Bir iş arkadaşımla doğum sonrası yaşadığı zorluklar, değişen aile dinamikleri, gelecek kaygılarına dair uzun bir telefon sohbetimiz oldu. “Telefon sohbeti”ne özel vurgu yapmak isterim; 10 dakikalık yürüme mesafesi uzaklığında oturup, aynı hastanede çalışıp, bir yıldan fazladır yüz yüze görüş(e)memişiz. Telefonu kapamak üzereyken “Abla sen yaşam koçu olmalıymışsın bana çok iyi geldin” dedi. Ve bambaşka bir konuda sohbetimiz devam etti.
“Sen ne iyi bir ablasın da diyebilirdin, ya da dostluğa dair bir şey de… Ancak bir dosta ya da büyüğe akıl danışmanın yerini bir ‘koç’a danışmak aldı” dedim. O da bana hak verdi. Çok yönlü bir konu tabii; sosyal ilişkilerde zayıflama, yalnızlaşma, yabancılaşma vb. gibi kavramlarla açıklanabilecek sosyolojik tablo.
Öyle ya... Şimdilerde “danışmak” denince yaşam koçluğu, doğum koçluğu, aile ve ilişki koçluğu, öğrenci koçluğu vb. akla geliyor; “dayanışmak” deyince grup terapisi.
Bilindiği gibi koçluk; deneyimli bir uzmanın ücret karşılığı yaptığı bir görüşme, danışmanlık süreci. “Uzmanlığın” nasıl alındığı ve eğitim kriterlerinin net olmaması, yetki sınırlarının belirsizliği vs. nedeniyle psikolog ve psikiyatrlar arasında farklı yönleriyle tartışılan bu alana dair bu mektubun sorusu ise “insanlar neden danışmak için para verip uzmanlara gitmeye başladı?”.
Amacım kısa yoldan acemi bir yanıt bulmak değil, farklı yönleriyle bir tartışma başlatmak.
Yardım almak, akıl danışmak, dertleşmek, paylaşmak, dayanışmak, içini dökmek yerine derdimizi saklamaya mı başladık acaba? Birbirimize güvenimizi mi kaybettik, samimiyetimizi mi, yardımlaşma duygumuzu mu?
Uzman bir koçtan danışmanlık almanın “dertleşmek” ile aynı olmadığı söylenecektir; doğrudur da ancak neden böyle bir “sektör” oluşmuş ve toplumda oldukça yaygın bir karşılık bulmuştur?
Eskiden cesaret vermek için sırtına hafifçe vurup “hadi koçum benim” derken, bugünlerde desteğe ihtiyacı olan kişiye -kelimenin İngilizceden gelen (coach) başka bir anlamıyla- “sen bir koça danış” diyebiliyoruz.
Oysa, ihtiyacımız olan yaşam koçluğu, kişisel gelişim eğitimleri vd. değil insanca yaşam koşulları içinde sürdürebileceğimiz; duygu ve düşüncelerimizi ifadenin engellenmediği, baskılanmadığı bir demokrasi ortamında haklar ve özgürlükler temelinde kuracağımız, güvenli ilişkilerdir.
Hatta bana kalırsa en önemli anahtar kavramlardan birisi “dayanışma”dır.
Nerede o eski dostluklar, nerede o eski komşuluk ilişkileri yakınmalarının ardından gelen 80’ler nostaljilerinin yerini dayanışma, ortak sorunlar etrafında birleşerek örgütlü tepki verme almadığı sürece sosyal ilişkilerdeki yoksullaşma da yozlaşma da sona ermeyecektir.
Yukarıda da söylemiştim, bu yazının amacı kısa yoldan acemi bir yanıt bulmak değil, farklı yönleriyle bir tartışma başlatmak.
Haydi tartışalım.
Dostça dayanışma dileğiyle.
İlgili haberler
Uzaktaki, yakındaki… Okullu olmanın tarihi...
Uzaktan eğitime geçtiğimiz, uzaktan eğitimin bin derdiyle de uğraştığımız şu günlerde gelin hem uzak...
Pedin tarihi: Papirüsten kumlamaya, utançtan kutla...
Antik Yunan’dan, günümüze süregelen, türlü yollara başvurulan, kimi kabilelerde utanç kimisinde kutl...
Bu bir bilgisayar oyunu değil! Bu, savaş!
Savaşı barış zamanının bütününe yayan faşist iktidarlar da muhtemel tehlikelere karşı kadını, onlara...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.