İnsansız adalet olmaz
Adaletsiz insan olur mu?
Olur, olmaz olur mu!
Ama, olmaz olsun. (1)
Adalet; kimilerimizin tweet atarak, kimilerimizin ortaya canını koyarak haykırdığı bir talep. Adil yargılanma hakkı için ölüm orucuna giren Avukat Ebru Timtik, 28 Ağustos’ta canını verdi bu talep uğruna. Ebru’yu açlık değil, adaletsizlik öldürdü, biliyoruz. Bu yazı bir yandan da onun anısına saygı duruşu olsun...
Son yıllarda “#....İçinAdalet, #...SesOl” ve benzeri hashtagler yaşamımızın önemli bir parçası haline geldi. Artık adalet sosyal medyada aranıyor. Peki neden insanlar adalet arayışlarını sosyal medya üzerinden yapmaya mecbur bırakılıyor? Ya da sosyal medya her zaman adaleti sağlayabiliyor mu?
Sanıyorum bu konuda en çarpıcı gelişmeleri, 19 Ağustos’ta polisin maskesini doğru takmadığı gerekçesi ile Rana Batı isimli genç kadına şiddet uygulaması ile yaşadık. Sosyal medyada Rana Batı’nın polis tarafından tartaklandığı, darp edildiği görüntüler yayımlanınca bir tepki oluştu ve Rana’yı darp eden polisler hakkında soruşturma açıldığı, açığa alındıkları duyuruldu. Polislerin açığa alınmasının hemen ardından sosyal medyada #PolisiminYanındayım etiketi ile başlatılan başka bir kampanyayla açığa alınan polislerin göreve iade edilmesi çağrısı yapıldı. Bu çağrıya Rana Batı hakkında başlatılan linç girişimleri eşlik etti. Rana’nın adresini açıklayacağını bildiren Yurtiçi Kargo çalışanı bir tweeter kullanıcısı, Rana’nın hedef alınmasına sebep olacak paylaşımlarda bulundu ve Rana bir anda mağdur konumundan suçlu konumuna geçirildi. Çok geçmeden İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun İstanbul Valiliği tarafından açığa alınan polisleri göreve iade ettiği ortaya çıktı.
SOSYAL MEDYANIN GÜCÜ: BİR YERE KADAR!
Siirt’te 18 yaşındaki İ.E.’ye cinsel saldırıda bulunan uzman çavuş Musa Orhan, İ.E.’nin şikayetine rağmen serbest bırakılmıştı. İ.E.’nin intihar girişiminde bulunup tedavi gördüğü hastanede yaşamını yitirmesi üzerine sosyal medyada #MusaOrhanTutuklansın etiketiyle yapılan paylaşımlar zanlının kısa süreliğine tutuklanmasına yol açtı. Kısa süreliğine diyoruz; zira Musa Orhan birkaç gün tutuklu kaldıktan sonra itiraz üzerine tahliye edildi. Bu da aslında bize sosyal medyanın gücünün de bir yere kadar yetebildiğini bir kez daha göstermiş oldu.Tıpkı Rana olayında “Kahraman Türk polisinin elinin soğutulmaması gerektiğine” karar verilmesinde olduğu gibi Musa Orhan olayında da bir yönü ile askeriyeyi temsil eden şahsın uzun süre tutuklu kalmasına izin verilmedi.
5 Ocak tarihinden beri kayıp olan Gülistan Doku ile ilgili olarak sosyal medyada sıklıkla kampanyalar düzenlendi. Baş şüpheli Zeynel Abakarov’un tutuklanması ısrarla istenildi. Ancak gelinen aşamada Gülistan Doku’nun akıbetini öğrenebilmiş değiliz ve halen Gülistan için adalet sağlanamadı.
AKP’li Şirin Ünal’ın evinde çalışan Özbek uyruklu Nadira Kadirova 23 Eylül 2019 tarihinde şüpheli şekilde ölmüş, Nadira’nın, Ünal’ın silahıyla intihar ettiği açıklanmıştı. Olaya ilişkin Ankara Cumhuriyet Savcılığı takipsizlik kararı vermiş, yapılan itiraz ise reddedilmişti. Nadira’nın ölümü de özellikle kadınlar tarafından sosyal medyada sıklıkla gündemleştirildi. “Nadira’ya ne oldu?” şeklinde binlerce paylaşım yapıldı. Ancak henüz Nadira’nın ölümü üzerindeki sis perdesi de kaldırılabilmiş ve Nadira için adalet sağlanabilmiş değil.
DAVACI YOKSUL, DAVALI ZENGİNSE…
Zaytung tutuklanmak için gerekli tweet sayısının 250 bine düşürüldüğünü müjdeleyedursun (2), gerçeğin tam olarak da böyle olmadığını bu ve benzeri olaylarda görebiliyoruz. Sosyal medya eliyle dahi sağlanamayan adalet Can Yücel’in şu dizelerini anımsatıyor:
Davacı zengin, davalı yoksulsa
Zenginden yana işler yasa
Davacı yoksul, davalı zenginse
Davalıda kalır yine nizalı arsa
Davacı da davalı da zenginse davada
Özür diler çekilir aradan kadı
Davacı da davalı da yoksulsa, bak,
Sade o zaman işte yerin bulur hak. (3)
Öte yandan sosyal medyanın sınırlı kalan etkisi dahi iktidarı rahatsız etmeye yetiyor. Son süreçte gündeme getirilen sosyal medyaya yönelik kısıtlayıcı düzenlemeler de bu rahatsızlığın bir sonucu. Bir taraftan da iktidar, kendi sosyal medya kullanıcıları ordusunu kurup beslediği troller eliyle istediği propagandayı sosyal medya üzerinden de yürütüyor.
SANAL DÜNYA, YALAN DÜNYA
Kadınlar olarak sosyal medyada sesimizi, çığlığımızı duyurmaya, birbirimize ses olmaya çalıştığımız doğrudur. Ancak bu çabamız örgütlü bir güce dönüşmediği ve esasen sistemin kendisinden kaynaklı sebepleri değiştiremediğimiz sürece, sorun kökten çözülmeyecektir. Sosyal medyada yapmaya çalıştıklarımız mücadelenin bir unsuru ve enstrümanı ise de asıl mücadelemiz adaletin terazisinin doğru tartması için hazırlık aşamaları da dahil tüm yargı sisteminin baştan aşağı değiştirilmesi, sistemin özellikle İstanbul Sözleşmesi’nin gereklerini yerine getirecek şekilde biçimlendirilmesini sağlamak üzerine olmalıdır. Bunu sağlayamadığımız sürece sanal dünya, yalan dünya olmaktan, adalet talebimiz çoğunlukla sonuçsuz kalmaktan kurtulamayacaktır.
(1) Adalet - Özdemir Asaf
(2) Yaşananları mizahi bir dille “haberleştiren” bir internet sitesi olan Zaytung Haber, o günlerde şöyle bir içerik paylaştı: “Bir Müjde de Adalet Bakanlığından: Adalet Bakanlığı'ndan özellikle kadın cinayetleri ve taciz vakalarında sık sık eleştiri konusu olan 'zanlının tutuklanması için en az 400.000 tweet' şartıyla ilgili değişiklik müjdesi geldi. Değişiklikle, tutuklu yargılanma için 400.000 tweet şartının kademeli olarak önce 250.000'e, ardından da 100.000'e indirilip zamanla tamamen kaldırılması planlanıyor.”
(3) Bir Çin Şiiri – Can Yücel
İlgili haberler
Hukukun değil, retweetin üstlünlüğü
Adliyelerde adalet bulamayanlar yahut bulamayacağına inananlar dertlerini bir dilekçeye değil, sosya...
En tehlikeli virüs eşitsiz, adaletsiz, hukuksuz dü...
‘5 yıldır işsizim ve sosyal yaşamım yok. Bu süre boyunca iş aramama rağmen işverene göre yaşlı, devl...
‘Ülkede adalet yok ama gerçek adalet için biz varı...
Hukuk öğrencisi genç kadınlar bugün dünden daha fazla tartışıyor kadınların uğradığı adaletsizlikler...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.