DERGİMİZDEN

Kocaeli Ekmek ve Gül Kadın Dayanışma Derneği yükü artarak süren pandemi döneminde kadınların sıkıntılarını ve taleplerini yazdı.

Kadınların faşizmde doğurganlığa hapsedilerek, ‘milletin yeniden üretilmesinde’ nesne haline getirilişini inceleyebileceğimiz bir eser: Gisbert Palmie’nin 1933 tarihli “Çalışmanın Mükâfatı”

İkitelli’den mülteci Mizgin anlatıyor: ‘Eğer evde yiyecek salça var ise ekmeğe sürüp çocuğumun eline veriyorum. Gün oldu çocuklarım aç uyudu.’

Gazi Mahallesi 1298. Sokak’ta yaşayan kadınların en önemli dertlerinden biri tünel inşaatı ile evleri hasar görmesi. Bir diğeri ise pandeminin de sırtlarına yüklediği ağır yük.

‘Ben bir kadın işçi olarak birlikte mücadeleye, sınıfın kendi çıkarlarına, emeğimize ve çocuklarımızın geleceğine sahip çıkmaya çağırıyorum herkesi.’

Oğlumun sınıfının mevcudu 18. Canlı derse katılabilen öğrenci sayısı 5. Biz telefondan giriyoruz canlı derslere. İki çocuğumun dersleri çakışıyor, ben ikisi arasında tercih yapmak zorunda kalıyorum.

‘Bir yandan virüs kapmamaya çalışıp, borç batağına saplanmadan kuyruğu dik tutmaya çalıştığın, bir yandan da ruh sağlığını korumaya uğraştığın zorlu bir süreçten geçiyorsun.’

Uzaktan eğitimle birlikte etüt öğretmenlerinin de yükü arttı. Yükü artarken ücretleri düşen, hatta ücretlerini düzenli alamayan öğretmenler ise artık bu duruma isyan ediyor.

Capcanlı ve bir o kadar da hayali bir şölen sunuyor Berci Kristin Çöp Masalları. Ve bir umut ışığıyla sesleniyor Latife Tekin yazmaktan hiç vazgeçmediği işçilere, yoksullara, direnenlere güvenle…

Ekmek ve Gül dergisinin 2020 kasım sayınında sabır taşları artık çatlayan o ‘Keyif çayı içsin’ denilen sınıfın keyfe hasret yaşamlarından kesitler sunuyoruz…

Sabredecek takat, acıyı eyleyecek bal kalmadı artık! Bize düşen kendileri saraylarda lüks içinde yaşarken bize acıyı layık görmelerine razı gelmemek!

25 Kasım, tüm dünyada kadınların bu dünyanın halklar için; kadınlar ve çocuklar için ‘enkaz’ haline getirilmesine karşı hep birlikte mücadele ettikleri bir gün…

Ayla engelli çocuğu olan, yaşam koşullarının yükünü daha da arttırdığı bir kadın. Ekonomik sıkıntıların da evdeki kavganın da şiddet olduğunun farkında. Buna karşı ise ‘Birlik olmamız lazım’ diyor.

Kötülük diye tarif ettiğimiz bütün günahı bir yıla kestiğimiz sorunların sebebi ne? Giderek artan yoksulluk, şiddet ve çocuk istismarlarının sebebi 2020 mi? Biraz açmaya ihtiyacımız var buraları...

Kötü çalışma koşulları altında tekstil işçiliği yapan Deniz, bu koşullara boyun eğmeme mücadelesi verirken, akrabasının tacizleriyle yaşamı altüst olsa da direncinden vazgeçmemiş.

25 Kasım öncesinde; şiddeti, tacizi, tecavüzü, ayrımcılığı, adaletsizliği konuşmamız gerektiğini hatırlatan kimi film ve diziler…

Bugün pek çok avukat kadın, ‘kadından avukat mı olur’ sözlerine karşı mücadele verirken ayrımcılığa, tacize, yok sayılmaya karşı hukuk alanındaki erkek egemen zihniyetle de mücadele ediyor.

Aylarca zorla mesaiye bırakıldılar, çocuklarının yüzünü bile göremediler. Uğradıkları taciz önemsenmedi. Esenyurt’tan depo işçisi kadınlar anlatıyor.

Artık biliyorum, bize açlığı, yoksulluğu, işten atılma korkusunu yaşatanların kimler olduğunu. Bu zamana kadar sırf ailem istiyor diye AK Parti’ye oy veriyordum. Ne kadar yanlış yaptığımı...

Sürekli çalışmak, hep daha çok çalışmak ama hiçbir şeye yetişememek… Ne borçlara, ne çocuklara, ne de huzura… Esenyurt’tan bir depo işçisi kadın anlatıyor: Böyle olmamalıydı!
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.