Bir kitap: Geride Kalanlar
Hiçbir kitap hakkında yorum yaparken Geride Kalanlar kadar zorlanmadım. O kadar tanıdıktı ki…

Köyde dedemlerin evinin önünde beyaz, kocaman bir tuz ezme taşı vardı. Kaya tuzları o taşın üzerindeki başka yuvarlak büyük bir taşla ezilirdi. Bazen Ermenistan’dan dedemin konukları gelirdi. Çocuktuk, duyduklarımıza göre onlar dedemlerin evinin ve bahçesinin ilk sahipleriymiş, göç edip giderken tüm altınlarını bu tuz taşının altına gömmüşler; bir fırsatını bulup çıkarmak için gelirlermiş. Gerçek miydi, yoksa köylülerin uydurduğu hayal ürünü müydü bilemedik. Taş yerinde duruyor, köy terk edildi. Artık oraların ilk sahiplerinin de son sahiplerinin çocukları, torunları da köye gitmiyor.

Hiçbir kitap hakkında yorum yaparken Geride Kalanlar kadar zorlanmadım. O kadar tanıdıktı ki… Sanki bizim köyde olmuştu tüm bu olaylar… Babaannemden, anneannemden dinlerdim göç edenlerin hikayelerini. Göç öncesi nasıl kardeşçe yaşadıklarını ve daha fazlasını… Bu kitap okumasındaki yol arkadaşlarımız yaralı, hüzünlü, gönülleri kırık ve tanıdık. Kulağı Delik Musa Kayalık köylülerine o kara haberi getirir. (Getirmez olaydı, yaşanmamış olsaydı.)

“Osmanlı karar almış, Ermenileri sürecekmiş.” Muhtar Kör Yusuf merhametli, insan evladı. Bilir Ermeni komşularıyla etle tırnak gibi, kardeşçe yaşadıklarını. Fakat emir yüksek yerden, gayri elden ne gelir? Yine de boyun eğmez, köylüleri örgütler on altı genç kızı ve karnı burnunda olan hamile Osanna’yı kocasından ayırarak gizlemeyi başarırlar. Sonrası mı? Ne gidenler bir daha geri döner, ne kalanların yüzü güler. Ah o köylüler! İyilikleri ertesi gün biter, çocuk yaştaki genç kızları ikinci, üçüncü eş olarak akbabalar gibi kaparlar.
Binnaz Öner, Geride Kalanlar adlı eserde Birinci Dünya Savaşı’nın köylülere yansıması olan yoksulluk, açlık, sefaletin yanı sıra barış içinde kardeşçe yaşayan halkların birbirinden nasıl koparıldığını, zorunlu Ermeni göçüyle düşmanlaştırıldığını anlatır. Yazar konuşulması bile yasak olan bir konuyu açar, karanlık perdeyi kaldırır. Okuyucuya geride kalanların acılarını ve insan olmanın utancını yansıtır. Tarihiyle yüzleşmeyen halklar acıyı içselleştirerek bal eyleyemezler.

Fotoğraf: Nebat Bukrek/Ekmek ve Gül

İlgili haberler
Bir kitap: Memleket Hikayeleri

'Yaklaşık üç kuşak değişmiş, üzerinden 105 yıl geçmiş fakat alttaki tarihi okumasanız sanki dün yaşa...

Bir kadının uyanışı: Deniz Feneri

'Deniz Feneri eseriyle kitap yolculuğumuz biraz çocukluğumuza, aile ilişkilerimize, yaşayıp görüp de...

Hoş geldin Menekşe!

Menekşe… 12 yaşında evlendirilmiş, altı çocuğuyla yıllarca şiddet sarmalının içinden bir çıkış aramı...