DERGİMİZDEN
Kimse çalışma koşullarından memnun değil. Daha iyisini vadeden bir belediye de yok, belediyeye karşı hakları savunacak bir sendika da...
İşverenin cebinden beş kuruş çıkmadan çalışıyoruz. Bu program sayesinde 9 aylık çalıştırıp, sonra çıkartıp başkasını alıyorlar. Bizi bedavaya çalıştırmış oluyorlar.
AVM işçisi bir kadın: Anayasal hakkımızı kullanarak sendikalaşıyoruz. İşten atmalara, mobbinge karşı ve çalışma koşullarımızın iyileştirilmesi için haklara sahip olup güvenceli yaşamak istiyoruz.
Şimdilik dört işim, günlük giderlerim ve 10 bin TL borcum var. Kendimi bir parodi dizisinde hissediyorum. Çözümü de belli aslında...
Sovyetler Birliği, sağlık hizmetlerinin nüfusun tamamına ulaşmasını hedefleyen ve tüm hizmetlerin ücretsiz verildiği ilk ülkedir.
Kayyumların ve kriz etkisini derinden hissettiren Diyarbakır’da bir kadın, ‘Yani bu kayyum gelmiş hep fakirlere zahmet oluyor. Fakir daha fakir zengin daha zengin...’ diyor.
Metal işçisi kadınlar sözleşme için yapılan eylemlerde ön safta olmaktan mutlu. Ancak sendikanın fabrikada yaşadıkları günlük sorunlarda kendilerini yalnız bırakmasından şikâyetçi.
Ankara Onkoloji Hastanesinde çalışan kadın işçilerin gündemi asgari ücret. Hükümete öfkeli olan işçilerden Filiz, ‘Çocuklarımı düşünmeyeni ben de düşünmem’ diyor.
Kadın işçiler asgari ücrete yapılan zamma şaşkın değil. ‘Jest yapacağız’ diyen Cumhurbaşkanına da, ‘işvereni de düşünmeliyiz’ diyen bakana da, göstermelik tepkiler veren sendikacılara da öfkeliler.
Bizim gibi evine bakan insanları sefalete sürükleyen devlet vekilleri, bizim aldığımız maaşla kaç gün geçinebilecekler acaba?
Asgari ücretlinin hali: Sadece barınma ve hayatta kalma ihtiyacımızı karşılıyoruz. Çocuğum kaynanamda diye evde ne doğal gaz ne elektrik kullanıyoruz.
‘Önceden 50 lirayla pazara giderdim, 15 lira artardı. Şimdi gidiyorum 70-80 lira tutuyor. Onların enflasyonuyla bizimki bir değil.’
Ekmek ve Gül ile tanışmam çok tesadüf oldu ve dergiyi okudukça kendimi daha güçlü hissettim. Kadınların yanyana ve dayanışma için de olmalarının önemini çok daha iyi kavradım...
Ataşehir Öğrenci Yurdundan genç kadınlar yazdı: Geçen günlerde bir akranımızı daha kaybettik, Ceren’i. Ceren ne ilk ne son; acısı ne daha çok ne daha az. Biz bu haberlere alışmak istemiyoruz!
‘Son yıllarda kadına, çocuğa, hayvana yönelik şiddet işyerinde, sokakta, evde her yerde gittikçe arttı. Korkuyoruz, endişeliyiz. Çocukların ve kadınların ölüm haberlerini almak istemiyoruz artık.’
Aileler düğün dernek kurar, gerdek yatağına kadar her şeyi hazır eder. Fakat düğün gecesi beklenmedik olaylar silsilesinin ilk fitili atılır. Beyazlar içindeki yatak odasının yatağı ateşe verilmiştir.
Umudu büyüttüğümüz, bağlarımızı sıklaştırdığımız, bir kadın daha yalnızlığa, çaresizliğe, düşmesin, canından olmasın diye bir ucundan tuttuğumuz dayanışmamızın daha da güçlendiği bir 2020 diliyoruz...
Hepimiz biliyoruz o bir saniyelik bakışa sığışıverenin ne olduğunu. Bu ülkede kadınların ortak deneyimlerinin sebeplerinin ne olduğunu.
Kadınların buluşmalarından yansıyanlar, bu yan yana gelişlerin önemini ortaya koyarken bu birlikteliğin sadece 25 Kasım’a sıkıştırılmaması gereği de bir kere daha gün yüzüne çıktı.
Eskişehir’de KESK, DİSK, TTB ve TMMOB’lu arkadaşlarla kasım ayı boyunca, 22 halk merkezi ve belde evinde yaklaşık 600 kadınla buluştuk. Kadınlar üretmek ve öğrenmek için bir araya gelmişti.
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.