Yayla yolunda, at sırtında, belinde silahı kadınların önündedir yeri. Köy meydanında, alınan her kararda kabul edilir sözü. Doğum yaptırmak için de koşulur Gevri Kadın’a, dikişe de, baş ağrısında da..

Merhaba kadınlar... Kadına karşı şiddetle mücadeleyi örgütlediğimiz bu anlamlı günlerde, “Kadın Hikayelerimiz” ile Kız Kardeşlik Köprümüze bir taş, umut soframıza aş olabildiysek ne mutlu bize...
Ekmek ve Gül’ün halayını çekiyoruz bugün. Müziğimiz, Bingöl Dağları’nda doğmuş, Muş Ovası’nı tarayıp gelmiş rüzgarın, kah hırçın, kah naif ezgisi.

Halayın başını çeken kahramanımız, Gevri Nine... Tatil için gittiğimiz köyümüzde, yıkık değirmenin yanında, tandır başında, artık kurumaya yüz tutmuş çeşmenin kıyısında, “misafir odaları”nın yüksek naralı sohbetlerinde, atların nal şakırtısında, gelinlerin renkli oyalarında, yanık tenli çocukların cıvıl cıvıl gözlerinde tanıştık onunla.

HER KONUDA SÖZ SAHİBİ
Cumhuriyetin ilan edildiği yıllarda, Varto’da, aşiret ağalarından birinin ilk çocuğu olarak dünyaya gelmiştir Gevri. Gerek devletin halklarla, gerekse aşiretler arasında anlaşmazlıkların yaşandığı; her türlü hassasiyetle sınav verilen yıllardır aynı zamanda. Gevri’nin ailesi de diğerleri gibi, bu toz bulutunun içinde ayakta kalmanın savaşı vermektedir. Gevri’nin babası, ailenin ileri gelen diğer erkekleri ile birlikte hapishaneye girdiğinde, o henüz on iki yaşındadır. Aradan geçen birkaç yıl içinde, üstlendiği sosyal sorumlulukları, Gevri’ye cesur, güçlü bir “kadın” karakterini biçmiş, giydirmiştir aslında...

Alihan Ağa’nın, hapse girerken geride bıraktığı en büyük aile ferdi, “yetişkin” saydıkları tek evladıdır Gevri. Gerek kendi aralarında, gerekse dış ilişkilerde, yaşanan her sorunda çözüm için onun söz sahibi olması da doğal olmuştur artık. Ev halkının güvenliği, ekonomik sorunlarla baş etme, içerde ve dışarıda her türlü diyalog ve ilişkileri yönetme, onun görevlerinden sadece bazılarıdır.


KÖYÜN KADINLARINA REHBER
Gevri’nin babası hapishanede, amcasının oğlu ile aynı koğuşta yatmaktadır. Yapılan uzun hesapların ardından, babası Gevri’yi, kuzeni ile evlendirmeye karar verir. Birkaç yıl sonra, büyükler tahliye edilip eve döndüklerinde, ata binip silah kuşanan, eli, nefesi her tarafa yetişen Gevri’yi bulurlar karşılarında. Köyde, “başlık parası” alınmadan evlenen ilk kadındır Gevri. Onun, evlilik için öngördüğü bu koşul, dönemin kadınlarına açtığı ufukla da izini hala yaşatmaktadır.

Hem kendi çocuklarını, hem kardeşlerini yetiştirirken köyün kadınlarına hayatın her alanında rehberlik etmektedir. Yayla yolunda, at sırtında, belinde silahıyla, kadınların önündedir yeri. Köy meydanında, alınan her kararda tartışmasız kabul edilir sözü. Doğum yaptırtmak için de yanına koşulur Gevri Kadın’ın, dikiş nakış için de, baş ağrısında da, diş ağrısında da... Bir keresinde, erkek şiddetine maruz kalan bir kadına siper olduğu, sol koluna aldığı satır darbesiyle ağır yaralandığı hala dilden dile anlatılır. Karşısına ne sorun çıkarsa çıksın, hem baş eden, hem de baş etmeyi öğreten bu kudret timsali kadın, gönlü genişliği, cömert karakteri ile de herkese örnek olmuştur.

DİRENCİN EKMEĞİ
Ne var ki o dönem, halkı kasıp kavuran ekonomik sıkıntılardan, zorlu doğa koşullarından Gevri de nasibini almıştır. Soğuk bir kışın ardından, kızamık salgınında üç evladını peş peşe kaybeder. Bir anne olarak, belki de ömrünün en zor günlerini yaşarken, hamiledir üstelik. Kulağına gelen “Gevri artık çok yaşamaz” sözüyle aniden irkilir. Çocuklarını gömüp, gözünün yaşını silip, ocağının başına geçip, herkesin şaşkın bakışları arasında ekmek pişirmeye başlar Gevri. Daha sonra dünyaya gelen beş çocuğu ise o dönemde, köyün üniversite mezunu ilk gençleri olmayı başarırlar.

Yazın sarı sıcak günlerindeyiz. Köy mezarlığında Gevri Kadın’ın mezarına yaklaşıyoruz. Yüzüme çarpan sıcak rüzgar, birden buz kesiyor. Yanımda getirdiğim testinin suyunu paylaşıyorum Gevri Kadın ile... Vedalaşmıyoruz elbette kendisiyle. Çünkü biliyoruz, Gevri Kadın daima bizim mücadelemizde...

İlgili haberler
Gülbeyaz

“Engin bir tarlanın yanı başındayız şimdi... İçimden haykırmak geliyor kendisine; Bak işte, hepimiz...

Kudret

“Yol aldığı bataklıktan, omzunu yalandan saran şalını çıkarıp, atıp, sımsıkı sarıldığı kızıyla, demi...

Zeliha

Zeliha’nın babası ‘Sarıkamış şehidi’ olmuş. Kıtlık günleri başlamış sonra. Hele de annesi hastalanıp...