Bu yolu zor da olsa yürümeli
'İki kişi bir araya gelsek ilk konumuz illa ki geçinememek ama bitmiyor. Düzen bozuk bir kere, sağlam çark bulmak ne mümkün?'

Geçinemiyoruz, her gün bir önceki günden daha çok geçinemiyoruz. Ay sonunu getirmek, temel ihtiyaçlarımızı karşılamak için taklalar atıyoruz. Ama yok yine de geçinemiyoruz…

İki kişi bir araya gelsek ilk konumuz illa ki geçinememek ama bitmiyor. Düzen bozuk bir kere, sağlam çark bulmak ne mümkün? Bir özelleştirme dedikodusu çıktı mı bizim çalıştığımız kurumun da muhakkak adı geçer. Yine öyle oluyor. Tüm çalışanlar tedirgin. Adını açıkça da koymuyorlar “yönetimsel değişiklik” diyorlar, ceo ile yönetilecekmiş devletin bin yıllık kurumu. Yahu tamam da kamu emekçileri ne olacak, ya işçiler? Bir açıklama yapan yok. Herkeste bir gerginlik. Kamu emekçileri arasında “kurum değiştiririz, en azından taşradan kurtuluruz şehir merkezinde çalışırız” diyen de var, “ne olacağı hiç belli olmaz, memleketin ücra bir köşesine bile gönderilebiliriz” diyen de var. Hak kaybı yaşanacağını düşünenlerin sayısı hayli yüksek. İktidara güven yerlerde, herkes geleceğinden endişeli. “Dünya kadar para kazanan kurum yahu, nasıl satarlar” diyenlere yine yanındakilerden cevap geliyor “kasasındaki paradan düşük ücretlere satılan kurumlar olmadı mı?”, “İşçiler eylemler yapar o kadar da kolay olmaz burayı özelleştirmek” diyenlerinse kendi payına çıkardığı bir iş var mı, olacak mı zaman gösterecek. “Haraç mezat satacaklar devletin elinde kalan son birkaç şeyi de” diye hayıflananlar daha eski çalışanlar genelde. Gençlerin kendi gelecek kaygıları daha ağır basıyor gibi.

Geçinemiyoruz sohbetlerinin bir diğer durağı da belediye kreşlerinin kapanacak olması oluyor bu günlerde. Çocuğunu bin bir emekle, araya tanıdıklar sokarak belediye kreşine yerleştirmeyi başarmış kadınlar kaygılı. 5-6 bin lira gibi ücretlerle çocuklarını belediye kreşine yerleştirdiklerini şaşırmama da onlar şaşırıyor; “senin dünyadan haberin yok özeller yirmi binden başlıyor, biz buna şükrediyoruz”. Okul öncesi çağını bitirmiş okullu çocukları olanlar içinse başka türlü sıkıntılar var. Çocuğunu devlet okuluna gönderenler okulların durumlarından yakınıyor. “Tuvaletler leş gibi, koridorlar, sınıflar durulacak gibi değil” diyen kamu emekçisi birkaç yıl öncesine kadar özel okula gönderiyormuş çocuğunu. “Şimdi mümkün değil özel okul, ay sonu zor geliyor” diyor. Konuşulanlar hamile bir arkadaşımızı ürkütmüşe benziyor. “Ben gebelik takibimi özel hastanede yapıp yapamayacağımı düşünüyorum, doğumla da bitmiyor ki bir de eğitimi var tabi…” Kamu hastanelerinden yeterli sağlık hizmeti alamayacağını düşünüyor ancak özel hastaneler çetesi başta olmak üzere elbette çok yüksek fiyatlardan da dolayı çaresiz hissediyor kendini. Doğum izni desen yetmiyor. Bu çocuk nasıl büyüyecek?

Dertler derya… Oradan baksan, buradan baksan olmuyor. Doluya koysak dolmuyor, boşa koysak almıyor. Bu kadar sorunun altından kalkmanın yolu da aynı dertlerden muzdaripler olarak bir araya gelmekten geçiyor. Zor geliyor kulağa ama böyle yaşamanın kolay olduğu mu var sanki? Bu yolu zor da olsa yürümeli aksi halde zorlukların alacağı boyutu tahmin etmek güç.

Fotoğraf: Ekmek ve Gül