Akşamın geç bir saati. Annem bekleyişteydi; kapıyı açtı, elimdeki poşetlere korku ile baktı. Hep kontrol ettiği ve tedirgin olduğu şeylerdir poşetlerimin içindekiler. Yavaştan odanın bir kenarına sıkıştırmaya çalışırken “Kendi başını sonra da benim başımı derde sokacaksın” diye yanıma yanaştı. Sandığı gibi korkacağı şeyler olmadığını söylerken “Bak istersen kıdem tazminatıyla ilgili şeyler de var” dedim. Sonra “Kalk getir, bana da oku” dedi. Belki de ilk defa bir bildiri okutmak istedi bana. “Kıdem tazminatı hakkımızdır, güvencemizdir” diye başlarken kafa sallayarak okuduğum her şeyi aklına tutmaya başladı. Okuduğum bildiriyi bitirdikten sonra “Sen neden bunu bana okuttun” diye sordum. Annem 59 yaşında, emekli, ama hâlâ çalışıyor. “Seni ilgilendiren bir şey yok artık” dediğimde, tek kaygısının birlikte çalıştığı genç arkadaşları olduğunu söyledi. Onlara anlatmak istiyormuş, anlatmadan, onları uyarmadan içi rahat etmeyecekmiş.
GÖÇLE GELEN İŞÇİLER, UCUZLAŞAN EMEK, ARTAN SÖMÜRÜ
Annem 30 yıl Çağlayan’da tekstilde, konfeksiyonlarda çalışmış, belki ömür törpüsü olmuş overlok makinesinde gözlerini kaybetmiş, ama bunun yarısı kadar bile sigortası yapılmamış. Belli başlı küçük işçi direnişlerine katılmış, 80’li yılların başında başlamış çalışmaya. O zamanlar Çağlayan’da çalışmak işsiz kalmamak demekmiş. Sigorta ve az buçuk güvenceli çalışma imkânı denebilirmiş, en azından topluca ses çıkartıp hak almaları söz konusuymuş. Annem o günleri şöyle anlatıyor; “O zaman da senin gibi gençler vardı, okumuş, bizlere yol gösterir anlatırdı. Hatta biz işten atılmayalım diye kendilerini deşifre ederdi. Onlara göre kaygılarımız ve geçim derdimiz daha fazla diye.”90’lara doğru sigortasızlık, esnek çalışma, konfeksiyonların atölyelere geçiş aşamaları... Her şey bozuşmuş. 80’lerde oranın yerlisi işçilerinin yerini 90’lı yıllarda doğudan gelen göçmen işçiler almış. Çağlayan’ın bu sirkülasyonu süregelen bir durummuş. İlk Karadenizliler, ardından Aleviler, sonra Kürtler (hâlâ göçmekte), ardından Moğolistan ve siyahiler, en son da savaştan kaçan Suriyeliler… Herkesi kendi içinde barındırmış, fakat en yenisi geldikçe emek daha da ucuzlamış ve sömürü artmış.
İŞÇİLERİN BİRLİKTELİĞİ DEĞİŞTİRECEK BU DÜZENİ
Şimdi kıdem tazminatı tartışmalarında annemin kaygılarından başlarken, geçmişten süregelen bir kaygı geleceğe yansımış. Hayatının çalışmakla geçtiğini söylerken o kendini şimdiye oranla pek şanslı hissetse de hâlâ çalıştığı gerçeği var. Fakat arkadaşlarına onun aldığı ancak arkadaşlarının alamayacağı kaygısını taşıdığı tazminat haklarını, iş güvencelerinin ellerinden alınmak istenmesini iş yerine götüreceği bildiriyle anlatacağını söylüyor. Çalıştığı yemekhaneden, temizlik işçilerine, güvenlik görevlisine kadar bu meseleyi tartışmayı düşünüyor. “Belki bilmiyorlar ve öğrendiklerinde her şey çok geç olabilir” diyor. Okuduğum bildiriyi sabah yolda dağıtan gençlerden aldığını söyleyerek, yemek paydosunda okuyacak ve tartışma açacakmış. İş yerine bildiri götürmesi onu işinden edebileceği için yoldan geçen gençler dağıtırken aldığını söyleyecekmiş. “Bu iktidar döneminde son 10 yılda daha da kötüye gitti her şey. Yoksulun daha yoksul, zenginin daha da zengin olduğu bir düzende yaşıyoruz. O yüzden işçilerin birlikteliği değiştirecek bu düzeni” dedi.Canım annem :)
İlgili haberler
Kıdemde fon: Tazminat hakkı ve güvenceye son!
Kadın işçilerin çoğunluğu küçük işyerlerinde çalışıyor ve çoğunun tek güvencesi kıdem tazminatı. İşt...
Annemin Elleri
O mavi sandık artık annemin yarasıydı. O nakışlı ve dantelli yastıklara başını huzurla koyamadı, o i...
Adalet yürüyüşündeki bir annenin isyanı: Ben sığır...
KHK ile ihraç edilen doktor kızı için adalet yürüyüşünde bulunan anne Zeynep Sarı zorluklarla büyütt...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.