Güleda’nın adını bilgisayar ekranına yazar yazmaz, sözcüğün altı kırmızı bir çizgi ile çiziliyor, yazı kontrol veriyor. Kızın adı “Gül” olabilir, “Eda” olabilir, Güleda nasıl olur? Ülkemizin acılı kadınların kaderi değişsin diye mi, bu adı koydu annesi babası. Hem gülecek, hem edalı olacak. Öyle de oldu. Yaşamın gizil doğasını daha lisede öğrenci iken bildi. Bir erkek arkadaşı oldu.
Liseli genç bir kız olarak flört etme hakkını kullandı. Olayların gidişine bakıldığında bu ilişkinin kendini içten içe korkuttuğunu psikolojik baskılar yaşadığını, sosyal çevresinden koparıp yalnızlığa ittiğini, bedenine fiziksel zarar verdiğini anladı. Önemli bir karar verdi. Kafasındaki kargaşaya son vermek ve bir başka yerde yaşamını sürdürmeyi denemek istedi. Cep telefonunu kapadı. Üniversite okumak için bir başka ile yerleşti.
Ne var ki, katil kendine musallat olmuştu. Şiddet açık tanımı ile yola çıkmıştı. Israrlı takibi bırakmadı. Kapısına tespih bırakarak korkuttu ve onu konuşmak için zorladı. Katilin ifadesiyle birbirlerine hakaret ettiler, iş daha da ileri gitti, yaralamaya kadar vardı. Polise gidildiğinde katil serbest kalmayı başardı. Katil yine peşine düştü ve işkencelerle onu ayrılmamaya zorladı, sonunda öldürdü.
Güleda 19 yaşında yaşamın baharında bir genç kızdı. Bir süre önce ömür boyu birlikte olmak için birbirine söyledikleri vardı. İlişki daha en güzel anlarda yürümediyse, ısrar nedendi. Yol yakınken özgürleşme şanslarını deneyebilirlerdi. Erkeğin kadını kendine ait görme düşüncesi gafletti. Şiddetti. Kadın aklını, duygularını kullandı. Ayrılmak isteği onun güçlü sezgileri olduğunu gösteriyordu. Taşınması iradesine, bağımsız bir birey olmasına işaretti. Erkek ne yaptı, güç kullandı, öfkesini kustu, onu yok ederek, cezalandırdı. Yani şiddet her türlüsü ile toplumda kol gezdi.
Bir başkası; adı Feray, Toros Üniversitesinde öğrenci. Ailenin tek çocuğu, daha gençliğin pırıltısı sürerken görüştüğü belki daha flörte bile başlamadığı bir polis tarafından öldürüldü. Güleda yeni haberdi, Feray ise Kadın Meclisleri’nin 24 Kasım’da Kadıköy İskele’de düzenlediği toplantıda elimde tuttuğum büyük posterde ismi yazılıydı… Her ikisi de öğrencilik çağındaydı. Aile içi şiddetin yakıcılığından öte flört şiddeti üzerinde düşündüm. Gençleri bitirip tüketen bu zihniyet belasının kökeni toplumdu, toplumda iktidarı elinde tutanlardı.
Güleda, Feray bu sonu hiç hak etmedi.
Son 11 yılda 2 bin 860 kadın cinayete kurban gitti. Şiddet ev içinden sokaklara taştı. Kim görmedi? En başta devlet kadını öncesinden koruyamadı ve karakolları, savcıları, yargıçlarıyla şiddete seyirci kaldı. Peki, vatandaşın Anayasal hukuk güvenliği nerede kaldı? Devlet sınıfta bile değil, sokakta başıboş kaldı.
Bu böyle gitmez, doğa kıyımına benzer kadın kıyımı kabullenilemez. Devlet bu şiddetin başlıca sorumlusudur. Önce hukuk devletini kurmak, kendi imzaladığı Uluslararası İstanbul Sözleşmesini ve onun paralelinde çıkarılan 6284 sayılı şiddet yasasını mırıldanmaksızın yaşama geçirmelidir. Bunun ilk adımı, Hukuk Reformu Strajesinde ele alınan, Hukuksal Koruma Sigortası uygulaması çerçevesinde şiddet mağdurlarına ücretsiz avukat bulma garantisi sağlamakla olacaktır.
İlgili haberler
Feray Şahin’in katiline ‘iyi hal’ indirimi!
Mersin’de polis memuru tarafından katledilen Feray Şahin’in katiline, mahkeme ‘iyi hal’ indirimiyle...
Kadın cinayetlerinde gerçeklerle devletin rakamlar...
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun kadın cinayetine dair açıkladığı rakamlar ile kadın örgütlerinin...
23 kez suç duyurusunda bulundu, ölmesini bekledile...
Öldürülen Ayşe Tuğba Arslan’ın 23 kez suç duyurusunda bulunduğu ama işlem yapılmadığı ortaya çıktı....
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.