Koca ‘çalışma’, patron ‘sendikalaşma’ dedi son sözü Gülay söyledi!
Kötü çalışma koşullarına, baskıya karşı sendikalaşma mücadelesi veren Gülay çok engelle karşılaşmış. Bir gün bile ‘of’ demeden verdiği mücadelesi sayesinde şimdi sendikalı bir işçi o.

TEKSİF üyesi işçiler Şubat ayında Baykan Denim’de verdiği örgütlenme mücadelesini kazanmıştı. Dünyaca ünlü markalar için Inditex’e üretim yapan Baykan Denim’de tüm bu sendikalaşma sürecinde en önde yer alan, mobbinge maruz kalan ve 3 ay işten uzaklaştırılmasına rağmen fabrikadaki işçi kadınları ikna edip üye olmalarını sağlayan Gülay Yavuz bu mücadelenin ardındaki direnci anlattı.

Gülay, 45 yaşında. Eşinin tüm baskılarına, çalışmasını istememesine rağmen,12 yıldır iş hayatında. Son 4 yıldır da Baykan Denim’de. “Eşim hiç çalışmamı istemedi. Çalışmayı en çok ondan dolayı istedim zaten. Bir erkeğin eline muhtaç olmaktansa kendi kazancımı istediğim şekilde harcamayı daha çok benimsedim. İyi ki yapmışım. Eşim para istediğimde vermezdi ama bana da çalışma diyordu. Baskısına rağmen hiç korkmadım. ‘Evinde otur. Yemeğini yap. Temizliğini yap’ diyordu. Niye ben sadece bunları yapayım ki? Çalışma hayatına girmek bana bilinç anlamında çok şey kazandırdı” diyerek başlıyor sohbete.

SENDİKAL ÇALIŞMADA ÖNCÜ OLUNCA ÜCRETSİZ İZNE GÖNDERDİLER

İşe ilk girdiğinde 14 saate kadar çalıştığını, koşulların çok ağır olduğunu, baskı ve mobbingin de yoğun olduğunu ifade ediyor. Molaların yetmediğini, lavaboya gitmenin bile yasak olduğunu aktaran Gülay, birinci yıldan sonra temizlik bölümünden başka bir bölüme geçtiğini, böylelikle bir nebze de olsa rahatladığını söylüyor. “O bölümde 1 yıl boyunca çalıştım. İlk etapta o kadar zordu ki ne yemeğe gidebiliyordum ne çaya; sırf beni işten çıkarmasınlar diye. Sabahları mesai arkadaşlarına sadece günaydın diyebiliyordum. Aynı bölümde çalıştığın arkadaşlarını bile tanıyamıyorsun. 1 yıl sonra kaliteye geçtim. Bir saatte 80 ürün kontrol etmemi istiyorlar ama en ufak hata yaptığımızda ise kızıyorlar. Baykan Denim’de sendika yoktu. İlk bizdik ve ilk biz başkaldırdık. Zara firması benim çalışanım sendikalı olacak diyormuş, patron da kabul etmiş. Biz Teksif’e üye olmak istedik. Bizleri çoğunlukta görünce bir şekilde fabrikadan gönderdiler bizi, pandemi izni adı altında 3 ay izine gönderdiler. İnsan kaynakları beni çağırdı, söyledi. Ben de ‘Neden? Ben izne gitmek istemiyorum. Benim ihtiyacım var, çalışmak istiyorum’ dedim. O da ‘Hayır. Bakanlığın bize verdiği bir yetki bu, seçtiklerimizin hepsini izne göndereceğiz’ dedi. Beni güvenliğe kadar bıraktı, güvenlik aracıyla organizeye kadar götürdü. Servise bile binmeme izin vermediler.”

3 aylık sürecin ilk günleri kolay olmamış Gülay için. Ama sonrasında sendika için mücadele etmeyi sürdürmüş:

“3 ay sonra iş başı yapınca sendikalaşma çalışmalarına devam ettim. O sıra çok yüklendiler bize. Arkadaşlarımın yanıma gelmesine bile izin vermiyorlardı, dışlanma ve mobbinge maruz kaldım. Diğer arkadaşlarımın bölümü değiştirildi, bazıları dayanamadı, işten ayrılmak zorunda kaldı. Ama ben çıkmadım, çünkü hedefim sendikanın kazanmasıydı, biliyordum sendika fabrikadan içeri girecekti. Arkadaşım bir gün benimle konuşurken, usta yanına çağırdı, ‘Senin Gülay’ın yanında ne işin var? O senin aklını karıştırır dikkat et’ dedi.”

‘ÖZ İPLİK-İŞ’E ÜYE OLMAYA ZORLANDIK’

Sendikal mücadele yürütürken Öz İplik İş’e üye olmaya zorlandıklarını söylüyor Gülay: “2 tane sendika var; biri patronların istediği sendika olan Öz İplik İş. Oraya üye olmamız için çok zorladılar bizi, kabul etmedik. Artık gördüler ki biz bayağı bir aşmışız üye sayımızı. Bir gün sabah iş başı yaptık. Usta ve müdürler içeri girdiler hepsi birden. 1-2 saat gelmediler. Sonra içeriden gülerek geldiler. Ustam geldi, elini bir masaya vurdu ve ‘Gülay, n’oldu biz kazandık. Hadi sen oradan kaydını sil bize geç’ dedi. Ben de ‘Sağ ol usta, sen kendi sendikanda ben kendi sendikamda kararlıyım. Seninki kazansın hiç sorun değil benim için. Sendikamdan vazgeçmiyorum’ dedim. Ondan sonra aradan 1-2 saat geçti, lavaboya gittim geldim. Diğer bir usta ‘Gülay hanım sen bundan sonra başka bir banda geçeceksin. Diğer ustanın elemanı olacaksın’ dedi. Beni iplik temizlemeye başka bir ustanın yanına, bir alt bölüme verdiler. Sıkıntı değil dedim ve hiçbir şey olmamış gibi işime devam ettim. Tabii usta yalakası çok işçi var. Arkamda bir kadın işçi çalışıyordu ve "Hadi Öz İplik İş, geleceksin, biz kazanacağız, hainler kaybedecek" diye bağırıyordu. Sırf ben arkamı dönüp ona cevap vereyim de kavga çıkarayım diye. Ama ben hiçbir şey olmamış gibi işime devam ettim. Günlerce sürdü bu. Sonra ustalar personellerin ellerindeki telefonları alıp tek tek e-devletlerine girip onları Öz İplik İş üyesi yaptı. İstese de istemese de. Bizim üyelerimize, bizden çıkıp kendilerine üye olması için açık açık 500'er TL para teklif ettiler. Bana da teklif ettiler. Ayrıca verdikleri parayı da ilk üye olanlara verdiler, bizden üyeliğini silenlere vermediler.”

YEMEDİ İÇMEDİ, İŞÇİLERİ İKNA ETTİ

“Son 15 üye eksiğimiz kalmıştı, içeri girdim sevdiğim, nazımın geçtiği insanlara en son ‘Ayaklarınızın altını öpeyim, kötü bir şey istemiyorum ben sizden, primimiz olacak, yıllık 160 kilo gıda yardımımız olacak. Yakacak yardımımız olacak. Öğrencisi olan öğrenci yardımı alacak. Bayram paranız yatacak, bayram paranız kesilmeyecek. Bak bunların hepsini sendikalı olursak alacağız’ dedim. En son o şekilde 15 kişiyi tamamladım öğle arasına kadar. Bu süreçte ne yemek yedim ne çay içtim. Telefon açtım, üyelerimiz burada dedim. 3 gün içinde de Çalışma Bakanlığından onay kağıdımız geldikten sonra ustabaşında da bayağı bir değişim oldu. Eskisi gibi mobbinge uğramıyoruz, daha yumuşak dille konuşmaya başladılar. Önceden mesaiye kalacaksın dediklerinde kalamam deme hakkımız yoktu, ama şimdi gelip soruyor.”

‘HAYATIMDA HİÇ SİNEMAYA TİYATROYA GİTMEDİM’

Gülay kendine hafta sonu bile zaman ayıramadığını söylüyor. Tüm bu iş koşturmacasından tek lüksünün izin gününde birkaç saat daha fazla uyumak olduğunu ifade eden Gülay, “Eve geliyorum inanır mısın üstümü değiştirmeden çantamı vestiyere bırakıp mutfağa girip yemek yapmaya başlıyorum. Günde 10 saat ayakta çalıştığım için, gün sonunda ayaklarımı resmen hissetmiyorum. Kendime hiç zaman ayıramıyorum. Hayatımda hiç sinemaya, tiyatroya gitmedim bugüne kadar. Gidebileceğimi de düşünmüyorum. Okumak da çok istedim ama ailem okumama izin vermedi. Aldığım maaş 3500 TL, geçen ay mesai ile 3700 aldım. Sürekli maaşımız da vergilerle kesintiye uğruyor, maaşımız yetersiz hele ki bu ekonomide. Geldiği gün borca mutfağa, faturalara gidiyor, aynı gün maaşım bitiyor.”

Tüm kadınların birlik olup mücadele etmesi gerektiğini söyleyen Gülay, “Ben isterim ki tüm kadınlar hiç korkmadan çekinmeden haklarını arasın. Böyle cesaretli durup kendini böyle bir şeye atmak, bilinç sahibi olmak… Ben hiçbir şey bilmiyordum. Bence korkulacak hiçbir şey yok. Kadınlar birlikte mücadele etmeli. Hani deniliyor ya ‘Kadınlar mücadele edince daha güzel bir devrim yaratırsın’ öyle işte…”

Fotoğraf: ekmek ve gül

İlgili haberler
Yarın değil şimdi, yalnız değil hep beraber!

Bir araya gelme ihtiyacı bir bıçak gibi teni geçince aşılır. Asıl zor olan, birlikte değiştirmeye, a...

Hülya ne yapsın?

Hülya’nın yaşam kesitinde hepimiz için tanıdık hisler, olaylar var. Peki ya, Hülya’nın sıkıştığı iki...

Bilinen hikayelerin bilindik sonlarını değiştiren...

Çocuğu kayınbiraderi tarafından istismar edilen Esra, şikayetçi olunca kocası Esra’ya hayatı dar etm...