Atlantik: Bir hayalet hikâyesi
Aileler düğün dernek kurar, gerdek yatağına kadar her şeyi hazır eder. Fakat düğün gecesi beklenmedik olaylar silsilesinin ilk fitili atılır. Beyazlar içindeki yatak odasının yatağı ateşe verilmiştir.

2019’un kasım ayında izleyiciyle buluşan Atlantik (Atlantique), hiç tanımadığı bir adamla evlendirilmek istenen ancak geleceğinin sahibi olmaya çalışan genç bir kadının öyküsüne davet ediyor bizi.

Fransa’nın dikkatleri üstüne toplayan genç sinemacısı Mati Diop, ilk uzun metaj filminin senaryosunu Oliver Demangel’la birlikte kaleme aldı. Fransa, Senegal ve Belçika ortak yapımı film, 72. Cannes Film Festivali’nde Grand Prix ödülünün sahibi oldu.

Senegal’deki gündelik hayatı ve toplumun bağnazlıklarını merkeze alan filmin başrolünde Mana Sané yer alırken, ona İbrahima Traore, Babacar Sylla, Aminata Kane, Nicole Sougou ve Amadou Mbow gibi isimler eşlik ediyor.

GERDEK ODASI YANINCA...
Atlantik’in başkahramanı Ada, Dakar’ın banliyösündeki derme çatma evlerden birinde ailesiyle yaşamaktadır. Müslüman bir ailede büyüyen Ada, “makûs talihinden kurtulsun” diye, hiç tanımadığı zengin bir adamla evlendirilmek istenir. Oysa Ada’nın bir sevgilisi vardır; Süleyman...

Süleyman, Dakar’ın büyük bir inşaatında, insanlık dışı koşullar altında çalışmaktadır. Zengin bir adamın sahibi olduğu, dev kule inşaatında çalışan Süleyman ve diğer işçi arkadaşları yaklaşık üç aydır maaşlarını alamamaktadır. Her biri ayrı bir ev geçindiren işçiler, bu duruma bir son vererek haklarını almak ister. Fakat karşılarında tek bir muhatap bile bulamazlar.

Daha iyi kazanç elde etmek ve bir gelecek kurabilmek hayaliyle çareyi denize açılıp İspanya’ya geçmekte bulan Süleyman ve arkadaşları, bir gece kimseye haber vermeden banliyöden ayrılırlar. Süleyman, –Ada tam da onunla buluşmaya giderken– sessiz sedasız şehri terk etmiştir. Ada ise onun gittiğini öğrendiğinde en derininde hissettiği o yalnızlık hissiyle baş başa kalır. Kendisi için karar verilmiştir artık; hiç istemediği ve tanımadığı Omar’la evlilik süreci başlar.

Aileler düğün dernek kurar, gerdek yatağına kadar her şeyi hazır ederler. Fakat düğün gecesi beklenmedik olaylar silsilesinin ilk fitili atılır. Beyazlar içinde hazırlanmış yatak odasının, bembeyaz çarşaflar serili yatağı ateşe verilmiştir. Odadan geriye kül kalır. Olay polis tarafından araştırılmaya başlanırken Ada, banliyönün türlü yerlerine sirayet eden bu yangınların arkasında, onu kurtarmak isteyen Süleyman’ın olduğu hayaline tutunmak ister. Oysa gelişmeler, Ada’nın da hiç beklemediği bir sonuca doğru ilerleyecektir...

SÖMÜRÜ DE MÜCADELE DE HER YERDE
Film, kapitalizmin çarklarında ‘altın taht’a kurulmuş dinin ve bağnazlığın içinde bir toplumun nasıl da hamur gibi yoğurulduğunu gösteren önemli göstergelere sahip. Senegal’in iç meselelerine açıklıkla yaklaşan Atlantik, sadece Senegal’e özgü bir hikâye değil; izlerken dünyanın birçok yerinde, özellikle de kendi coğrafyamızda yaşananlar aklımızın kıyısından bir bir el sallıyor bize.

Açılış sekansında gördüğümüz inşaat alanı dünyanın ve ülkemizin içinde debelendiği betonlaşmayla beraber, işçilerin güvencesiz/güvensiz ve ağır çalışma koşullarının evrenselliğini hatırlatıyor. Bu durumda üçüncü havalimanında insanlık dışı koşullarda çalışan işçileri veyahut Ankara’da ücretleri ödenmediği için eylem başlatan inşaat işçilerini düşünmek hiç de alakasız olmuyor. Aynı zamanda film aldığı isimle birlikte, günümüzün hâlâ kanayan yarası olan mültecilik ve göç sorununun da altını çiziyor. Sevdiklerinden ayrılmak zorunda bırakılan insanların umut yolcuğunda başlarına gelecekleri yine kendi ağızlarından öğrenmek oldukça sarsıcı. Sonsuz bir deniz... Kırık dökük bir tekne... Dalgalar arasında verilen mücadelenin altında yatan insanca yaşama aşkı... Sömürünün dünyada her yerde olduğu gerçeğinin ve işçilerin dünyada her yerde aynı mücadeleyi verdiğinin altını çizen bu kısa sahneler filmin önemli detaylarından bazıları.

Bir diğer yakıcı tablo ise toplum baskısının kadınlar üzerinde yarattığı etki üzerinden resmediliyor. Ada, sırf ailesi istiyor diye hayatını hiç istemediği bir adamla birleştirmek zorunda. Kimse ona ne istediğini sorma zahmetine bile girişmiyor. Ada’nın istekleri sadece ailesi değil, “din korkusu taşıyan” arkadaşları arasında da hoş karşılanmıyor. Düğün gecesi ortaya çıkan yangından Ada’yı ve sevgilisini sorumlu tutan ailenin “bekâret testi”ne kadar varan davranışlarıyla toplumumuzda da her kadının karşılaşması oldukça muhtemel. Aynı zamanda film, batıl inançlarla korkutulan kızların, başlarına gelen olayları, “Edepli giyinmediğim için göbek deliğimden bir ruh girmiş” şeklinde yorumlamasıyla cehaletin nasıl da akıldışı sonuçlara varabileceğini gösteriyor.

CANNES’DA BİR İLK
Filmin önemli metaforu kadınlar üzerinden kuruluyor. Zamanında cadı diyerek yakılan kadınlar gibi, banliyöyü terk eden arkadaşlarının hakkını savunmak yine toplumun korktuğu o cadılara düşüyor. Kadınların toplumsal gelişimdeki, yaşam mücadelesindeki rolüne işaret eden Atlantik, var olmaya, yolunu bulmaya çalışan Ada’nın dünyasını anlatırken, bizlere de durup düşünecek alanlar bırakıyor.

Atlantik’i izlememizi gerektiren güzel sebeplerden biri de Cannes’da ‘Büyük Ödül’ü kazanan ilk kadın yönetmene sahip olması diyebiliriz.

Yönetmen: Mati Diop
Senaryo: Mati Diop, Oliver Demangel
Oyuncular: Mana Sané, İbrahima Traore, Babacar Sylla, Amina Kane, Nicole Sougou, Amadou Mbow, Mariama Gassama, Coumba Dieng, Diankou Sembene
Tür: Dram
Süre: 1 saat 45 dakika
Yapım: Fransa, Senegal, Belçika


İlgili haberler
PARAZİT: Hepsi aynı kokuyor!

Parazit, nihayetinde bizi şu sonuca taşıyor: Yıllarca ezilmişlik, ötekileştirilme, sömürülme duygusu...

GÜNÜN ÖNERİSİ: Kadın yönetmenler tarafından yöneti...

BBC Culture, dünyanın dört bir yanından sinema yazarlarının oylarıyla belirlenen ‘Kadın Yönetmenler...

GÜNÜN FİLMİ: Kum fırtına

Güney İsrail'de yaşayan iki Bedevi kadının hikayesini anlatan Kum Fırtınası'nda iki kadının nasıl bi...