Hepimizin ortak hikâyesi: Unbelievable
Nereden bakılırsa bakılsın ince bir konu bu cinsel saldırı konusu. Unbelievable dizisi kadınların hayatını kâbusa çeviren bu zor konuyu doğru bir noktada durarak işlemeyi başarmış.

Ne çok yaralar taşıyoruz içimizde, silinmesini istediğimiz ne çok izimiz var! Her birimizin alanlarına girmişler destursuz, sınırlarımızı ihlal etmişler; “utanmazca, yüzleri bir an olsun kızarmadan.” Kimimizinki taciz, kimimizinki tecavüz… Yolda yürürken veya bir konserde, uykudayken yahut işimizin başında… Nereden bakılırsa bakılsın zorlu bir konu bu cinsel saldırı konusu. Hele her gece boğazımızda bir yumruyla uykuya dalarken fazlasıyla yorucu.

Netflix’te karşımıza çıkan Unbelievable dizisi kadınların hayatını kâbusa çeviren bu zor konuyu doğru bir noktada durarak işlemeyi başarmış. Hiçbir kadını incitmeden, aksine güçlendirerek… Kadınların iç dünyasına açtığı pencere sayesinde de uzun süre etkisini hissettirecek gibi duruyor.
2019 yılının Ekim ayında yayımlanan, 8 bölümden oluşan mini dizi Unbelievable’ın konusu gerçek bir hikâyeden. Pulitzer Ödüllü, “An Unbelievable Story of Rape” isimli makalede geçen olaylar, diziye uyarlanmış. Susannah Grant ve Michael Chabon tarafından kaleme alınan Unbelievable’da karakterlere Kaitlyn Dever, Merritt Wever ve Toni Collette gibi isimler hayat veriyor.

‘GERÇEK ZORLUYORSA, SANA İNANMIYORLAR!’
“Dikkat! Cinsel şiddet tasviri gösterilir.” Başlangıçtaki bu uyarı, aslında dizi boyunca bizi nelerin beklediğine dair haberci niteliğinde. Devamında Amerika’nın Washington eyaletine bağlı Lynnwood şehrinde gençlik merkezinde yaşayan Marie’yi görüyoruz. Yıl 2008. Marie, eve giren maskeli bir adam tarafından tecavüze maruz kalıyor ve sonrasında polislere durumu bildiriyor. Olay yerine gelen erkek dedektif olayı öğrenmek için Marie’ye birtakım sorular soruyor. Fakat bu soru sorulma hali çok da yardımcı olma niyetli değil. Sorular Marie için asla bitmiyor. Yaşadığı olayı defalarca anlatmak zorunda kalıyor ve anlatırken tekrar tekrar yaşıyor. İçerisinde bulunduğu şoktan henüz kurtulamamışken bir de çevresini tecavüze uğradığına ikna etmek zorunda kalıyor. Verdiği çelişkili ifadeler, sürekli değişkenlik gösteren ruh hali ve öncesinde yaşadığı ailevi problemler Marie’nin inandırıcılığını sorgulatıyor. Bir de başlarına daha önce benzer olay gelen insanların “insan bu olay karşısında sessiz kalamaz, ben de yaşadım biliyorum” yargıları işleri çıkmaz bir hale sokar. Oysa herkes aynı tepkiyi vermez ki olaylar karşısında: Bir durup dinleseler!
Dizinin önemli diyaloglarından birinde geçtiği gibi “Gerçek zorluyorsa, sana inanmıyorlar!” Kendisine inanmayan anneler, en yakın arkadaşlar, dedektifler derken geri çekmek zorunda kalır şikâyetini Marie. Çünkü onun için başından geçeni defalarca anlatmak yaşadığı cinsel saldırıyı bir defa daha yaşamak demektir. Bu durumun öyle çok örneğini yaşadık ki biz de. Karakola, savcılığa giden kadınların karşılaştığı binbir zorluk ve toplum yargısı sürekli olarak şikayetlerinden vazgeçmeleriyle sonuçlanıyor ne yazık ki…


SESSİZ KALMAK ÇÖZÜM GETİRMEZ, SALDIRILAR ARTAR…
Dizide cinsel saldırı sadece Marie’nin yaşadığıyla bitmez. Aynı saldırganın suçları devam eder… 2011 yılında Colorado eyaletine bağlı Golden şehrinde, ilk vakada olduğu gibi bir olay yaşanmıştır. Amber isimli genç kadın, evine giren maskeli biri tarafından tecavüze maruz kalır. Olay yerine giden kadın dedektif Karen Duvall’ın Amber’a kendini rahat hissettirecek yaklaşımıyla birlikte dizide taraflar da çizilmiş olur. Her bir ifadeyi not eder, her bir ayrıntıyı dinler; hem de Amber’ı yargılama haddine sahip olmadığının ve rahat olması gerektiğinin altını çize çize. Dedektif Duvall, olayı derinlemesine araştırırken yolu başka bir eyalette görev yapan dedektif Grace Rasmussen’le kesişir. Grace de bir tecavüz vakası üzerine çalışmaktadır ve diğer vakalarda olduğu gibi ne bir DNA ne bir iz vardır. İki dosyayı da birleştiren dedektifler sonrasında, birçok kadının daha aynı şekilde ve aynı emarelerle cinsel saldırıyla karşı karşıya kaldığını anlar ve bu seri cinsel saldırıların peşini bırakmazlar. Marie ve Amber’ın ve diğer kadınların yolu da bu nedenle bir şekilde kesişecektir.

HER BİR KADININ YAŞADIĞI, KENDİ GÜÇLÜ HİKAYESİNİ TAŞIYOR
Dizinin ilerleyen sürecinde Unbelievable’ın bir dedektiflik dizisine dönüşeceğini düşünebilirsiniz. Fakat öyle değil. Aksine bu olaylara karşı toplumun yaklaşımı, yargılama süreci ve ceza için yeterlilik meselesi keskin bir dille eleştiriliyor. Kurumları övmek yerine, kadınları korumak zorunda olan bu yerlerin içinin nasıl da boşaltıldığına dair göstergeler sunuluyor. Veyahut söz konusu zanlı ezkaza kurum içinden çıkarsa yetkililerin bir anda devekuşuna dönebildiğini gözler önüne seriyor. Diğer önemli vurgu da kadınların yaşadıkları olaylar karşısında ne şekilde yara aldığı ve güven duygularının nasıl zedelendiği. Senaryo var olan şiddeti ajite etmeden, o zor sahneleri göze sokmadan, aksine kadınların derin anlatımlarıyla güçlü bir şekilde izleyiciye aktarıyor. Tabii ki her kadının yaşadığı şeyle başa çıkması bir değil. Kimi susup içine kapanıyor, kimi sesini duyuramadığı için öfkeli, kimi meselenin üstünden atlayıp kendini suçluyor. Belki kimisi bu yarayı ömür boyu taşıyacak da olsalar tek bir gerçek var ki asla yalnız olmadıkları.


GÜCÜMÜZÜ BİRBİRİMİZDEN ALIYORUZ
Unbelievable’da olaylar Amerika’da geçiyor diye Türkiye’de işler farklı sanmayalım. Ülkemizde de ne yazık ki kadınlar sistematik olarak bu durumla karşı karşıya. İktidar tarafından alınmaya çalışılan bazı kararlar kadınların hayatını zorlaştırmak için birbiriyle yarışıyor. Öyle ki kendi karantinamızı (!) oluşturmaya çalıştığımız şu salgın günlerinde dahi 6284 gibi kazanımlarımızın üstüne basılmak isteniyor. “Cinsel suçlara af” tasarısı tartışıldı hatta.
Binbir zorlukla adalet savaşını kazandığımız davalar hiçe sayılıp gülüşümüzü çalan o adamlarla tekrar aynı kareye düşme tehdidi ile karşı karşıya bırakılıyoruz.
Gücümüzü birbirimizden almamızı vurgulayan Unbelievable’da söylendiği gibi “Her an başka bir kadının dairesine girip başka bir kadını ömrü boyunca yaralayabilecek biri… İnsanlar bunu aşamaz” Yağma yok! Yeniden hayatlarımızın altüst edilmesine izin vermeyeceğiz.

İlgili haberler
GÜNÜN FİLMİ: İşte özgür dünya

‘İşte özgür dünya’ insanların hiç de özgür olmadığı bir dünyayı anlatıyor. Zorlu çalışma koşullarına...

Atlantik: Bir hayalet hikâyesi

Aileler düğün dernek kurar, gerdek yatağına kadar her şeyi hazır eder. Fakat düğün gecesi beklenmedi...

Köleliğe başkaldıran Harriet’in öyküsü

Harriet Tubman, mücadele dolu hayatını aklımızın bir köşesine kazıyacağımız o kadınlardan biri. Amer...