DERGİMİZDEN

Bu şehri en iyi kadınlar yönetir

35 yıldır erkekler tarafından yönetilen İzmir’in belediye başkan adayı Seniye Nazik Işık: ‘Bu şehri iyi yönetmek lazım ve bu şehri ancak bir kadın iyi yönetebilir.’

58 yaşındaki Tekstil İşçisi Sultan: Emekli olabilmek için yeniden çalışmaya başladım

Sultangazi’deki bir tekstil firmasında çalışan Sultan 3 yıl sonra emekli olmanın hayalini kuruyor. Aynı işyerinde çalışan Ayten de yaşlı pek çok insanın artık tekstilde çalıştığını anlatıyor.

İlkel dönemden kapitalist düzene; EŞİTLİK

19. ve 20. yüzyıl kadınların kağıt üzerindeki eşitlik haklarını elde etme mücadeleleriyle imlendi. Ancak tarih gerçek eşitliğin bu sistem içerisinde gerçekleşmeyeceğini gösterecekti.

O dolap kaç aydır boş haberiniz var mı!

‘Kimseden borç isteyecek yüzümüz kalmadı. Kızım okusun diye borç aldık dershaneye yazdırdık. Kriz yüzünden eşim 3 aydır işsiz. İnanır mısınız 5 gündür kuru ekmek yiyoruz...’

Arabulucu aza ikna, daha doğrusu mecbur ediyor

‘Başıma gelenden öğrendim ki arabulucular emekçi insanların haklarını almalarını sağlamak yerine az bir paraya ikna ediyorlar.’

Depresyon en çok kadınları sever

Depresyon kadınlarda iki kat daha fazladır. Yineleyici depresyonlar kadınlarda daha sıktır. Akut depresyon atağı geçirenlerin yüzde 15 kadarında depresyon süregenleşme eğilimi gösterir.

Umutsuzluğun yerini dayanışma ve örgütlülük alsın

Her sohbetimizde bir arada olmanın önemini, bir arada olunca sözümüzün çoğaldığını; umutsuzluğun yerine dayanışma ve örgütlülük aldığında değişim yaratabileceğimizi konuşuyoruz.

Hayatlarımızdan, haklarımızdan vazgeçmediğimiz bir yıl olsun

‘Böyle bir zamanda daha fazla yan yana durmaya ihtiyacımız var. Hayatlarımızdan ve haklarımızdan vazgeçmeyeceğimiz bir yıl olsun. Birbirimizi yok saymayan, ötekileştirmediğimiz bir yıl.’

Yaşam çizgileri

Tarihin yeni ve nispeten eski zamanlarında yaşamış iki kadının yaşamını ve mücadelesini konu alan bu iki çizgi romanı umudunuzu ve inancınızı tazelemeniz için öneriyorum.

Uluslararası Ev Emekçileri Konferansının ardından

Güney Afrika’da gerçekleşen Uluslararası Ev Emekçileri Konferansına Türkiye’den İmece adına katılan Ev İşçisi Minire İnal deneyimlerini anlatıyor, mücadele ve örgütlenme çağrısı yapıyor.

Ekmek ve Gül Aralık 2018 sayısı

Birlikte susmadığınız, yan yana oldukça korkmadığınız, muktedirlere karşı kol kola birbirinize çare olduğunuz kadınlar çok olsun...

Dırdırcı yularını ağzına takma!

Dilimizi koparan yularlar bugün somut mamüller değil belki, ama bizi kendi çıkarlarında uzlaştırmak isteyen egemenler, görünmez yularlarla devam ettirmek istiyorlar saltanatlarını...

Uzlaşma yok!

Kadınların ‘uzlaşmasını’ istedikleri bir bakıma kölelik aslında; her ne olursa olsun boyun eğilecek, “ailenin bekası için” içinde kalınacak bir hapishanede yaşamakla uzlaşmak...

Özgürlüğünün peşinden giden bir kadından mektup

Bedel suratıma inen yumruklar, layık olmadığım hakaretler ve çocuklarımdan ayrı kalmak olsa da yine de pes etmedim. Hiçbir acı, hiçbir sıkıntı sonsuza dek sürmez...

‘Kadın Çemberi’nden geçtik!

Kendimizi hangi pozisyonda hissediyorsak orada durmamızı ve içimizden geçenleri söylememizi istediğinde; “Mutsuzum”, “Daha iyisini yapabilirim”, “Yetemiyorum” gibi cümleler döküldü ağızlarımızdan.

Saniye Çelik inadına ayakta!

‘Hayallerimi gerçekleştirme zamanı gelmişti. Erkeklere de kadınlara da mesaj vermek için muhtar olmaya karar verdim.’

Partner cinsel şiddeti: şiddetin en görünmeyeni…

Partner cinsel şiddeti tek seferlik bir olay değildir; kadın, süreğen bir şekilde devam eden cinsel şiddeti kendisi bile tanımlamakta zorluk yaşar. Öte yandan şiddetin en dile getirilemeyenidir.

Bugüne ve geleceğe ışık tutan bir kitap: NASIL YAPMALI?

Çernişevski; insanların ortak bir çalışma düzeninde yaşadığı, yaşlı ve çocukların mutfak işleri ve yemek yaparak ortak hayata katıldığı, günlük pratik bir yaşamın canlı tasvirini yapıyor.

Oyun ve oyuncakların cinsiyeti

Kızlar büyük bir heyecanla arabalarla oynarken birkaç erkek öğrencinin bebeklerin saçını yolduğunu, kolunu bacağını çıkardığını, çıkardıkları kol ve bacaklarla oyunlar oynadıklarını gördüm.

Taciz, hiçe sayılma, mutsuzken mutlu görünme zorunluluğu...

‘Çağrı merkezinde ne gibi bir dert olabilir’ diye sorabilirsiniz. Ama say say bitmez dertleri var. Kronik hastalıklar sebebiyle çok tehlikeli işler durumundan bertaraf edilmişliklerine bakmayın siz...