. İnfaz memurları dışında kimseyle görüşemediğiniz yalıtılmış bir ortamda tutulduğunuzu ve konuşmaya hasret kaldığınızı bilmiyordum. (Özenmedim desem yalan olur.)

Sizin de oradan izlediğiniz üzere buralar iyice garaipler sirkine döndü. Bazı içeridekilerin dışarıya, bazı dışarıdakilerin içeriye, bazı kurguların gerçeğe bazı gerçeklerin kurguya çevrilmesi söz konusu. Nerede daha güvende olduğumuz da ayrıca tartışılır. İçeride mi dışarıda mı, hakikatin dikenli kucağında mı, aldanışın tatlı rehavetinde mi?

Bir de ilgili ilgisiz herkesi tombala torbalarına atıp zoraki birinci çinko, ikinci çinko eşleşmeleri yapma projesi başladı. Evet kızma, ilgili ilgisiz derken senin isnad/ iddia edilen suçla zerrece ilgisiz ama konunun özüyle ilgili olman bir yana şimdi aynı torbaya ilave edilmeye çalışılan bazı insanların konuyla ilgisiz ama konu başlıkları bambaşka suçlarla ilgili olmaları çok mümkün. Yani şimdiye kadar kızdığımız şey, buncacık temiz kalmışken böyle ilgisizliklerle kirlenmesine daha da kızmamız mümkünmüş demek ki!

Böyle konuşunca da dava insanı gibi görünmek istemem. Benim toplamda kaç davam var düşünmem lazım. Biri sensin. Toplu ve torba olarak değil. Başlık olarak değil. Sade ve biricik olarak Mine. Bir defa da Kaz Dağları'na maden yapılmasın diye gitmiştim, onu da sayarsak iki. Zaten onun arkasında da çok durmamış, bir toplu yürüyüşe gidip dönmüştüm.

Düşündüm de savaşlara filan da karşıyım ya acaba bizim Saraçlar Caddesi’nde kızım Ayşe ile iki kişilik bir protesto ekibi olarak pankart açmamız sayılır mı? Düşündükçe de gülesim geliyor. İsrail bizim pankartı görüp ateşkes görüşmelerine katılmış diyorlar. Pankarta da pastel boyayla “Kötüyü Görüyoruz” yazdık. Çok etkili oldu demek ki (Kih kih). Şimdi şöyle ki Mine’cim “Kahrolsun bilmem hangi ülke” diye toptancı kahırlar yazamıyorum ben. Her ülkede her kanaatten insan olduğunu bilecek, seçili hükümetlerin herkesi temsil etmediğini bilecek yaşlardayız. Toplu bir kahır istemiyorum. Spesifik kahır tercih ediyorum.

Ben bu satırları yazarken kim bilir kimler neleri dava ediniyor? Birileri yangın yönetmeliklerini, birileri ruhsat şartlarını, birileri görev tanımlarının gerektirdiği mahkumiyetleri… Takip etmedim ben, gücüm yoktu. Şubat depreminden hatırlarsın, ruh sağlığım bozulmuştu. Bir hikaye dinlesem önceki bildiğim hikayelerin voltrana dönüşüp beni ışın kılıcıyla tarumar etmesi çok mümkündü. Hiç bakamayıp gözlerimi kulağımı kapatıp kaçtığım için, şahitliğimi paylaşmadığım için özür bile dileyemem, akıl sağlığını kaybedenlerin şahitliği kabul edilmiyor çünkü.

Ezbere biliyorum zaten. Tarih derslerinde anlattığım değişmez gerçekler. Hepsi bir şeye çökme hikayesi.

Huzurumuza çöküyorlar. Geleceğimize çöküyorlar.

Var var, davalarım var da…

Böylesi bir eylemsizlikle evren neyi alkışlayacak hiç bilmiyorum. Öyle duralım biz. Bakalım.

Arkadaşın Elif ile tanıştık. Seni ziyaretleri sırasında ona, yolladığım mektupları sevdiğini söylemişsin. İşte o zaman Mine, nihayet, burada utanç içinde kıvranmak dışında bir şey yaptığımı anlamış oldum.

Eğer içerlemezsen ironinin dibi ama bu bilgi beni bir miktar özgür kıldı. (Şakacı da bir şirin)

Şimdi ben mi sen mi daha özgür belli değilken okuyanlara dönmek isterim.

Kardeşin Deniz, yaş günün için yapılabilecek birkaç şey listelemiş. Bunlardan birini onun hediyesi olarak burada açmak isterim.

Şunları seçiyorum paketin içinden:

    1) Mine’ye ne sormak istersiniz?

    2) İyi ki doğdun Mine, çünkü...

Bunlara yanıt yazmak isteyenlerin bana mesajla iletmesini isteyeceğim mektubu senden önce okuyanlardan. Sonra da onları ayrı bir mektup olarak sana yollamayı düşünüyorum.

Eminim ki sana değen her cümleyle bizim için biraz daha VAR olacaksın. İyi ki doğmuş biri olarak.

Filiz’in, şahidin…

MİNE ÖZERDEN KİMDİR?
Sinemacı, belgeselci, reklamcı ve eski Anadolu Kültür çalışanı Mine Özerden, 2011 sonunda Taksim'in yayalaştırılması ve Gezi Parkı'nın yerine Topçu Kışlası yapılması projesine karşı oluşturulan Taksim Platformu üyesi oldu. Gezi Parkı eylemlerine bağlı olarak yürütülen Gezi Parkı Davası’nda, 25 Nisan 2022'de “hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüse yardım etmekten” 18 yıl hapis cezası istemiyle tutuklandı.

*[email protected]

Kolaj: Ekmek ve Gül 

İlgili haberler
Daha ne kadar çukur olabilir?

‘Neden kadınlara yönelik olan programlarda kadınlar bu denli aşağılanıyor ve hırpalanıyor Gündüz kuş...

Korkmayacağımız bir hayatı hak ediyoruz

'Sevgili kız kardeşlerim, bu yalnızca birkaç kadının hissettiği bir korku değil. Bu, hepimizin ortak...

Soluduğumuz havayı dar edenlere inat yalnız değili...

'Uğradığımız sistematik şiddetin arttığı bu zamanlarda, birbirimizin ellerimizi daha sıkı sıkı tutac...