Sığınmacılarla çalışan eski bir mülteci, Haneen Abdel Khaleq
‘Belki biraz klişe olacak ama benim için en önemli şey onlar için bir farklılık yaratmak. İnsanlar hayatlarının en kötü dönemlerini geçiriyorlar ve ben onları her şekilde desteklemek istiyorum.’

Göç etmeye zorlanmış bir ailenin ardından şimdi benzer durumları yaşayan insanlara destek olmaya kendini adayan bir kadın Haneen Abdel Khaleq. 1990 yılında Körfez Savaşı patlak verdiğinde, Filistinlilerin göç etmeye zorlanmasıyla birlikte ülkeden kaçan Haneen ve ailesi Kuveyt’de yaşıyordu. Haneen on yaşındayken Suriye’den Ürdün’e, oradan da Avustralya’ya taşınmışlardı. Yetişkin bir birey olduktan sonra Haneen, Ürdün’de Filistinli mültecilerle çalışmaya başladı ve aslında aradığı şeyi bulmuştu. Haneen’e, Avrupa’da yaşanan mülteci krizinin zirvesindeyken Malmö Üniversitesi Uluslararası Göç ve Etnik İlişkiler bölümünden bir burs teklifi geldi. “İsveç’e Suriye gibi yerlerden gelen çok sayıda insan vardı. Mülteciler ve sığınmacıların çevresinde çok fazla konuşma yapıldı.” diyen Haneen devam ediyor: “Malmö’de savaşın insanlar üzerinde bıraktığı yersiz yurtsuz kalma duygusunu görebildim ve sonrasında bu gördüklerimi öğrendiklerimle birlikte akademik bir şekilde tartıştık.” Haneen, Malmö’de bir yüksek lisans öğrencisi olarak Afrika, Asya ve Ortadoğu ülkelerinden gelen uluslararası öğrencilerle birlikte öğrenmenin deneyimini zenginleştirdiğini de ekliyor: “Devam eden şeyler üzerine farklı deneyimlerimizi ve görüşlerimizi paylaşabildik. Bu çeşitlilik gerçekten çok değerliydi.”

LİMBO’DA YAŞAMAK

Haneen, Suriyeli mültecilerin durumunu ‘umutsuz’ olarak tanımladığı yer olan Lübnan’da koruma görevlisi olarak çalışırken, tezini de bitiriyor: “Mültecilerin Lübnan’da karşılaştığı pek çok konu var; mesela yasal belgeler için yapılacaklar gibi pratik şeyler. Durumun kötüden daha kötüye gittiğini görüyor olmak kahredici, ve insanlar Suriye’ye geri dönmeyi bile düşünüyorlar”

Bu gibi ağır meselelerle günlük olarak uğraşmak duygusal da bir şey aynı zamanda ancak Haneen’in de belirttiği gibi, mücadele etmeyi, başa çıkmayı öğrenmek de bir süreç.
“5 yıl önce mültecilerle çalışmaya başladığımda durum gerçekten çok zordu. İnsanlar bana Limbo’da yaşamanın bir çeşit intihar etmek olduğunu söylüyorlardı. Bense, çalıştığım yerlerden o kadar çok destek aldım ki ve zaman geçtikçe benim için daha kolay oldu ve nasıl başa çıkacağımı da öğrendim.”
“Beş yıl önce mültecilerle çalışmaya başladığımda, genellikle çok zordu. İnsanlar bana limboyla yaşamanın onları intihar hissettirdiğini söylerdi. Benim için çalıştığım yerlerden çok destek aldım ve zamanla daha kolay oldu ve bununla başa çıkmayı öğrendim.”

Haneen’in gelecek hedefi, göç politikalarında değişiklik yapmak. Ancak şu an için Haneen en rahat olduğu yerde, yani insanlarla etkileşim halinde. “Belki biraz klişe olacak ama benim için en önemli şey az da olsa onlar için bir farklılık yaratmak. Bu insanlar hayatlarının en kötü dönemlerini geçiriyorlar ve ben onları her şekilde desteklemek istiyorum.” Haneen’in göç konusundaki ilgisi aslında kısmen Filistinli – Avusturyalı olarak kendi kişisel deneyiminden anlaşılabiliyor.

KENDİ KİMLİĞİNİ BULMASINA YARDIMCI OLAN YOL

Haneen’in bakış açısına göre ekonomi, göçler ve entegrasyon gibi şeyleri öğrenirken bunların yanı sıra Malmö Üniversitesinde devam eden adaletsizlikleri ve bunlara ilişkin nasıl bir değişiklik yapabileceği konusunda da daha pratik düşünmesine yol açtığını söylüyor: “Sanırım bugünlerde işleri daha pragmatik görüyorum. Avustralya’da sığınmacıların ne kadar fazla tedavi gördüğünü ilk kez gördükten sonra, durumu iyileştirmenin ve mülteci haklarını desteklemenin her zaman savunacağım bir şey olduğunu artık biliyorum. Üniversitede okumak Haneen’in şu an bulunduğu yere doğru ilerlemesinin önemli bir parçasıydı ve aynı zamanda kendi yaşamının ve kimliğinin belli kısımlarıyla terfi etmesine de yardımcı oldu: “Yaptığım çalışmalar, kimliğimin bu kadar katı olmaması gerektiğini anlamama yardımcı oldu,” diye açıklıyor. “Avustralyalı ya da Filistinli olmamın bir önemi yok. Şu ana kadar pek çok ülkede yaşadım ve ne kadar çok öğrenir ve yaşarsam, yaşadığım ve istediğimi belirleyip, daha özgür olacağımı hissediyorum. ”

Berivan Balkay Ekmek ve Gül için çevirmiştir.

İlgili haberler
Türkiye'de mülteci kadın olmak

Ülkelerindeki savaş başta olmak üzere insanlık dışı yaşam koşulları yüzünden göç yollarına düşen mül...

GÜNÜN CESURU: Mülteci kampında doğdu, uçakla dünya...

Shaesta Waiz Dünya’nın çevresini tek başına uçan kadın pilot olmak için uçuşa başladı.

GÜNÜN KİTABI: Mülteci Kadınlardan Masallar

Suriye, İran ve Irak’tan Türkiye’ye göç etmek zorunda kalan 7 kadın çocukken dinledikleri masalları...