İlkokul 1. sınıfta bir arkadaşım vardı. Adı Mehmet… Mehmet’in önlüğü hep yırtıktı. Yakası hep açık. Burnu hep sümüklü… Bense balerin topuzlu, jilet gibi önlüklü, hep kolalı yakalı… Mehmet, eylülden hazirana kadar ancak öğrenebildi okuma yazmayı. Okumayı öğrenen öğrencilerin boyadığı elma ağacında, elması en son boyanandı. Bizse Onur’la ilk okuyandık, hızlı okuma yarışmalarının birincileri…
Mehmet bizimle hiç oynamazdı, çok konuşmazdı da. Öğretmen de onu bizim oyunlarımıza sokmak için bir çaba harcamazdı. Sanırım biz öğretmenin “gözde” öğrencileriydik. Durumunu biliyor muydu, bilmiyorum. Ama ben ancak ortaokulda öğrendim. Mehmet ve annesi şiddete uğruyordu. Ve kimsenin onun sesine ses olduğunu zannetmiyorum.
Ginko Çocuk’tan çıkan “Küçük” ve “Mavi Kulübe” bana Mehmet’i hatırlattı. Ne oldu şimdi Mehmet’e bilmiyorum. Nasıl yaşıyor, ne iş yapıyor ya da başına ne geldi… Ancak bu iki kitap çocukların yaşadığı şiddeti çocuklara ve “keyfini” bozmak istemeyen “büyük”lere anlatıyor.
Stina Wirsén’in yazdığı ve Ali Arda’nın Türkçeleştirdiği “Küçük” bir çocuğun gözünden aile içi şiddetin nasıl yaşandığını ve çocukların ne yapması gerektiğini çocuklara anlatıyor. İki yetişkinin birbirleriyle geçinememesinin, bağırmanın ve elbette bunun “küçük”lere yansımasını bir “küçük” gözüyle anlatılıyor.
‘SENİ KİMSE KORKUTMAMALI’
Bütün çocuklar “küçük” gibi aslında. “Evde huzur olsun, kavga olmasın istiyor.” Tüm küçükler “Herkesin neşeli olmasını seviyor.” Peki ya şiddete uğrayan bir “küçük” gördüğümüzde ne yapmalıyız? O da kitapta var, elbette yine küçüklerin gözüyle. Anaokulu öğretmeni her şeyi öğrenince Küçük’e anlatıyor. “Sen küçüksün. Sen güzelsin. Seni kimse korkutmamalı. Seni hiç kimse itip kakmamalı. Bunlar olmaz. Büyükler küçüklere sahip çıkmalı.”
Kitabı 3,5 yaşındaki oğluma okuduğumda tepkisi oldukça üzücüydü. “Kimse kimseye bağırmamalı değil mi anne?” diye sordu önce. Sonra kitaptaki “Başka biri” karakterini ve anaokulu öğretmenini çok sevdi. Büyüklerin küçüklere sahip çıkma fikrine ise pek ısınamadı. “Ama ben de küçüklere sahip çıkabilirim değil mi anne?” diye sordu. “Evet, anneciğim, sahip çıkmalısın, çıkmak zorundasın.”
SUSAN KRELLER’DAN MAVİ KULÜBE
Susan Kreller’in yazdığı, Olcay Geridönmez’in Türkçe’ye çevirdiği “Mavi Kulübe” ise bir mahallede şiddete uğrayan iki çocuğun, başka bir çocuk tarafından kurtarılmak istenmesini anlatıyor. “Huzurlu mahallemiz” fikrini eleştirerek…
Mahallede yaşayanların çocukların şiddete uğradığını görmemesi, görseler de başlarını çevirmeleri ve o “huzurlu” hayatlarından, “mutlu” konforlarından vazgeçmemeleri oldukça gerçekçi bir şekilde anlatılmış. Tabii bu kitap daha büyük “küçükler” için. Kitabın arka kapağı da kitabı anlatıyor: “Başını çevirme, gözünü kaçırma, harekete geç! Ödüllü yazar Susan Kreller’in sarsıcı gençlik romanı Mavi Kulübe ev içi şiddete karşı net bir tutum alıyor. Görmezden gelenlerin suça ortak olduğunu işleyen yazar, olaylara Maja’nın perspektifinden yaklaşıyor ve hata yapma pahasına harekete geçmeyi seçen bir gencin şahsında umudun altını çiziyor.”
Maja, yaz tatili için büyükannesi ve dedesinin yanına geliyor. Parkta çok girişken bir çocuk olan Julia ve onun kardeşi Max’la tanışıyor. Onların şiddet gördüğünü fark ettiği anda harekete geçiyor. Büyük bir hata yapsa da bu “huzurlu” mahalledekilerin dikkatini çekmeyi başarıyor.
‘AMAN HUZURUMUZ KAÇMASIN’
Kitabın arka kapağında da şöyle anlatılıyor: “Julia ve Max’ta tuhaf bir şeyler var. Maja, onlarla karşılaştığı ilk andan itibaren bu histen kurtulamıyor. Günün birinde, iki kardeşin yaşadığı evin penceresinden içeri baktığında, onlara yardım etmek gerektiğine emin oluyor. Ama nasıl? Üç maymunu oynayan yetişkinler Maja’ya kulaklarını tıkayınca, genç kız, sonuçlarını hesaplayamadığı çılgın bir plan yapıyor.”
Bizim sokaklarımızda da yok mu böyle “mahalle sakinleri”; sokağın “huzuru” bozulmasın diye, “tadımız kaçmasın” diye ya da “aman bize de bulaşmasın” diye sessiz kalınan şiddet, taciz, tecavüz olayları? Sokaklarda kadınların şiddete uğrarken bağırmasını gör-e-meyenler... Ya da çocuğuna bağıran çağıran, parkın ortasında vuran, tekme tokat atan ebeveynlere “Ama o onun anası, babası” diyenler… “Dayak cennetten çıkmadır” diyerek çocuklarını ancak bu şekilde “yol”a getireceklerini düşünenler…
Tüm bunlara karşı ses çıkarmak elimizde.
Küçük’ün son sayfasıyla bitirelim: “Büyükler küçüklere sahip çıkmalı. İşte bu kadar…”
İlgili haberler
GÜNÜN KİTABI: Gezegen Willi
Down sendromlu bir çocuğun annesi olan yazar Birte Müller, Gezegen Willi’de başka bir dünyadan geldi...
GÜNÜN KİTABI: Küçük
İllüstrasyonları ve hikâyesiyle çocukların içsel gelişimine katkı sunduğu için 2017 Huckepack Ödülü’...
GÜNÜN KİTABI: Mavi Kulübe
Bu kitap yuva ve aile kavramına gölge düşürmemek için şiddetin belki de en yaygın biçimine ısrarla s...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.