'Direncimiz güçlü, haklarımızdan vazgeçmeyeceğiz'
Naci İnci'nin 'kız öğrencilerimizin güvenliği söz konusu' sözlerine Boğaziçi Üniversitesi öğrencisi yanıt verdi, rektörün okulda şiddeti önleme mekanizmalarını nasıl işlevsizleştiridiğini hatırlattı.

Dün akşam BBC News Türkçe, Boğaziçi Üniversitesi’nden öğrencilerin, akademisyenlerin ve atanmış rektörün de konuşmacı olduğu “Boğaziçi Üniversitesi protestoları beşinci yılında” adlı bir video haber yayımladı. Bu video haber ile birlikte, basının kampüse alınmadığı, sivil polislerin kol gezdiği, kulüp ve topluluk etkinliklerinin yasaklandığı ve sansürlendiği, yandaş akademisyen alımlarının yapıldığı, müfredatların ve kampüs yaşamının iktidarın ihtiyaçlarına göre şekillendirildiği, kampüslerimizin sermayenin adeta bir reklam panosuna ve arka bahçesine dönüştürüldüğü, rektör atamalarına ve üniversitedeki bütün antidemokratik uygulamalara karşı yapılan protestolarda onlarca arkadaşımızın gözaltına alındığı, tutuklandığı, disiplin soruşturmaları yediği bu geçirdiğimiz son dört seneyi atanmış rektör Naci İnci’nin kelimeleriyle duyma fırsatına eriştik.

Bu röportajda, Naci İnci’nin kendi atamasındaki sorumluluğu üzerinden atma çabasından, akademisyen ve öğrencilerin özerk ve demokratik bir üniversite talebiyle sürdürdükleri mücadeleyi kriminalize etmesine kadar pek çok konu dikkat çekiciydi. Ancak Boğaziçi bileşenleri açısından en çok öne çıkan nokta, üniversite yönetiminin aldığı güvenlik önlemlerine dair açıklamaları oldu. Boğaziçi’nde okuyan üniversiteli genç kadınların yaşamlarına dair kendinde söz hakkı gören Naci İnci’nin bu ifadeleri karşısında, bizlerin de bir cevap hakkı doğdu.

Bütün disiplin soruşturmalarının öğrencileri korumak amacıyla yapıldığını söyleyen Naci İnci, bugün kampüslerimizin her bir köşesine diktiği güvenlik kameralarının varlığını meşrulaştırmaya çalışarak, “özellikle kız öğrencilerimizin güvenliği söz konusu” diyor. İnci’ye göre Boğaziçili kadın öğrenciler, kulüpler ve topluluklar aracılığıyla çeşitli tehlikelere maruz kalıyor, gizlice alkol tüketiyor ve “kızların dirençleri daha düşük” olduğu için iradelerini kaybederek istismara uğruyorlarmış.
Bu cümlelerin sahibinin, daha rektör yardımcısıyken Türkiye’deki üniversitelerde bir ilk olan ve aktif şekilde işleyen Cinsel Tacizi Önleme Komisyonu’nun (CİTÖK) koordinatörü Cemre Baytok’u görevden alan, ardından komisyonu çeşitli bütçe bahaneleriyle işlevsizleştiren kişi olması, biz Boğaziçili kadınlar için hiç de şaşırtıcı değil.

Çünkü dört yıldır, kampüslerimizin güvensiz hale geldiği; yurtların ve kütüphanelerin denetimlerinin aksatıldığı; üniversiteli genç kadınların barınma ve beslenme koşullarının giderek niteliksizleştiği; BÜLGBTİ+ Çalışmaları Kulübü’nün kapatıldığı; Naci İnci’nin “tehlike” yuvası olarak gördüğü kulüp ve toplulukların, yıllardır Cinsel Tacizi Önleme Komisyonu’nu (CİTÖK) yeniden işlevsel hale gelmesi için verdiği mücadelenin yok sayıldığı bir üniversitede yaşıyoruz.

Boğaziçi Üniversitesi Ekmek ve Gül Okuma Grubu’nun geçtiğimiz yıllarda üniversitede CİTÖK’ün aktifleştirilmesi için başlattığı imza kampanyasıyla toplanan 1800'ü aşkın dilekçenin cevapsız kaldığını da biliyoruz. Yine biliyoruz ki, Naci İnci 2021 yılında protestolara katılan kadın öğrenciler hakkında, kadınları şiddetten korumak amacıyla var olan 6284 sayılı Yasa’yı kullanarak öğrencilere uzaklaştırma kararı çıkarttı. Kadınları korumak için uygulanmayan bir yasanın, atanmış bir rektörü korumak için anında devreye sokulduğuna tanık olduk.

Bizler, bugün kampüslerimizde tacize ve şiddete maruz kalırken bütün bunların asıl failinin tacizi ve şiddeti önleyecek bütün adımları atmaktan geri duranlar, bunun yerine mağdur kadınları, “iradeleri, dirençleri zayıf” diyerek suçlayanlar olduğunu biliyoruz. Naci İnci’nin sarf ettiği bu sözler, failleri cezasızlıkla ödüllendiren, 6284’ü uygulamayan, İstanbul Sözleşmesi’ni fesheden iktidarın ağzından çıkanlardan farklı değil.

Bu yüzden mücadelemiz, üniversitelerdeki “tek adamlar”dan başlayarak, bu zihniyetin temsil edildiği her alana karşı örgütlenerek ve dayanışmayla büyümek zorunda. Üniversitelilerin son dönemde bu denli hızlı ve kararlı biçimde örgütlenebilmesi, yalnızca bugünün değil, yıllardır biriken öfkemizin ve direnişimizin sonucudur. İhmaller sonucu yaşamını yitiren Zeren’in, cezasızlık politikalarının gölgesinde katledilen kız kardeşlerimiz İkbal ve Ayşenur’un ardından, kampüsleri ve sokakları dolduran eylemlerimiz bu birikimin ürünüdür.

Bugün de üniversiteleri ve meydanları günlerdir demokrasi ve adalet talebiyle dolduran binlerce üniversiteli gencin mücadelesini, genç kadınların yaşam haklarına ve kazanımlarına sahip çıkma mücadelesiyle birleştirmek; hedef alınan topluluklarımızla, birliklerimizle birlikte aktif ve işlevli bir CİTÖB talebimizi yeniden yükseltmek; bu talebi tüm üniversitelere taşımak; ve Naci İnci’nin “düşük” olarak nitelediği direncimizin ne kadar güçlü olduğunu göstermek, bugün yaşamlarımızı tehdit eden cezasızlık rejimine vereceğimiz en etkili yanıt olacaktır.

Fotoğraf: Evrensel

İlgili haberler
'Etkin CİTÖK, demokratik üniversite' talebinden va...

İÜ yönetimi öğrencilerin ve akademisyenlerin mücadelesi sonucu kazanılan CİTÖK yönergesini öğrencile...

LGBTİ ve kadınlara dönük özel saldırıların gösterd...

Kadınların ve LGBTİ'lerin eşitsizliğe uğramadığı, karar süreçlerinde söz sahibi olduğu, şiddete karş...

Boğaziçi'de kadınlar güvenli kampüs için 2 bin dil...

Boğaziçi Üniversitesi Ekmek ve Gül Grubu'nun Cinsel Tacizi Önleme Komisyonunun aktifleştirilmesi içi...