Depremden kurtulan çocuklar tarikatlardan da kurtarılmalı
‘Cemaat ve derneklerin depremden kurtulan çocuklarla kurduğu ilişkinin arka planında, bizzat devletin yetkili kurumlarının bu ilişkiye zemin oluşturan iş birlikleri var.’

Çocuklarla ilgili gündemimizde olan önemli meselelerden biri depremden kurtulmuş çocukların bakımları ve korunmalarının kimlerce nasıl gerçekleştirildiği. Refakatsiz kalan, devlet korumasına ihtiyaç duyan ya da ebeveynleri yanında olan çocuklara kim tarafından ve nasıl bakım ve koruma sağlandığı önemli endişelerden biri. Zira depremden kurtulan çocukların İstanbul’da İsmailağa cemaati evlerine götürüldüğü, bazı çocukların İHH’ya ait evlere götürüldüğü, Adana’da Menzil tarikatı köyünde binden fazla çocuğun bulunduğu ve benzer içerikli haberler çocuklar için kaygı duyan herkesi endişelendirdi, öfkelendirdi, haklı ve doğru olarak tepkilere neden oldu.

Ortaya çıkan örneklerde genel refleks ağırlıkla “depremzede-refakatsiz çocukların cemaatlere- tarikatlara teslim edildiği” şeklinde yansıyor. Bakanlık da konuyla ilgili açıklamalarını hep bu sınırda cevaplıyor. Açıklamalarında çocukların ebeveynlerinin-annelerinin yanlarında olduğunu, deprem nedeniyle refakatsiz durumda olmadıklarını, sözü edilen çocukların kurum bakımında olması gereken çocuklar olmadığını, dolayısıyla kendi sorumluluklarındaki çocukların tarikat cemaatlere teslim edilmesi gibi bir durumun asla söz konusu olmadığını söylüyor. Ebeveynleri yanında olan çocuklara ancak ihmal–istismar vb. açısından değerlendirme yapabileceklerini ifade ediyor.

Bakanlık çeşitli vakıf-dernek-cemaatlerle ilişkisini basitçe koruma altındaki çocukları alıp onlara ve evlerine teslim etmek şeklinde kurmuyor. Doğrudan Bakanlığın kendi çalışmaları kapsamında kurulan iş birliği söz konusu. Cemaat ve derneklerin depremden kurtulan çocuklarla kurduğu ilişkinin arka planında, bizzat devletin yetkili kurumlarının bu ilişkiye zemin oluşturan iş birlikleri var. Bu konu, mevcut çocuk koruma sistemi bağlantısıyla ve sonuçlarıyla birlikte ele alınmalı.

TARİKAT VE CEMAAT DERNEKLERİ BAKANLIĞIN RESMİ İŞ BİRLİKÇİSİ

Bilindiği üzere çocukların her anlamda korunması Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının görevi. Ebeveynleriyle yaşayan çocukların her türlü riskten korunması da ebeveynleri tarafından bakımı sağlanamayan ve devlet korumasına alınan çocukların bakım ve korumasının sağlanması da Bakanlığın işi.

Bakanlık özellikle 2010’lu yıllarda yoğunlaşmak üzere, asli görevi olan konularda çok sayıda dernek ve vakıfla iş birliği protokolleri gerçekleştirdi. Bir kamu kurumu çeşitli iş birlikleri yapabilir. Ancak hangi işleri yapmak üzere ve kiminle yapıldığı önemli olan. Burada üzerinde duracağımız protokoller Bakanlığın en asli işi olan koruma altındaki çocukların sorumlulukları ile ilgili çeşitli dernek ve vakıflarla iş birliği yapılması.

Protokol yapılan dernekler arasında kimler var? Halen Bakanlık sitesinde bilgileri bulunanlar arasında Muradiye Vakfı, İHH, Muhafazakâr Düşünce Topluluğu, Hayrat İnsani Yardım Derneği, İmam Hatip Lisesi Mezunları Derneği, İnsan Vakfı gibi dernekler var. Bunlara ek benzer konularda holding yöneticileri tarafından kurulan derneklerle de iş birliği protokolleri var. (https://www.aile.gov.tr/sgbd/mevzuat/protokoller)

Protokol yapılan dernek ve vakıflara verilen yetkiler şöyle: “Çok sayıda çocuk evi açılması, koruma ve bakım altındaki çocukların psiko-sosyal ve fiziksel gelişimine katkıda bulunulması, kamp, seminer, eğitim programları ile çocukların güçlenmelerine katkı sağlanması; çocuk evi açılması ve çocuklara eğitim ve kültür amaçlı programlar yapılması…” Ayrıca çocuk evlerinin açılışı ile ilgili çeşitli işler, binaların ihtiyaçlarının karşılanması bekleniyor. Ancak bunun ötesinde çocuklara bakım hizmeti ve eğitimi sunacak Bakanlık personeli yeterli olmazsa, vakıf ve derneklerin önereceği/uygun göreceği personellerin, giderleri vakıf ve derneklerce karşılanmak üzere çalıştırılabileceği belirtiliyor. Kimin çalışacağının seçiminde, işten çıkarmada karar hakkı tanınıyor. Çocuklara çeşitli konularda eğitimler vermek, eğitim verecek personeli belirlemek ve eğitici eğitimi vermek, eğitim programı ve içeriğini belirlemek ve Bakanlığa sunmak, çocuklara kültürel sosyal etkinlikler düzenlemek; rehberlik etmek, değerler eğitimi vermek, çocuk evlerinde kalan çocuklara koruyucu aile olabilecek gönüllü aileler bulmak, vb. gibi çok kritik yetkiler de bu protokollerle bu derneklere tanınan yetkiler arasında.

Bu bize ne söylüyor? Bakanlık doğrudan kendi ve personeli ile yapması gereken işlerin parçalar halinde vakıf ve derneklere devrediyor; vakıf ve derneklere geniş bir yetki alanı sağlıyor.

Yayındaki protokollerin devam edip etmediğine, ne kadarının aktif olduğuna ilişkin özel bilgiler Bakanlığın protokolleri yayınladığı sayfada yer almıyor. Süresi bitmiş, tamamlanmış olanlar var mı bilemiyoruz. Olsa dahi en az 10 yıllık süre içinde bu konuda çokça çalışma yapıldığı gerçek. Bakanlığın bu konuda mevcut durumu, kimlerle nasıl bir iş birliğinin sürdüğünü açıklaması gerekir.

BAKANLIK SURİYELİ ÇOCUKLARLA İLGİLİ GÖREVLERİNİ İHH’YA BIRAKTI
Depremden kurtulan çocukların İnsani Yardım Vakfına (İHH) bağlı evlerde kaldıklarına ilişkin iddialara yanıt verirken Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık, burada kalan çocukların annelerinin yanında olduğunu, bu kurumla zaten 7 yıldır bir ilişkileri olduğunu ve onlarla birlikte geldiklerini söylemişti.
Biraz geriye gidelim. Bakanlık, İHH ile 2015 yılında Suriyeli çocuklara barınma merkezi açılması ve açılacak birimlere danışmanlık verilmesi konulu bir protokol imzaladı. Barınma merkezlerinde çocukların her türlü ihtiyacının karşılamak, gerekli sayıda meslek elemanını görevlendirmek, ücretlerini karşılamak vb. yetkiler vakfa verildi. Çalışacakların belirlenmesinde de yine öncelik vakfın oldu. Çocukların varsa annelerinin ya da kadın refakatçilerinin de yanlarında kalabileceği protokolde not düşülmüştü. Dolayısıyla çocuklarla sınırlı kalmayan bir ilişki söz konusu. Protokolde süre sınırı da bulunmuyor. İHH’ya Suriyeli çocuklar ve aileleri ile ilgili verilen bu yetki, çocuklar ve ailelerinin ihtiyaçlarının karşılanması görevinin nasıl Bakanlık yolu ile İHH’ya devredildiğini, aslında neden 7 yıldır Suriyeli kadın ve çocuklarla bu vakfın teması olduğunu, neden bunu açıklarken çok sıradan bir bilgi verir gibi paylaşıldığını da açıklar nitelikte. Bakanlık - İHH işbirliği bununla sınırlı değil; çocuk evi açılmasına yönelik protokol de yapılmış, başkaca işbirlikleri de mevcut.
İHH’YI NASIL BİLİRİZ?

İyi bilmeyiz. Cinsel istismar vakaları ile gündeme gelen Ensar Vakfına destek açıklamaları ile Kocaeli’de çocuklar için düzenlediği etkinlikte çocukların eline oyuncak silah ve kılıç vererek çocuklara cihad çağrısı yaptırması ile; “6 yaşındaki çocuklar evlenebilir”, “Çalışan kadın, fuhuşa hazırlık yapan sürece destek olmuş oluyor” sözleriyle bilinen Nurettin Yıldız’ı konuşmacı olarak etkinliklerine davet etmesi ile biliriz.


VELEV Kİ ÇOCUKLAR EBEVEYNLERİNİN YANINDA…

Ebeveynlerinin yanında olan çocuklarla ilgili de Bakanlığın görevleri var. Nihayetinde tüm çocukların her türlü riskli durumdan, her türlü ihmal ve istismardan korunmalarının sağlanması çocuk korumanın temeli. Bu risklerin bizzat kaynağı/yönlendireni ebeveynler ya da diğer bakım verenler olabilir. Ya da ebeveynler riskleri fark edip çocuğu etkili şekilde koruyamıyor, zararın sürmesine engel olamıyor olabilir. Çocukların ebeveynlerinden kaynaklanan her tür zarardan korunması da çocuk koruma sisteminin temelinde yer alır.

Ayrıca ebeveynleri ile birlikte ya da onların izni ile çocukların cemaat-tarikat evlerinde kalıyor olmaları da Bakanlığın sorumluluğu. Burada ikili bir sorumluluğa odaklanmak gerekir. Çocukların ve annelerin neden orada olduğu, bunun bir zorunluluk ilişkisi olup olmadığı. Depremin getirdiği bunca yıkım ve zorluk karşısında ne yapacağını, kimden destek alacağını bilmeyen, çocuğu için korku içinde olan, kendi de zor durumda olan, kamu kurumlarından ihtiyaç duyduğu desteği göremeyen binlerce insan, tek başına çocuklarıyla ortada kalmış anne var. Böyle durumlarda cemaat ve yurtlar tıpkı başka zamanlarda olduğu gibi tutunacak bir dal gibi görülebiliyor, gönüllü bilinçli bir tercih değil zora dayalı bir rıza ortaya çıkabiliyor. Bu zorunlulukların örneklerini çokça yaşadık. Burada çocukların, kadınların ve ailelerin acil ve yaşamsal ihtiyaçlarının karşılanmasında devletin bile bile yetersiz bırakılması, ihtiyaçların karşılanacağına dair bir güven oluşturmamış olmak sorumluluğun bir yönü.

Diğer sorumluluk noktası ise şu; ister zorunlu ister bilinçli bir tercihle ebeveyni tarafından buralara yerleştirilmiş olsun, çocukların buradaki her türlü iyilik halinden Bakanlık doğrudan sorumlu. İsmi geçen cemaatlerin-tarikatların çocuklara yaklaşımı, çocuklardan beklentileri, çocukları hangi amaçlarla himaye altına aldıkları, çocuklara öğrettikleri az çok bilinen şeyler. Bunların hiçbirinin ise çocuk hakları ile çocuğun yüksek yararı ile ilgisi olmadığı açık. Dolayısıyla çocukların buralarda kalıyor olması ebeveynlerin izni-isteği olması ile normalleştirilemez. Çocukların buralardaki durumlarının değerlendirilmesi ise “Gittik baktık herhangi bir ihmal istismar yok” sınırlılığında olamaz. Bu ortamların ve çocuklara etkisinin daha genel ve bütüncül bir şekilde değerlendirilmesi bir zorunluluk.

DİNİ DERNEK VE VAKIFLARLA TÜM İŞ BİRLİĞİ PROTOKOLLERİ SONLANDIRILMALI
Bugün deprem sonrası ortaya çıkan sorunlar aslında çocuk koruma sisteminin mevcut, birikmiş sorunları ile doğrudan bağlantılı. Bugün çocukları konuşur ve korumaya çalışırken sistemin genel eksik ve sorunlarını hatırlamak, bağlantıları ortaya koyarak taleplerde bulunmak önemli.
Bakanlığın çocuk koruma alanının bir bölümünü bu dernek ve vakıflara açması, hak temeli çocuk örgütlerine ise tamamen kapatmış olması çok ciddi bir sorun. Bu nedenle
• Depremde refakatsiz-ebeveynsiz kalan çocukların mutlaka Bakanlık tarafından koruma altına alınmasını talep ederken aynı zamanda bu Bakanlık korumasının ilkelerine, sınırlarına ve niteliklerine dair de talepte bulunmamız ve ısrarcı olmamız hayati.
• Dernek ve vakıflarla yapılmış açık örtük tüm iş birliği çalışmalarının sonlandırılması, çocuk hak odaklı bir bakım hizmetinin oluşturulması; bunu sağlamak ve denetlemek için ise Bakanlığa bağlı bakım kurumlarının bağımsız kurumların denetime açılmasını talep etmek son derece önemli. Bu sorun bugün olan bir sorun değil, sadece deprem çocukları ile ilgili de değil. Koruma altında olan/olacak tüm çocuklar için hayati bir talep.
DEPREM SONRASINDA ÇOCUKLARIN YAŞADIĞI SORUNLAR DEVAM EDİYOR

Afetlerle ilgili ulusal ve uluslararası deneyimler, deprem sonuçları üzerine bilimsel araştırmalar ve mesleki çalışmalar deprem sonrasında en korunmasız durumda olan kesimlerden birinin çocuklar olduğunu, çocuklar için çok yönlü risklerin mevcut olduğunu ortaya koyuyor. Enkazdan çıkan, ailesini kaybeden, refakatsiz kalan çocukların güvenliği çok önemli. Çocuk ticareti, istismar, organ mafyası gibi suçların afetlerde ortaya çıktığı artık daha çok farkında olunan bir konu.

Çocukların ilk andan itibaren uygun şekilde kayıtlarının alınması, çocuklarla ilgili kesin bilgilere ulaşılması hala en önemli sorunlardan biri. Öncesinde hazır, ne yapılacağı nasıl işleyeceği belirli olan bir sistemin yokluğu, zaten zor olan böyle bir süreci ve çocuklara ulaşmayı daha da zorlaştırmış durumda.

Deprem bölgelerinin ve çadır alanlarının çocuklar için güvenliği de önemli bir konu. Kaotik, düzensiz, güvensiz, gerekli tedbirlerin olmadığı deprem sonrası yerleşim koşulları çocuklar için artan oranda istismar, şiddet, erken ve zorla evlendirme, okul terki vb. riski anlamına geliyor. Acil konulardan biri de bu.

Bu riskler afet anından başlamak üzere tüm adımlarda çocuğu ve ihtiyaçlarını odağına alan, çocukları yaşatma, koruma ve güvenliklerini sağlama önceliğine sahip, hak temelli, risklerin farkında olan ve önceden hazırlanmış bir müdahale ve destek planına sahip olmayı çok kritik hale getiriyor. Ne var ki hem afetlere genel yaklaşım hem de mevcut çocuk koruma sistemindeki sorunlar ve eksiklikler böyle bir afetin sonuçlarını çocuklar için daha yıkıcı hale getiriyor. Bugün yaşadığımız biraz bu.

Fotoğraflar: Ekmek ve Gül

İlgili haberler
‘Depremzede çocuklar için sistem yetersiz, iş birl...

Deprem bölgelerinde arama ilanı verilen ve refakatsiz çocuklara ilişkin çalışmalar yapan Afet-Çocuk...

Depremzede çocuklar tarikatlara mı teslim ediliyor...

Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği, depremde refakatsiz çocukların devlet kurumları dışında cemaat ve...

Afet Çocuk Sivil Koordinasyon Ekibinden Sevinç Koç...

Aileler hastanelerde çocuklarını ararken, tedavi gören çocukların ailesine ulaşmasında zorluklar art...