‘Bu böyle gitmez’ demek lazım
'Daha çok dertleşmek, sorunları konuşmak ve çözümü tartışmak lazım ancak sistem bizi, özellikle de kadın emekçileri koşuşturma döngüsüne sokuyor.'

Milyonlarca çalışan gibi biz öğretmenler de gün aydınlanmadan kalkıyoruz yataktan, çocuğun okul beslenmesi, kahvaltısı derken baş döndüren bir tempoyla hop okula…Her gün şu rutinle başlıyorum güne; “bugün beni üzmeyin, uyarmaya bile takatim yok!”

“Dinlenmeden geldim, çok uykum var” denmiyor tabi ki. Derken 17 tane 4 yaş öğrencimle başlıyoruz güne. Öğretmenler odamız yok ama öğretmen arkadaşlarla sabahçıların çıkışı ile öğlencilerin girişi arası kısa süreli de olsa birbirimizi yakalıyoruz ve hiç bitsin istemediğim bir tatlı sohbet başlıyor.

Okulumuz bir devlet anaokuludur. Çocukların okulları, artan kiralar, cep yakan pazar market fiyatları ve “en son ne zaman yemeğe gitmiştik?” sorusunun uzak yanıtı. “Şu eteği on yıldır giyiyorum” deyip eskimediğine, modasının geçmediğine ikna olabileceğimiz birkaç cümle ve ardından “en azından mesleğimiz var” tesellileri…

Ancak “bu böyle gitmez” demeyi örmek lazım. Daha çok dertleşmek, sorunları konuşmak ve çözümü tartışmak lazım ancak sistem bizi, özellikle de kadın emekçileri koşuşturma döngüsüne sokuyor. Akşam yemekte ne yapacağını dert etmek çoğunlukla kadınların omzunda kalıyor.

KESK’in bugün Ankara’da geçinemiyoruz mitingi var fakat eğitim emekçilerinin büyük bir kısmını norm fazlası atamaların resen yapılmasının telaşı ve uzak bir ilçeye gidecek olmanın korkusu sarmış durumda. Neticede Bakanlık illere bıraktığı resen atamaları Eskişehir’de de yaptı ve birçok eğitim emekçisi arkadaşımızı mağdur ederek uzak ilçelere gönderdi. Bu arkadaşlardan bazılarının aile birliği etkilenmiş, çoğunun da yaşam şartları daha zor hale gelmiştir. Yaşam şartlarının ağırlığı bir yanda diğer yanda çalışma koşullarının ağırlığı da omuzumuza biniyor.

Geçinemiyoruz evet. Artan zamlar, maaşlarımızı kuşa çeviren bitmek bilmez vergiler, her gün insanca yaşam koşullarından biraz daha uzaklaştırıyor bizleri. Yıl boyunca iki maaşımızı aşan vergi veriyorsak bu işte bir sıkıntı yoksa ne var?

“Birbirimizden başka çaremiz yok.” Bu cümleyi çok seviyorum. Bizler İstanbul’da bir okulda katledilen İbrahim Oktugan hoca için iş bırakıp, tek yürek olup, Türkiye’nin her yerinde tek yürek olup yürüdüysek, bugün insanca yaşam talebi için bizi tutan nedir? Yüreğimize dokunan o elim olay gibi bugün yaşam koşullarımız, ekmeğimizin her geçen gün biraz daha küçülmesine karşı da bu birlikteliği örmek zorundayız.

Yoksa bir öğretmen arkadaşımın dediği gibi; “çocuğum dışarda yemek yiyelim istiyor biz eşimle evde yiyip onu yemeğe çıkarıyoruz. Bu mu insanca yaşamak?”

Bir avuç sermayedarın her gün giderek zenginleştiği koşullarda yoksulluk sınırının çok altında olan da asgari ücretle geçinen de işsiz olan da aynı vergiyi ödüyor. Servetine servet katmış olan vergi ödemediği bu tabloda cümleyi biz emekçiler kurmak ve sözü örgütlemek zorundayız: Geçinemiyoruz, artık yeter!

Fotoğraf: Ekmek ve Gül