DERGİMİZDEN

Biz kadınlar; bu öfkelerimizin nedeni olan gülüşlerimizi solduran tüm sorunlarla, içinde bulunduğumuz dayanışmayı daha da güçlendirerek sonuna kadar mücadele edecek kadar güçlüyüz.

En büyük gücümüz dayanışma ve örgütlülüğümüz. 8/20 mesai saati uygulamasında geri adım attıran çoğunluğu kadın sağlık emekçileri olarak emeğimizi korumakta kararlıyız.

Hayatını spora adamış bir kadın Sevda. Kendini sporla var etmiş, karşısına çıkan tüm zorluklara göğüs germiş. Çocukken başlayan spor sevdasında o hiç pes etmemiş.

Ekmek ve Gül’ün haziran sayısı bizi nefessiz bırakan güncel sorunların bir dökümünü yapıyor. Birlikte ferah nefesler alabildiğimiz sağlıklı ve güzel günler dileğimizle, iyi okumalar diyoruz!

ABD'de yükselen bir şarkının anlattıkları: Güçlü olmadığında/ Yaslan bana/ Arkadaşın olayım/ Devam etmene yardım edeyim/ Çünkü çok sürmez/ Benim de ihtiyacım olur/ Yaslanacak birine...”

Açık söyleyelim; pandemi döneminde kendini yalnız hissetmeyen bir tek kesim varsa o da sermayeydi. Onların “biz”i kendilerinden ve sermayeden ibaret!

Hükümetleri ve sivil toplum kuruluşlarıyla örgütlü burjuva sınıfı bir yanda, sendikal örgütlüğü zayıf ama güçlenen bir mücadele eğilimiyle işçi sınıfı öbür yanda. Eskiden ve şimdi...

‘Virüsten önlemle korunabiliriz ama hayat şartlarımıza etkisinden nasıl korunacağız!’

Bir market servisinden notlar: ‘İki poşetten fazlasıyla çıkabilene bir dönüp bakıyoruz. Çileği bulsak kurdunu kafaya takmayacağız. Salgına karşı tek zırhımız yıka yıka kullan bir tanecik maskemiz...’

Ankara Yenimahalle’de bir hukuk bürosunda çalışan Sibel ve uzun zamandır işsiz olan Sevda pandemi sürecinin kendilerini nasıl etkilediğini anlatıyor.

“Pazar nasıl?” demeye kalmadan, “Çok pahalı” cevabını veren genç kadın, avucunu açıp bozuk paraları göstererek, “Bu kadar. Bununla ne alabilirsem? Çalışmıyorum.”

On yıl önce Fatoş’la birlikte bir yufkacı dükkanı açan Filiz, bu küçük dükkanda kız kardeşliği bağını ördüklerini anlatıyor. Tabii sohbetimiz korona günlerine ve istismar tasarısına da uzanıyor.

Ken Loach’un Üzgünüz, Size Ulaşamadık filmi neoliberal dönemin işçi ailelerine yaşattıklarını anlatıyor. Kapitalizmin sattığı “hepsi sizin tercihiniz” yalanının gerçeklerini seriyor ortaya.

Polis kayıtlarına geçemeyen yüzlerce şiddet vakası var. Çünkü, kadınların artık sisteme ve yasalarına güveni kalmadı. Son infaz yasasıyla da bu güvensizlik daha pekişmiş durumda.

Her yıl 8 bin çocuk istismara uğruyor. Yılda ortalama 17 bin istismar davası açılıyor. Bu davaların yüzde 45’i mahkumiyetle sonuçlanmıyor. Çocuklar evlendiriliyor. Böyle gelmiş, ama böyle gitmez…

Kadına yönelik her türden şiddetin artışına tanık olduğumuz salgın sürecinde, koşullar ne olursa olsun haklarımız olduğunu hatırlamak ve taleplerimizi yinelemek istedik.

Cinsel istismarla ilgili mevcut yanlış inanışları yeniden üretmeden çocukların haklarını nasıl koruyabiliriz? Cinsellik Eğitmeni Efsun Sertoğlu yanıtlıyor

Hayatı elinden alınan bir kız çocuğu o. Oradan oraya sürüklenen hayatında yaşadığı tüm zorluklara rağmen ayağa kalkıp devam etmesini bilen bir kadın… Şimdi kadın dayanışmasının bir parçası…

Yıllarca şiddet gördü, her seferinde elinde darp raporuyla eve geri döndü. Son dayakta böyle olmadı, çünkü ona cesaret veren kadınlar vardı. İşte bir kadının dayanışmayla değişen öyküsü…

Dünyanın dört bir yanında koronavirüs salgınını fırsat bilen patronlar ve hükümetler kadınların haklarının gerilemesi konusunda sessiz. Görünen o ki, kadınların eşitlik hakları tehlike altında!
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.