İşçilerin Jones Anası…
Jones Ana’nın yaşamı karanlık günlerden çıkışın yolunu bilenlere karşılaşılacak tüm zorluklara rağmen bu yolu anlatmaktan vazgeçmemeyi düstur edinmemizi söylüyor.

“Adresim Ayakkabılarım, Bir Örgütçünün Yaşamı Jones Ana” kitabı okurlarıyla buluşmak üzere Kor Kitap’tan çıktı. Bir örgütçünün kendi ağzından yaşamının önemli kesitlerini sunan yapıtta Amerikan işçi sınıfının tarihi anlarına da tanıklık ediyoruz.

“Adresim ayakkabılarım gibidir, benimle gezer durur. Nerede yanlışa karşı bir kavga varsa orada yaşıyorum.”

Ateşli bir ajitatör, cesur ve inatçı bir örgütçü Jones Ana. Bütün yaşamını grevler, direniş alanları ve örgütlenmeye adamış bir devrimcinin yaşamını en iyi bu sözler özetlerdi. 1866 yılında sarıhumma belasıyla, demir kalıp işçisi olan eşini ve 4 çocuğunu toprağa veren Jones Ana yaşamını sürdürmek için öğretmenlikten terziliğe pek çok işle uğraşır.

Terzilik yaptığı yıllarda ‘gösterişli evlerinde yaşayan lord ve baronlar için dikiş dikerken, sık sık kalın camlı pencerelerden bakıp donmuş göl boyunca yürüyen işsiz, aç ve titreyen biçare fakirleri’ gördüğünde yaşamının geriye kalanını bu yoksulluğun ortadan kaldırılması için mücadeleye adayacağının farkında mıydı bilinmez.

MÜCADELENİN USLANMAZ ÇAĞRICISI
Sanayinin kadın ve çocuk işçilerin emeği üzerinde yükseldiği, maden işçilerinin yerin metrelerce altında ölüme karşı yaşam savaşı verdiği bir dönemde; bu kötü koşulların değişmesi için mücadele etmenin, sendikalaşmanın ve örgütlenmenin uslanmaz bir çağrıcısı haline geliyor işçilerin Jones Ana'sı.
Jones Ana bir valinin, belediye başkanının veya eli silahlı bir haydutun karşısında sarf ettiği yakıcı sözlerle, bir çalımla düşmanını yere çalan bir devrimciyken; yoksul işçilerin, kadınların, çocuk işçilerin karşısında ise hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak örgütçü bir ajitatöre dönüşüyor.

‘YAŞAYANLAR İÇİN ÖLÜMÜNE SAVAŞIN’
Madende doğan, madende büyüyen ve oraya gömülen, yaşamları bir katırınkinden daha ucuz olan maden işçilerinin çıkış yolu neydi? Onun deyimiyle ‘endüstriyel kölelerin örgütlenmekten başka hiçbir yolu yok.’ O zaman yapılacak şey belli: “Ölüleriniz için dua edin, yaşayanlar için de ölümüne savaşın!” İşte bu yalın mücadele çağrısının ikna ediciliğinin altında yatan Jones Ana'nın seslendiği yoksulluğu iyi tanıması ve bu yoksulluktan çıkış yolunu görüyor olmasıydı. Lenin'in deyimiyle bu sade çağrı “Anlatımdaki açıklık, kavrayıştaki derinliğin ifadesi” idi. Tıpkı hayatı gibi…


YARATICI ÖRGÜTLENME, BİTMEYEN ÖFKE YARATICI ÖRGÜTLENME, BİTMEYEN ÖFKE 
Sendikal bürokrasi, grev kırıcılar, milis güçleri… İşçilerin önüne zorluklar çıkarmanın adı olan bu kesimler işçilere geri adım attıramıyor, Jones Ana'nın bunlarla mücadele etmek için ortaya attığı yaratıcı fikirler ve öfkesi sayesinde. Madenci eşlerinin grev kırıcıları süpürgeleriyle kovaladığına, tutuklanan kadınların şarkı söyleyerek serbest bırakılışlarına tanıklık ediyoruz onun yaşam hikayesiyle. Bu yüzdendir ki Jones Ana maden işçilerini örgütlemek üzere gittiği her kasabanın girişinde türlü zorluklarla karşılaşıyor. Kaldığı barakalarda, işçi evlerinde, otellerde her an polis tarafından götürülme düşüncesiyle hep üzerindeki gündelik kıyafetlerle uyuyor. Zindanlar, çatışmalar, yasaklamalar tüm hayatı bu zorluklara karşı mücadeleyi sürdürmekle geçiyor. 85 yaşında tekrar kapatıldığı Amerika'nın zindanlarında bile dışarıya sesini duyurmaktan asla vazgeçmiyor.

ARADAN 100 YILDAN FAZLA ZAMAN GEÇSE DE…
Jones Ana’nın kadınların oy hakkı mücadelesi ve kadın sorununa bakış açısına dair tabii ki eleştiriler olacaktır. Zira o kadınların esas görevinin çocuklarının eğitimi olduğunu ve erkek işçilerin ücretlerinin iyileşmesiyle kadınların bu ‘en güzel’ görevlerinden geri kalmak zorunda olmayacaklarını söylüyor. Ne diyelim; bu da Jones Ana’nın çelişkisi olsun.
Aradan 100 yıldan fazla zaman geçse de bugün hala işçilerin yaşamının, onları sömürenlerin insafına terk edildiği günleri yaşıyoruz. Jones Ana’nın yaşamı bizlere yani bu karanlık günlerden çıkışın yolunu bilenlere karşılaşılacak tüm zorluklara rağmen bu yolu anlatmaktan vazgeçmemeyi düstur edinmemizi söylüyor. Keyifli okumalar…

ALIN SİZE EKONOMİ KİTABI!
75 bin tekstil işçisinin daha iyi ücret ve çalışma koşulları için greve gittiği Pensilvanya’da (1903) grevdeki işçilerin 10 bin kadarını çocuk işçiler oluşturuyordu. Ve pek tabi Jones Ana da oradaydı. 6 yaşından itibaren tekstil atölyelerinde haftada sadece 3 dolar için çalışan; elleri, parmakları kopmuş, derileri vücutlarına yapışmış bu yoksul işçi çocuklar için ne yapılabilirdi? Jones Ana yanına kattığı işçi çocuklarla birlikte çocuk işçiliğine dikkat çekmek için bir yürüyüş başlattı. Gittiği yerlerde engellerle karşılaşsalar da toplantılar yapmaya devam ettiler. Sonunda bir üniversite bahçesinde, yanında çocuklarla birlikte üniversite öğrencileri ve profesörlere seslendiği konuşmasında 10 yaşındaki bir çocuğu göstererek bağırır: “Alın size ekonomi kitabı! Haftada üç dolar alıyor, on dört yaşındaki ablası da altı dolar alıyor. Zenginlerin çocukları yükseköğrenimlerini görürken, onlar bir halı fabrikasında günde on saat çalışıyorlar.” Tekstil işçilerinin grevi zaferle sonuçlanamamıştı ama bu yürüyüş ve bir dizi eylem sonucunda çocukların çalışma yaşı 14’e yükseltilmişti.


KÜNYE
Mary Harris Jones: “Adresim Ayakkabılarım, Bir Örgütçünün Yaşamı” Jones Ana
Çeviren: Müslime Karabatak
Kor Kitap
183 sayfa

İlgili haberler
Ekmek ve Gül Pilavcısı... İşte bu yüzden varız!

“Ben Hayat TV’de Ekmek ve Gül programını izliyordum. Ekmek ve Gül dergisini de takip ediyorum. Orada...

İşçi sınıfının ‘Jones Ana’sı

“Adresim ayakkabılarım gibidir; benimle birlikte yolculuk eder. Nerede haksızlığa karşı mücadele edi...

Bir işçi kadının yaşamını değiştirme mücadelesi

“Küllerimden doğdum” diyor Ayfer, “Eski fotoğraflarıma bak, gözlerimde hep bir hüzün var. Şimdi evet...

Jones Ana’nın kızları

Pittston madencilerinin grevinde iki destek grubu kurdu; Jones Ana’nın Kızları ve Özgürlük Savaşçıla...