GÜNÜN FİLMİ: Kaygı
Hasret’in, kişisel hafızasından yola çıkarak toplumsal belleğe uzanan, unutmanın sınırları üzerine bir psikolojik gerilim.

Ceylan Özgün Özçelik’in dünya prömiyerini Berlin Film Festivali’nde yapan ilk uzun metrajlı filmi Kaygı, bir haber kanalında belgesel kurgucusu olarak çalışan Hasret’in (Algı Eke) kişisel hafızasından yola çıkarak toplumsal belleğe uzanan, unutmanın sınırları üzerine bir psikolojik gerilim. Kaygı, bir tür filmi olmasına rağmen esasında film boyu arka planında işlediği basın manipülasyonu, sosyal medya aktivizmi, kentsel dönüşüm gibi temaları ve özellikle ana derdini finalde ortaya çıkaran katliam sekansıyla birlikte çok net bir politik film. Özçelik, ülkenin yakın politik tarihi üzerindeki dönüşümler sonucunda her geçen gün daha da artan kendi içimizdeki korkularımızı, kaygılarımızı güncel siyasi konjonktür üzerinden gün ışığına çıkarıyor. Öyle ki, her gün şehirlerimiz değişiyor, sokaklarımızın adı değişiyor, tarihi binalarımız yıkılıyor, kültür sanat mekanlarımız yıkılıyor, yerlerine ruhsuz AVM’ler yapılıyor. Bir süre sonra bu yeni binaların öncesinde orada ne olduğunu hatırlamamaya başlıyoruz; hafızamız, anılarımız, yaşanmışlıklarımız her geçen gün daha fazla yok ediliyor.

Özçelik, özellikle Hasret’in sokaklarda yürüdüğü yerlerin arka planını sürekli bir inşaat alanıyla doldurarak her geçen gün daha çirkinleşen, betonlaşan, grileşen, inşaat seslerinden geçilmeyen, kültür kıyımına uğrayan, muhalif gazetecilerin işten çıkarılarak ya da tutuklanarak susturulmaya çalışıldığı, yaşanılan ölümlerin gündelik hayatın bir “fıtratı!” haline getirildiği, “Yeni Türkiye” adı altındaki cinnet halimizi adeta distopik bir atmosfer eşliğinde gözler önüne seriyor. Bu bağlamda Hasret’in çalıştığı televizyon kanalının adının “Tek TV” olması zekice ve manidar. Yandaş medyanın ele geçirdiği TV kanallarında her gün tek bir ağızdan çıkmışçasına iktidarın yüzde 50’lik kitlesine göre değiştirilmiş, dizginlenmiş haberlerin, eğlence ve evlilik programlarının, penguen belgesellerinin, bitmeyen bir mağduriyet söyleminin yayınlarıyla etkisizleştiriliyor, ruhsuzlaştırılıyor ve dönüştürülüyoruz. Kanalın “ne duyuyorsanız o, ne görüyorsanız o” sloganı da iktidarın yayın mensuplarının redakte ettiği, tarafsızlıktan ayırdığı, ödül törenlerinde muhalif konuşma yapıldığı zaman yayını kestiği ya da sesi kıstığı, haber içeriklerini ve KJ başlıklarını değiştirdiği sisteme net bir gönderme olarak anlam kazanıyor.

İlgili haberler
GÜNÜN FİLMİ: Rosa Parks’ın öyküsü

Cesur bir kadının hikayesini izlemek ister misiniz? Siyahi ayaklanmanın fitilini ateşleyen Rosa Park...

GÜNÜN FİLMİ: Ateşböceklerinin Mezarı

Savaşlar en çok kadın ve çocukları etkiliyor. Bu etkileri çok açıkça gösteren bir film Ateşböcekleri...

GÜNÜN FİLMİ: Gizli Sayılar (Hidden Figures)

‘60’lar Amerika’sında NASA’da çalışan üç kadın matematikçinin kendilerini kanıtlamaya çalışma ve ayr...