Bölge’de ‘fuhuş çeteleri’ neden etkili soruşturulmuyor?
Sosyolog Halide Türkoğlu ve Hakkâri İHD Yöneticisi Pınar Şen, bu suçların üzerinin örtülmeye çalışıldığına dikkat çekti.

Son günlerde Kürt illerinde çetelerin farklı yöntemlerle kadınları uyuşturucu ve fuhuş ağına düşürdükleri ve fuhşa zorladıkları, yaşananların ortaya çıkması ile de kadın cinayetleri ve intiharlarının yaşandığı ile ilgili ciddi iddialar var. Bu fuhuş şebekelerine devlet tarafından göz yumulduğu, hatta çete içinde kolluk güçleri mensuplarının da yer aldığı iddialar arasında.

Bölge’de uzun yıllardır gündem olan fuhuş ve uyuşturucu çetelerini, bunların nasıl ‘Korunup kollandığını’, ortaya çıkan iddiaların etkin bir biçimde soruşturulmamasının yarattığı sonuçları TJA Aktivisti Sosyolog Halide Türkoğlu ve Hakkâri İHD Yönetim Kurulu ve Kadın Komisyonu Üyesi Pınar Şen ile konuştuk.

Bölge’de fuhşa zorlanan kadınların sayısındaki artışı “savaş politikasının bir parçası” olarak değerlendiren Şen ve Türkoğlu, bu suçların üzerinin de örtülmeye çalışıldığına dikkat çekiyor.

KAYYUMLAR FUHŞUN VERİSİNİ DE MÜCADELESİNİ DE ETKİLEDİ

Sosyolog Halide Türkoğlu, şiddet, istismar, fuhşa sürükleme gibi şiddet olaylarının basına yansıyabilen kadarıyla öğrenilebilmesini “Kadın kurumlarının kapatılmasına” bağlıyor: “Bölgede güvenlik güçlerinin ya da devlet kurumlarında çalışan kişilerin çocuk istismarlarından, tecavüz olaylarına kadar yürüttükleri şiddet biçimleri uzun yıllardır Kürt kadın hareketinin gündemi. Daha öncesinde kadınların kadın kurumlarına başvurusuyla ve dava süreçlerinin takibiyle bu sorun gündemleşmekteydi. Kadın kurumlarının kayyum eliyle kapatılmasıyla bölgede kadınların fuhşa sürüklenmesi verileri tutulamıyor. Kadınların yaşadığı şiddetin devlet tarafından organize bir şekilde sahiplenildiğini ve kadın mücadelesinin de hedef haline getirildiği yargı süreçlerinin işlediğini görmekteyiz. Fuhuş olgusuna dair elimizde resmi bir veri hiçbir zaman olmadı, ancak basına yansıyan haliyle kadınların fuhşa sürüklenmesindeki artışa baktığımızda kadınlara yönelik bir özel savaş halini gözlemlemekteyiz. Bir yandan örgütlü kadın mücadelesi gözaltı, siyasi suikast-lar, kaçırılma, ajanlaştırma, kadın kurumlarının kapatılması ile saldırı altındayken, kadınların politikleşmesini engellemek, kadınların kadın mücadelesiyle bağını zayıflatmak amacıyla gündelik hayatın bir parçası haline gelen şiddet politikası yürütülüyor.”

Fuhşun bölgede kadınların yoksulluğa terk edilmesiyle de ilişkisi olduğunu aktaran Türkoğlu’na göre, “Fuhşa sürüklenmede yoksullaştırma politikasının yanı sıra, meselenin sınıfsal boyutunu da görmek gerekir. Kadınların yoksul, örgütsüz ve savunmasız olmaları uyuşturucu ve fuhuş içerisine itilmelerine neden olabilmektedir.”

MÜLTECİ KADINLAR DA FUHUŞ KISKACINDA

Halide Türkoğlu mülteci kadınların durumuna da dikkat çekiyor; “Mülteci kadınlar bölgede başlık parasıyla ikinci eş, erkek yaşta ve zorla evlilikler gibi olgularla daha çok gündem oldu. Ancak elimizde herhangi bir resmi veri olmaması-na rağmen basına yansıyan haberlerden de öğrendiğimiz, mülteci kadınlar da fuhuş kıskacı altındadır. Ve ne yazık ki daha sistematik bir şiddetin hedefi olurken herhangi bir suç duyurusunda sınır dışı edilme tehlikesi yaşıyor. Yine güvenlik güçleri tarafından ve mülteci merkezlerinde yaşanan tecavüzler sadece bir olay değil, belki de bunun çok daha kapsamlı bir düşürme politikası olduğudur.”

Bölgede yaşananların tüm Türkiye’de sistematik bir hal aldığını, biçimi farklı olsa da hedef alınan kadınların hayatı ve kadın mücadelesinin kazanımları olduğuna dikkat çeken Türkoğlu, her alanda ortak bir mücadele hattı örgütlemenin önemine vurgu yapıyor.

ETKİN BİR SORUŞTURMA YOK, FAİLLER KORUNUYOR

Pınar Şen, bölgedeki fuhuş çetelerine ilişkin ortaya çıkan iddialarda çeşitli isim listelerinin ortaya atıldığını, ama kadınlara ulaşmanın çok zor olduğunu dile getiriyor, kadınları gözeterek olabildiğince “sessizce” konu üzerine çalışma-ya dikkat ettiklerini söylüyor: “İHD olarak somut belgelendirme yapamadığımız durumda, duyumlar üzerinden, bu ailelere yakın kişilerle kurduğumuz temaslarla beyanlar veriyoruz. İsim listesinin ortaya çıkmasıyla birlikte ailelerde bir kapanma oldu. Bunda bölgenin aşiretçi yapılanmaları da etkili. İsmi listede olan bir kadının köyden kaçtığı ve aka-binde kocası tarafından öldürüldüğünün bilgisini almıştık. Bu kadınların akıbetinin daha kötüye gitmemesi için açıkçası biraz daha sessiz bir araştırma içerisindeyiz.” Şen, sorgu ve yargı süreçlerindeki “kollamacı” tutuma da dikkat çekiyor; “Bu isim listelerine yönelik açılan başka bir soruşturma vardı Çukurca’da, ancak dosyaya ‘Kişilerin itibarının korunması’ gerekçesiyle gizlilik kararı getirildi. Bu soruşturmaların gizli tutulması ve toplumda infial yaratacak böyle bir olaya karşı herhangi bir savcılığın hiçbir açıklama yapmaması bize faillerin korunmaya çalışıldığını düşündürüyor.”

Fuhşun bugünün sorunu olmadığını söylerken geçmişten bugüne cezasızlık politikasıyla artarak geldiğine dikkat çeken Şen, “Özel savaş politikası olarak, sistematik şekilde devletin yürüttüğü bu politika kadın bedeni üzerinden Kürt coğrafyasında yayılmaya çalışılıyor” diyor.

NE OLMUŞTU?
Hakkâri ve Şırnak’ta 3 yıl önce kurulan, içerisinde asker ve korucuların bulunduğu bir çetenin kadınları şantaj yoluyla fuhşa sürüklediği iddia edildi. Mezopotamya Ajansının (MA) aktardığına göre iddialar, “uzman çavuş” olduğu öne sürülen bir kişinin itirafları ve bazı görüntüleri ifşa etmesiyle gündeme geldi. Söz konusu şahıs, görevinden istifa ettiğini belirtip Hakkâri merkez, Çukurca, Yüksekova ve Şırnak’ın Uludere ilçesi ile köylerinde başını sivil ve korucuların çektiği bir çetenin şantajla fuhuş yaptırdığını öne sürdü, soruşturma açılması durumunda gizli tanık olabileceğini dile getirip “Ben istiyorum ki, birileri gidip şikayet etsin yüce Türk yargısına ve cumhuriyet başsavcısına. O zaman ben ile beraber 4 uzman çavuş ve bir sivil polis gizli tanık olarak gidip ifade vereceğiz. Elimizdeki bütün dokümanları kayıtları bizzat cumhuriyet savcısıyla paylaşacağız. Gerçi Çukurca Jandarma Merkezde de bütün dokumanlar, evraklar var. Biz de vereceğiz ki yüce Türk yargısı bütün suçluları bulup, en ağır şekilde tek tek cezalandırsın. Ama yürekli cesur birinin kendini feda edip savcıya gitmesi lazım. Yüreği yeten biri varsa buyursun gitsin” dedi.

Fotoğraf: Emek ve Gül

İlgili haberler
Fuhuş çetesi davasında DNA örnekleri eşleşti

Milas’ta S.F.Y. isimli kadına cinsel saldırıda bulunan ve fuhşa sürükleyen Mutlu Erbey ve üç sanığın...

Yetiştirme yurtlarında fuhuş şebekesi neden araştı...

Yetiştirme yurtlarında büyüyen genç kadınların ‘güçlü’ adamlarla fuhuş yapmaya zorlandıkları iddiala...

Eskortluk yapan Serpil: ‘Ayakta kalmak için başka...

Serpil, büyük bir yoksulluğun içinde çocuklarıyla ayakta kalmak için her yolu deneyen, nihayetinde b...