Bir kitap: Uyanış
Kendisine biçilen rolü üstlenmek istemeyen, kendinin ne olduğunu sorgulayan kadınlar için Uyanış...

“Ayrılmaya karar verdiğim zaman çocuklar ve ekonomik nedenlerden dolayı ikilem yaşıyordum. Ziyaretine gittiğim bir aile dostu bana, neden eşimden ayrılmak istediğimi sordu. 'İletişimsizlik, sevginin tükenmesi, paylaşımların azlığı ve yabancılaşma.' dedim. Bana pencereden dışarıyı gösterdi. 'Ne görüyorsun?' diye sordu. 'Çatılar, birbirinin aynısı, tıpkısı yüzlerce evin çatısı.' dedim. Gülümsedi. 'Bak kızım, gördüğün bu çatıların bir çoğunun altında az önce tanımladığın beraberlikler yaşanıyor. Buna da aile deniyor. Bu çatılar senin ayrılmana sebep olan o tüm kavramların açılımını saklıyor. Sen bunun farkına vardığın için bitiriyorsun.'". Bir arkadaşımın anlattığı bu olayı bana Uyanış’ı yeniden hatırlattı.

Kate Chopin’in Uyanış eseriyle kitap yolculuğumuz binlerce yıldır süregiden toplumsal cinsiyeti, ataerkiyi sorgulamaya; kadını derin uykusundan uyandırmaya. Düşünen her beynin zorlanacağı bir soru, neden dünyanın bir yarısı yaşamın her alanında öteki yarısından sonra gelsin? Niçin bir yarı ekonomide, siyasette, kültürde, sanatta, müzikte, işte, evde, sokakta hep çok olsun, var olsun ve bundan hiç rahatsızlık duymasın? Her ikisi de sekiz saatlik çalışma mesaisinden eve döndüklerinde birisi televizyonun başına, diğeri mutfağa gitsin? Mevzu çok kapsamlı, can yakıcı ve derin; iyisi mi biz kitaba ve oradaki yol arkadaşımıza dönelim. Evli, iki çocuklu, resimden, sanattan anlayan bir burjuva kadını olan Edna derin bir uykudan uyanır. Anneliğin ve eş olmanın ötesinde kendisinin ne olduğunu sorgulamaya başlar. Kocasını sevmemektedir, kendisine biçilen rolü istememektedir; dahası yazlıkta sürekli beraber vakit geçirdiği Robert’ten hoşlanmaktadır. Bin yıllarca süren uykudan uyanış kolay olmadı, dipten gelen dalga gibi her şeyi alt üst etti.

Kate Chopin, Uyanış adlı kitapta kadının uyanışını, kendi ayakları üzerinde durarak sisteme başkaldırışını işler. Üzerinde çok tartışılan bu metin bazı açılardan Madam Bovary’e benzetilir. Yazarın burjuva bir kadının kendi ayakları üzerinde durma, özgürleşme çabasını işlediği bu metinde, ırkçı bir söylemin varlığını hissetmek benim için son derece rahatsız ediciydi. Çocukların bakıcısı için dadı yerine sürekli “siyahi dadı” denmesi, yine “köpek derisi eldivenler” gibi cümleler, yaşamın bir alanındaki haksızlığa karşı uyanışı işlerken diğer alanlarda ötekileştiriciliği onaylayıcı bir dil, böyle bir metinde atlanmaması gereken ayrıntılardı.

Fotoğraf: Kitap kapağı

İlgili haberler
Bir kitap: Fransız Devriminde Kadınlar

Kamusal alanı kullanma, kadının sosyal, siyasal ve kültürel alanda da var olma mücadelesi kadın önde...

Bir Kitap: Koş Melos!

Bizim coğrafyada doğup, büyüyen, yaşayan çoğu insan bir yanıyla bu hikayeden haberdar. Japon yazar O...

GÜNÜN KİTABI: Fosforlu Cevriye

“Ben yazar Suat Derviş’im. Kimsenin karısı olarak yâd edilemem” demişti bir davete eşinin ismiyle ça...