Bir topal yargı eleştirisi: Kırık Testi
Adaleti kurtarıcı olarak gelen bir müfettişten beklemek yerine yanı başımızdaki Eve'leri güçlendirerek, hesaplaşmaya başlarsak sıra, topal ayağı ile adalet dağıtmaya çalışan otoritelere de gelecektir.

Alman karakter komedyasının en ünlü oyunu ve yazımızın da konusu olan Kırık Testi, ayağı topal ve kendi suçunu gizlemeye çalışan yargı sistemine atıfta bulunur. Oyunun yazarı Heinrich von Kleist, yargıyı, yargı kurumlarını ve yargı mensuplarını en çok bu eserinde eleştirir. Bir hâkimin kendi bulunduğu küçük çevrede adaleti sağlaması gerekirken statüsünü kullanarak işlediği suçların akıbetine değinen Kırık Testi, üstü görmezden gelinerek kapatılan kurulu düzenin de parçalandığını gösterir. İşlediği suçların üzerini kapatmaya çalışan köy hâkimi Adam, kendine boyun eğmeyi reddeden köylü ve adaleti aramaya ısrarcı olan bir üst mahkeme müfettişi sayesinde kendini yargılayan pozisyona düşer. Ahlaki açıdan yozlaşmış hukuk çevrelerini ve ahlaki açıdan yozlaşmamış insanları eserinde karşı karşıya getiren Kleist, aynı zamanda hukukun eleştirisinin boyutunu da genişletir.

Kitapta yer alan imgelerden ve karakterlerden bahsedecek olursak; olay Hollanda’nın küçük bir köyünde geçer. Köy hâkimi Adam, hazırladığı sahte bir belge ile şantaj yaparak ve sosyal statüsünü de kullanarak Eve’yi taciz etmeye başlar. Adam, tacizlerini yargılamanın yapıldığı güne kadar sürdürür ve Eve’ye nişanlısı Ruprecht’in kimsenin kolay kolay dönemediği Doğu Hindistan’daki savaşa gönderileceğini anlatır. Eve’yi yaşadıklarına karşın susturarak sevgilisini de böylece korumasının yolunu sunan köy hâkimi, hatırı sayılır bir insandır ve aleyhinde birçok delil olmasına rağmen kimse kendisinden şüphe duymaz. Somut bir eşya olan testinin kırılmasıyla birlikte Eve’nin bekareti de bu imge etrafında sorgulanır. Yaşadıklarına rağmen baskı altında kalarak susmayı tercih eden ve masum olarak gösterilen Eve, kendini ve yakınındaki insanları haksız konuma düşüreceği olasılığı nedeniyle de eleştirilir.

ADALETİN SAĞLANMASI İÇİN KURTARICI BEKLEMEK YERİNE ‘EVE’LERİ GÜÇLENDİRMEK…

Kadınların yaşam biçimi üzerinden katı dini inançları olan anne, yargının gücünü lehine kullanan hâkim ve Ruprecht, toplumun genel geçer ahlak kuralları üzerinden testinin kırılmasıyla suçladıkları Eve üzerinde, kendilerini haklı çıkarmak için baskı kurar. Karakterleri, bencillikleri, bakış açıları, çıkmazları ve yozlaşmış hukuk kuralları oyun içerisinde bir bir sorgulanmaya ve aynı zamanda da yargılanmaya başlar. Bunu sağlayan ise yargıyı olması gerektiği gibi işleten bir üst mahkemenin müfettişidir. Adam’ın her açığına göz yuman ve pozisyonunu korumak için susmayı tercih eden Licht ise aslında olayların hakikate kavuşmasını sağlar. Ancak bunu artık hâkimin kaybedeceğini anlaması üzerine kendi çıkarı doğrultusunda yapar ve onun yerine geçmek için fırsatı değerlendirmenin yoluna bakar.

Bu ikili arasında bir güven eksikliği olduğu gibi mesleki dayanışma da yoktur. Bu durum da birey ve toplum hukuku için sağlıklı işleyen kuralların ortadan kalmasına sebep olur. Ancak buradaki esas yargılamanın nasıl yapılacağını temsil eden müfettiş Walter, bir adalet savunucusu olarak karşımıza çıkar. Adil yargılama ile suçlunun açığa çıkmasını sağlar. Bulunduğu makamı ve güveni kötüye kullanan Adam karakteri üzerinden, yargı sisteminin vatandaşlarla kurduğu bu çelişki gözler önüne serilir. Dolayısıyla vatandaşların haklarını güvence altına almakla yükümlü olan yargı ile devlet mekanizmalarının da bozulması, halk ile arasına koyduğu sınırları gösterir. Hâkim Adam, bu sistemin kişileşmiş halidir.

1800’lü yıllarda eleştirisi yapılan yargı sistemi; kadınların bedeni ve namus kavramı üzerinden koparılan kıyamet, sosyal statünün sağladığı imtiyazlı kişiler üzerinden kurulan hegemonya hâlâ varlığını koruyor. Belki adaleti,kurtarıcı olarak gelen bir müfettişten beklemek yerine yanı başımızdaki “Eve”leri güçlendirerek, birbirimizin hayatlarına dokunarak, kızını ve sevgilisini bekaret çıkmazına sıkıştırıp, bedeni üzerinden tanımlayanlarla hesaplaşmaya başlarsak sıra, topal ayağı ile adalet dağıtmaya çalışan otoritelere de gelecektir. Dayanışma ile adalet mücadelesi ile…

HAYATI, HAYALLERİ VE İDEAL MUTLULUĞU ARAMAKLA GEÇEN ROMANTİK DÖNEM DRAMACISI
Alman edebiyatının önemli temsilcilerinden HeinrichvonKleist,18. yüzyıl sonlarında ve 19. yüzyılın başlarında yaşayarak kısacık hayatına birçok eser sığdırır. 34 yaşında hayata veda eden Kleist’inşiir, oyun, öykü ve romanlarında romantizm akımının izleri görülür. Goethe, Schiller ve Weiland ile de tanışan Kleist, Prusya Ordusu’ndan ayrıldıktan sonra üniversitede hukuk ve felsefe eğitimleri alır. Bir süre devlet dairelerinde çalıştıktan sonra gazete çıkarmaya başlayan Kleist, müzisyen olan HenriettiVogel ile birlikte olmaya başlar ve aralarındaki ilişki, tutkulu bir aşka dönüşür. Bir süre sonra Vogel, hastalığı nedeniyle ömrünün az kaldığını öğrenir, Kleist de ona intihar etmeyi teklif ederek ve onu ikna eder. Bütün hayatı, hayalleri ve ideal mutluluğu aramakla geçen Kleist, Almanya’nın en önemli Romantik dönem dramacısı olarak kabul edilirken oyunları 20. yüzyılda keşfedilerek hak ettiği değeri görür. Yargı kurumlarındaki aksaklıkları sıkça eserlerinde gündeme getiren Kleist; adalet, hak arama, haksızlığa uğrama gibi konuları dert edinir.

Görsel: Freepik

İlgili haberler
Danimarkalı tiyatro oyuncusu, işçi tiyatrosunun ku...

Berlin’de Bertolt-Brecht-Archiv’i kuran Ruth Berlau, işçi tiyatrosunun kurucularından biridir. Yönet...

Bir tiyatro topluluğunda bir araya gelen Hopalı ka...

Hopa’da 2 yıl önce bir araya gelen 24 kadın, Hopa Kadın Tiyatro Topluluğunu kurdu. Çalışmaları, oyun...

Kadın hikayelerinin peşinde bir tiyatro - Sardunya

Kadın hikayelerinin peşinden gidiyor ve onları sahneye taşıyor Tiyatro Sardunya. Bunlar ‘aman aramız...