‘O sokakları bir daha yürüyemeyeceğiz’
İskenderun'dayız. Depremin yarattığı yıkımın ardından insanların yaşamını sürdürmek için ihtiyaç duyduklarının büyük eksikliği yaraları daha da derinleştirmiş...

Depremlerin üzerinden 40 günü aşkın süre geçti ancak hala depremzedeler hiçbir sorularına yanıt alamadı, bırakıldıkları belirsizlik her geçen gün daha da büyüyor. Evlerine artık dönemeyen kadınlar nereye yerleştirilecek? Borçlarla aldıkları evlerinin yerinde oturmak için tekrar borçlandırılacak mı? Yaşadıkları kayıpları, kaygıyı, korkuyu nasıl aşacaklar? İskenderun’un Karaağaç Mahallesinde Suzan Yıldırım (Soldaki) ve yeğeni müzisyen Suzan Hacıgaripoğulları bu büyük belirsizlik içinde bırakılan kadınlardan.

Depremden en çok etkilenen illerden olan Hatay’da İskenderun’un Karaağaç mahallesindeyiz. Depremin yarattığı yıkımın ardından insanların yaşamını sürdürmek için ihtiyaç duyduklarının büyük eksikliği yaraları daha da derinleştirmiş. Suzan Yıldırım, “Bu 40 günde çok eksik var. Çok büyük eksiklikler var. Kadınlar o kadar çok hijyen sorunu yaşıyorlar ki. Evet çadırkentler var ama ne şartlarda çadırkentler var, her şeyden yoksun. Felaket üzerine felaket yaşıyoruz, depremi atlattık ama yağmuruydu çamuruydu insanlar Per perişan. Çadırkentlerdeki tuvaletler berbat. Çok yakında rahatsızlıklar da başlar. Kelimeler yetersiz kalıyor yaşadıklarımızın yanında. Çok zor, kayıplarımız çok. Onların acısını daha yaşayamadık çünkü o kadar çok etrafımızda acı yaşayan, eksiği olan insanlar var ki kendi acımızı içimize gömmüş durumdayız” diye anlatıyor.

BİR FELAKET BİTİYOR BİR BAŞKASI GELİYOR

Suzan Hacıgaripoğulları ise en çok ruh sağlıklarının toparlanmaya ihtiyaçları olduğunu altını çizerek söylüyor: “Mantalitenin toparlanması gerekiyor. Herkes şu an yaşadığı şeyi kanıksamaya başladı, bu çok kötü bir durum. Birinci felaketi atlatıyorsunuz, başka bir felaket daha çöküyor başınıza. İnsanlar kafasını kaldıramıyor, gökyüzüne bakamıyor. İnsanlar evlerine girmek istiyor ama evi yok. Bunun algısını henüz çok sindirebilmiş değiller. Tüm bir hayat yok oluyor. Sadece betonlar devrilmiyor.”

ŞU AN SADECE YIKIM VAR, TOZ VAR, DUMAN VAR

Suzan Hacıgaripoğulları Antakyalı olduğunu gururla herkese söylediğini ancak artık Antakya diye bir yer kalmadığını söylüyor: “Bugün kendi gözlerimle gördüm, enkazlar kalkmamış Antakya’da ve enkaz altında insanlar vardı. Onlar öldükleri yerde kaldılar. Sanırım biz de bunu sindiremiyoruz. Ben aslen Antakyalıyım, orada doğdum. İnsanlar bana ‘Suzan nerelisin?’ dediğinde artık söyleyebileceğim bir şehir kalmadı, Antakya diye bir şehir yok çünkü.” Memleketinden vazgeçmediklerini de “Hatay’dayız gitmedik, yine buradayız” diye ifade ediyor. En çok da büyüdüğü, sevdiği sokakları sevdikleriyle paylaşamayacak olmasına üzülüyor. Müzisyen Suzan’ın Antakya’nın sokaklarında klip çekme hayali varmış.: “O sokakları bir daha yürüyemeyeceğiz. Yeniden inşa edilecek ama benim büyüdüğüm Antakya olmayacak. Bunun kaybolmuş olmasını henüz sindiremedim. Antakya’da şu an sadece yıkım var. Sadece toz var. Duman var. Orada bir Antakya yok. İçler acısı bir yer.”

O SOKAKLAR BİLDİĞİM SOKAKLAR DEĞİL

6 Şubat günü işi için İstanbul’da olan Suzan Hacıgaripoğulları sosyal medyada bir kadının “Antakya yok” diye bağırdığını izlemiş ama algılayamamış. Ta ki Antakya’yı kendi gözleriyle görene kadar: “O sokaklar bildiğim sokaklar değil. Artık orada bir yaşam yok, olmayacak. Tabi ki toparlanır ama orada bir tarih yok oldu. Kültür çok değerliydi. Biz hiçbir zaman ‘Sen şu mezheptensin’ diye büyümedik. Ben mezhep ayrımını üniversitede, şehir dışında gördüm, eve geldiğimde çok şaşırıp anneme anlatıyordum. Çünkü çok şaşırmıştım. Biz hep birlikteydik, bunun yok olmuş olmasına çok üzülüyorum.” Çocukken Van depremini, Elâzığ depremini haberlerden izlemiş olan Suzan, bir gün bir benzerinin başlarına gelebileceğini hiç düşünmediğini söylüyor.

NEDEN ÖNLEM ALINMADI?

Suzan Yıldırım depremde evini kaybetti, yeğeni Suzan Hacıgaripoğulları ise şunları soruyor: “Evet teyzemin ailesi yanında, birçok olanağı sağlayabiliyoruz ona ama şöyle bir soru var: Neden kaybetti? Bugüne kadar önlemler neden alınmadı? Neden haberdar edilmedik?” Suzan Yıldırım büyük bir belirsizlik içerisinde hissediyor kendini çünkü orta hasarlı raporu verilen evlerinin nasıl ve neye göre yıkılacağını, kendilerine nasıl bir ev sağlanacağını bilmiyor: “Ben yıllarca o evi alabilmek için eşimle deli gibi çalışmış, her şeyimi ona adamış bir insan olarak daha yeni kredisinden çıktığım bir evin bana yeniden kredisini yüklemenin ne kadar faydası olacak ben onu istemiyorum. Yüksek bir ihtimal, bize evimizin karşılığını verseler bile bizi nerelere bırakacaklar? Hiç bilmediğimiz başka ilçelere, yaşamını hiç bilmediğimiz başka yerlere bizi taşıyacaklardır. Biz bunu istemiyoruz, biz var olduğumuz yerde olmak istiyoruz. Yaşamımızı burada devam ettirmek istiyoruz. Sadece böyle çaresizce bekliyoruz.”

DİLE BİLE GETİRİLMEDEN İHTİYAÇLAR SAĞLANABİLİRDİ

Depremin ardından destek beklediklerini ancak hiçbir desteğin gelmediğini, artık geleceğini düşünmediğini de söylüyor. Organizasyona dair hiçbir şeyin olmadığını söyleyen Suzan Hacıgaripoğulları, kadınların ihtiyaçlarını gidermeyi bırakın ihtiyaçlarını dile getirecekleri bir muhatap bile bulamadıklarını söylüyor: “Aslında dile getirmek zorunda olmadan bu ihtiyaçların giderilmiş olması gerekiyordu.”

5 gün önce Hatay Valisi Rahmi Doğan, 14 Mayıs seçimleri için Sivas’tan milletvekili olmak için istifa ettiğini duyurmuştu. Suzan Hacıgaripoğulları, “İnsanlar bas bas burada çadır, su, ped diye bağırırken birileri sırf başına bir şey gelmesin diye kendi makamından ayrılıp utanmadan kendi çıkarlarını gözeterek başka makamın peşine düşmesi bize artık komik geliyor sadece. Biz sadece gülüyoruz. Çünkü bir mantığa oturtamıyoruz. Sorumluluğunu alamayacağın bir mertebenin koltuğuna oturmak ne kadar doğruydu en başta bilemiyoruz” diyor.

“Türkiye Tek Yürek” yayını ile toplanan yardımlara da değinen Suzan, “O kadar paralar toplandı, gecesi düzenlendi utanmadan. O paranın bir kısmı kayıp. Bugün duyduk. Şaşırmadık. İlk günden beri biliyorduk. O paranın hiçbir zaman bize ulaşmayacağını da biliyorduk” diyor. Kadınlar sadece kaybettikleri şeyleri istiyorlar, bunun sağlanabileceğini de gayet iyi biliyorlar. Pek çok imkanın içinde nasıl imkansıza mahkum edildiklerini de çok net görüyorlar.


İlgili haberler
Engelli çocuğuyla çadırda kalan Seher: Yardım yok,...

İskenderun’da tüm engellemelere rağmen sürdürdüğümüz #KızKardeşlikKöprüsü çalışmalarımızda Seher’in...

Esenyalı’da kadınlar depremi konuştu: Mahalle maha...

Esenyalı Kadın Dayanışma Derneği depremin kadınlar ve çocuklar üzerindeki etkilerinin konuşulduğu bi...

Depremden kurtulan çocuklar tarikatlardan da kurta...

‘Cemaat ve derneklerin depremden kurtulan çocuklarla kurduğu ilişkinin arka planında, bizzat devleti...