Bir insan dipsiz kuyulara kaç kez düşer, köpek balıklarına yem olmadan okyanus derinliklerinden kaç kez kurtulur? Bir insan kaç kez karaya vurur, kayığı kayalarda parçalanır, deniz altısı buz dağlarına çarpar? Bir insan kendini lağım çukurunda kaç kez bulur? Bir insan kaç kez doğar? İnsanın iradesi ne oranda direngen olabilir, insan yaşama gücünü nereden alır? Ekmek olmasa insan zorlanır, sürünür ama yaşar, ya özgürlük… İşte orada başlar var olma kavgası, direnme savaşı...
Duyarız, çoğu zaman inandırıcı gelmez: “Bir kitap okudum, tüm hayatım değişti”. İşte Kelebek benim için oydu. Onunla 12 Eylül karanlığında, kayıp haberlerinin çoğaldığı, güneşin yeni günü aydınlatmada yetersiz kaldığı yıllarda tanıştım. Direnme ve özgürlük, yani Kelebek bana sisli günlerde fener oldu. Yaşam zorlandığında, “Diz çök, aman dile” dediğinde, ölümü gördüğümde Kelebek’in kanatlarına tutundum. Sonra başka kitaplarla tanıştım, zamanla unuttum. Yıllar sonra Kelebek’i bir sahafta yeniden görünce eski bir sevgiliyi, uzaktaki bir dostu görür gibi oldum. Bu kitapta beni etkileyen neydi? Yeniden okudum. Henri Charriere’nin Kelebek adlı kitabıyla yolculuğumuz Henri’nin, diğer adıyla Kelebek’in direnme mücadelesine tanıklık etmeye. Onun, on üç yıllık zorlu esaretten yeniden özgürlüğe kavuşma kavgasını selamlamaya; medeniyet kavramını, insanı, yaşamın amacını sorgulamaya… Kelebek ile yol alırken en basit, sıradan sorunları felaket sanarak büyütenler tek tek önümüzde küçülür, hiçleşir; değerler farklılaşır. Henri işlemediği bir cinayetten müebbet kürek cezasına çarptırılır. Başsavcı, polisler, jüri üyeleri gözlerini kırpmadan suçsuz bir insanı küreğe yani ölüme gönderir. Kanatları koparılsa bile Kelebek’in yüreği susar mı? O ölüm hücrelerine, maden ocaklarına, şeytan adasına sığar mı?
Henri Charriere, kendi yaşam öyküsünü akıcı bir dille Kelebek’te anlatır. Haksızlık, kin, dayanışma, dostluk, insan hakları, direnme ve adaletin işlendiği romanda en fazla özgürlük teması öne çıkar. Yazar okuyucuya sorgulatır, kimdir uygar millet? Modern yaşam görünümünde vahşi kapitalizmin çürümüş ilişkileri mi, yoksa Kızılderililerin, cüzamlıların, okuma yazma bilmeyen yoksul balıkçıların insan yürekleri mi? En küçük bir bozgunda yıkılanlar; emek, mücadele, kazanım ilişkisini unutup, neden, sonuç ilişkisi kuramayanlar, umudunu yitirenler, yerlerde sürünenler, kaçmak için kendine başka coğrafya arayanlar, Kelebek size seslenir: Yok öyle umudunu yitirmek, henüz son söz söylenmedi, en son sözü daima direnenler söyler…
Fotoğraf: Nebat Bukrek/Ekmek ve Gül
İlgili haberler
Bir kitap: On İki Sandalye
‘Bu kitapta, adam kayırma, etik değerlere zarar verme, bürokrasi ile her dönem, devrimden sonra bile...
Bir kitap: Yaşlı Adam ve Deniz
Ernest Hemingway, Yaşlı Adam ve Deniz’de umut, sabır, başarı, mücadele, emek, yalnızlık temalarını i...
Bir kitap önerisi: Alman Proletaryanın Önderi Erns...
Hamburg ayaklanması yöneticisi, Almanya Komünist Partisi lideri Ernst Thaelmann’in yaşamı, mücadeles...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.